Atatürk’ün kuruluşuna öncülük ettiği milli bir Banka olarak kurulması İş Bankasını bir Cumhuriyet kurumu olarak özel kılar. Ama tüm Cumhuriyet kurumları arasında İş Bankasına ayrıcalık kazandıran kuruluş hikayesini de aşan bugünkü özgün sermaye yapısıdır.
“You are not a Bank You are a Community”
İş Bankasına yıllar önce danışmanlık yapan yabancı bir göz, Bankayı bu cümleyle tanımlamıştı:
“Banka değilsiniz bir topluluksunuz.”
Bu danışmanın Türkiye’nin en büyük özel bankasına dair tespiti tabii ki yüksek oranda ironi içermekteydi. Milyonlarca müşterisi ve Türkiye’nin en büyük banka bilançosuna rağmen karşısındaki kurumu Banka olarak görmekte zorlanmak ince bir mizahtı.
Aslında bu danışman dünyanın belki de tek kurumsal şirketi ile yüzleşmenin şaşkınlığını ifade ediyordu.
Atatürk’ün kuruluşuna öncülük ettiği milli bir Banka olarak kurulması İş Bankasını bir Cumhuriyet kurumu olarak özel kılar. Ama tüm Cumhuriyet kurumları arasında İş Bankasına ayrıcalık kazandıran kuruluş hikayesini de aşan bugünkü özgün sermaye yapısıdır.
İster bir bakkal isterse bir Banka olsun bir şirketin her zaman bir sahibi olur. İş Bankasının ise görünürde bir sahibi yoktur.
Uzun yıllar Bankada Genel Müdürlük yapan Ersin Özince’nin tanımıyla bu bir kollektif sermayedir.
Karl Marx’dan Adam Smith’e Keynes’ten Friedman’a sermayeye dair kalem oynatan her yazar için kurumların mutlaka bir sahibi vardır.
Bu sahip Ellon Musk misali çok zengin bir patron olabilir, nesilden nesile varislerle varlığını sürdüren bir Koç ailesi olabilir, çok uluslu dünya devi Unilever gibi bir şirket olabilir, Ziraat Bankası gibi devletin bizzati kendisi olabilir. Bugünün dijital ve yeni ekonomisinde ise birbirini tanımayan hissedarlar, melek yatırımcılar da olabilir.
İş Bankasının sahibi bunların hiçbiri değildir.
İş Bankasının sahibi tamamı Bankaya sınavla girmiş olan çalışanlarıdır. İş Bankasının bu kollektif sahiplik modeli kurumun çalışma hayatlarının en başında İş Bankasını tercih etmiş çalışanlarınca yönetilmesini de sağlamıştır.
“ 31 yıllık bir CV’nin çatısında sadece tek adres olmasının mahcubiyetinin izahını sadece bu kurumda çalışanlar bilir.
Ben İş Bankasına 22 yaşımda katıldım. İş Bankasında geçen hayatım İş Bankasız geçen hayatımdan daha uzun. Birlikte çalışmaya başladığım insanlarla sadece birlikte çalışmadım birlikte yaş aldım, yaşlandım.
Emekli olduğum zaman buna dair duygularımı “31 yıllık bir CV’nin çatısında sadece tek adres olmasının mahcubiyetinin izahını sadece bu kurumda çalışanlar bilir.” diyerek tarif etmiştim
Sadece Türkiye’de değil dünyada da az bulunan yapısıyla türünün muhtemel ki tek örneği olan kolektif sermaye modeli ülkenin yapısal meselelerinden, ikliminden, siyasetinden, dokusundan tabii ki etkilenerek bu günlere gelmiştir.
KOLEKTİF SERMAYE MODELİ
İş Bankasında işe başlayan herkes çalışma hayatını İş Bankasında sonuçlandırmaz belki ama bunun tersi her zaman doğrudur. İş Bankasından emekli olan herkes İş Bankasında işe başlamış demektir.
Sadece Türkiye’de değil dünyada da az bulunan yapısıyla türünün muhtemel ki tek örneği olan kolektif sermaye modeli ülkenin yapısal meselelerinden, ikliminden, siyasetinden, dokusundan tabii ki etkilenerek bu günlere gelmiştir.
İş Bankasının eleştirilecek, gelişecek yönleri elbette vardır. Uzun hikayesinde ayağının taşa değdiği günler de olmuştur. Hakkındaki yanlış bilinenler, şehir ve ülke efsaneleri ile birleşmiştir.
İş Bankası sadece bir Banka olarak Türkiye’de bankacılık adına yapılması gereken her işlevde yer almakla kalmamış, Şeker’den Cam’a Tekstil’e pek çok sektörde sanayileşmenin öncüsü olmuştur.
İŞ BANKASI SANAYİLEŞMENİN ÖNCÜSÜ OLMUŞTUR
Ancak bütün bunların ötesinde İş Bankası Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu bakiyesinde var oluş hikayesinde aldığı yer ve ulaştığı konum itibariyle bir takdir nesnesi olmayı hak etmektedir.
İş Bankası sadece bir Banka olarak Türkiye’de bankacılık adına yapılması gereken her işlevde yer almakla kalmamış, Şeker’den Cam’a Tekstil’e pek çok sektörde sanayileşmenin öncüsü olmuştur. Finansal alanda varlığını tüm yan sektörlere ve Türkiye dışına taşımış Almanya’daki gurbetçilere ve Kıbrıs’taki soydaşlara bankacılık ulaştırmıştır.
Bu hikayenin somut neticelerini estetik düzeyde paylaşma konusunda Banka üzerine düşeni yapmaktadır. İş Bankası en kıymetli üç Binasını Türk insanına Bankacılığı, İktisadi Bağımsızlığın adımlarını ve Türk Resim sanatını hatırlatmak için müzeye dönüştürmüştür.
Resim Müzesi ile kesişen yollarımı bir başka yazıda tarif etmiştim: “1991-2022 arasında gururla görev yaptığım bu kurumda yolumun kesiştiği Beyoğlu Şubesindeki son sakini ben olan yorgun Müdüriