İSO 500’deki tüm şirketlerin 269 milyar dolarlık toplam cirosu, Toyota’nın küresel cirosundan daha az. İSO 500’deki tüm şirketlerin toplam kârı yaklaşık 12 milyar dolar – hazinemizin 2023 yılında ödediği faizin yarısından az. İstanbul Sanayi Odası, Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasını 1968’den beri kamuoyuyla paylaşıyor. Gelin 2023 yılının araştırma sonuçlarına birlikte bakalım.BÜYÜKLÜKİSO 500’ün Türkiye ekonomisine, istihdamına ve oluşturduğu katma değere katkısı aşikar. Listedeki firmalar 2023’de toplam 6.4 trilyon TL ciroya erişti, 100 milyar dolara yakın ihracat yaptı ve 800 bin istihdam sağladı. Tüm firmaları kutluyorum.Öte yandan, ölçek konusunda hala gidecek çok yolumuz var. İSO 500’deki tüm şirketlerin 269 milyar dolarlık toplam cirosu, Toyota’nın küresel cirosundan daha az. İSO 500’deki tüm şirketlerin toplam kârı yaklaşık 12 milyar dolar – hazinemizin 2023 yılında ödediği faizin yarısından az.İSO 500 listesindeki firmalar, Türkiye’nin ihracatının neredeyse yüzde 40’ını yapıyor. Bu açından, Türkiye’nin bir üretim ve ihracat üssü olmasında, neredeyse tamamı ihracatçı olan bu firmalar lokomotif rol oynamak durumında.Biliyorsunuz her yıl iş gücümüze 1 milyon genç arkadaşımız katılıyor. Bunların OECD ortalaması çerçevesinde yüzde 75-80’i iş arasa, her yıl bir İSO 500 kadar yeni istihdama ihtiyacımız var! Ne eğitimde ne de istihdamda olan 2.6 milyon gencimize iş bulalım desek, üç tane İSO 500 kurmamız lazım. Bu yüzden, yatırım çekecek, girişimcinin önünü açacak, çalışan niteliğini artıracak istihdam dostu büyüme politikalarını acilen devreye almak şart.
2023’de İSO 500’ün ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 3 gerilemiş (ülkemizin toplam ve sanayi ihracatı kabaca sabit). İstihdamda yalnızca yüzde 2’lik (15 bin kişilik) bir artış var. Ancak ciddi seviyede artan bir şey var: borçluluk! Mali borçlar ciro ve faaliyet kârından daha yüksek hızda, yüzde 54 artarak 2 trilyon TL, diğer borçlar yüzde 66 artarak 2 trilyon TL olmuş.
BÜYÜME
2023 yılında İSO 500 şirketlerinin üretimden satışları yüzde 42 artmış. Tabii Türkiye gibi yüksek enflasyonlu bir ülkede bu sayı tek başına bir anlam ifade etmiyor. Zira reel (enflasyondan arındırılmış) bazda yüzde 14’lük bir gerilemeyle karşı karşıyayız. Faaliyet kârında da benzer bir durum var.Diğer kritik veriler de bu tabloyu yansıtıyor. 2023’de İSO 500’ün ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 3 gerilemiş (ülkemizin toplam ve sanayi ihracatı kabaca sabit). İstihdamda yalnızca yüzde 2’lik (15 bin kişilik) bir artış var.Ancak ciddi seviyede artan bir şey var: borçluluk! Mali borçlar ciro ve faaliyet kârından daha yüksek hızda, yüzde 54 artarak 2 trilyon TL, diğer borçlar yüzde 66 artarak 2 trilyon TL olmuş. Üstelik, döviz hareketliliği sonucunda, uzun yıllar sonra ilk kez net kambiyo zararları oluşmaya başlamış. Neticede, karşımızda hayli kaldıraçlı bilançolar var: üç birimlik bilançonun sadece bir birimi öz kaynaklar! Bu, kırılganlık demektir.Türkiye'nin refah yaratabilmesi için teknoloji ve yenilikçiliğe daha fazla odaklanması şart. Bu alanda kullanılan tipik bir ölçüm, kilogram başına ihracat değeri, hep aklımızda olmalı. Biz 1.6 dolar seviyesine ancak geliyoruz. Almanya ve Japonya için bu değer yaklaşık 4 dolar/ kilogram, Güney Kore için 3 ve Polonya için 2 dolar seviyelerinde.
TEKNOLOJİ YOĞUNLUĞU VE KATMA DEĞER
2023’de İSO 500’de yüksek ve orta-yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerin yaratılan toplam katma değer içindeki payını 4 puan artırması (yüzde 37’ye varması) iyi haber. Ancak, yaratılan katma değer içerisinde en yüksek pay hala yüzde 34 ile orta-düşük teknoloji yoğunluklu sektörlerde. Benzer şekilde, düşük teknoloji yoğunluklu sanayilerin payı hala yüzde 29.Türkiye'nin refah yaratabilmesi için teknoloji ve yenilikçiliğe daha fazla odaklanması şart. Bu alanda kullanılan tipik bir ölçüm, kilogram başına ihracat değeri, hep aklımızda olmalı. Biz 1.6 dolar seviyesine ancak geliyoruz. Almanya ve Japonya için bu değer yaklaşık 4 dolar/ kilogram, Güney Kore için 3 ve Polonya için 2 dolar seviyelerinde.COĞRAFİ DAĞILIM
İSO 500 firmalarının 151 tanesi İstanbul’a kayıtlı. Sonraki dört sanayi odasına, yani Ankara, Ege, Kocaeli ve Gaziantep’e kayıtlı da bir o kadar şirket var. Geri kalan tüm odalarımıza ise 200 firma kalıyor.Bu tablo risk yönetimi açısından devam edemez. Adeta bütün yumurtalarımız aynı sepette. Bir deprem ülkesiyiz. İstanbul ve çevresinde bir afet yaşasak ne yapacağız? Türkiye üretemez, ihracat yapamaz, vergi toplayamaz hale mi gelecek?Bu tablo kalkınma tuzağı açısından da devam edemez. Ülkemizin önde gelen düşünce kuruluşu TEPAV’ın analizine göre, bir yerde istihdam, kişi başına gelir ve verimlilikte artış hızı giderek yavaşlıyorsa, oranın kalkınma tuzağına düştüğü değerlendiriliyor. TEPAV’a göre Ankara, Antalya, Balıkesir, Bursa, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon gibi bölgelerimiz kalkınma tuzağında. Aydın, Erzurum, İstanbul, Kastamonu, Kayseri, Malatya ve Van gibi illerimiz ise yüksek risk taşıyor.Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı kalkınma için sanayi tabanımızı genişletmeye ve Anadolu’dan yıldız şehirler çıkarmaya mecburuz. Birincisi, teknolojik ilerleme sebebiyle üretim şekil değiştiriyor. Dijital ürün ve hizmetlerin rolü artıyor.İkincisi, çevre kaygıları sebebiyle imalatta kullanılan enerjinin miktarı (azami tasarruf) ve profili (yeşil, yenilenebilir) giderek önem kazanıyor.Üçüncüsü, jeopolitik gerginlikler ve sıkıntılar artıyor. Eskiden sorunsuz işleyeceği düşünülen tedarik zincirlerinin kırılganlığını hepimize hatırlatıyor.Son olarak, şirketlerden beklentiler değişiyor.
DÖRT TEMEL DÖNÜŞÜM
İSO 500 firmaları ve ülkemiz sanayii, yapısal bir performans artışı için dünyadaki dört büyük dönüşüme ayak uydurmak zorunda.Birincisi, teknolojik ilerleme sebebiyle üretim şekil değiştiriyor. Dijital ürün ve hizmetlerin rolü artıyor. Robotlar ve üç boyutlu yazıcılar sayesinde, eskiden yurtdışına outsource edilen üretim daha butik ölçeklerde, tüketime yakın yerlerde, pahalı işgücüne ihtiyaç duymadan yapılabiliyor.İkincisi, çevre kaygıları sebebiyle imalatta kullanılan enerjinin miktarı (azami tasarruf) ve profili (yeşil, yenilenebilir) giderek önem kazanıyor. Eskiden uzak coğrafyalardan alınan ürünler, karbon salınımı sebebiyle daha ‘pahalı’ hale geliyor. Bu, en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği olan ülkemiz için Asyalı rakipler karşısında bir avantaj.Üçüncüsü, jeopolitik gerginlikler ve sıkıntılar artıyor. Eskiden sorunsuz işleyeceği düşünülen tedarik zincirlerinin kırılganlığını hepimize hatırlatıyor. Tedariği çeşitlendirme, yakın ülkelerden satın alma (near-shoring) ve dost ülkelerden satın alma (friend-shoring) eğilimleri artıyor. Hatta bazı ülkeler veya ticari bloklar giderek daha ‘korumacı’ hale geliyor. Şirketlerimiz bu durumu hem savunma (defans) hem hücum (ofans) açısından ele almalı.Son olarak, şirketlerden beklentiler değişiyor. Almanya’da geçen yıl hazırlanan Tedarik Zinciri Yasası ve yakında Avrupa Parlamentosu’nda kanunlaşması beklenen CSDD direktifi firmalara ek yükümlülükler getiriyor. Örneğin, CSDD çerçevesinde, belli büyüklükteki firmalar için tüm operasyonlarında ve tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevresel denetim yapma yükümlülüğü geliyor. Bu karar, sözkonusu firmaların ülkemizdeki tedarikçilerini de etkileyecek. Bu gelişmenin farkında olmak, müşteri kaybetme riskini yönetmek, mevcut ilişkileri derinleştirmek ve halihazırdaki tedarikçilerinden ayrılmayı düşünen firmalarla temas için önemli olacaktır. SonuçİSO 500 listesinin ülkemizin:- Rant yerine üretim, yatırım ve istihdamı
- Vasatlık yerine dünyayla yarışmayı
- Ucuzculuk ve fasonculuk yerine katma değer ve markalaşmayı
- Kontrol-kumanda ekonomisi yerine hür teşebbüsü
- Çıkar lobileri yerine ekonomimizin dinamosu KOBİ’leri öne alan bir kalkınma seferberliği için vesile olmasını diliyorum.
Yorum Yazın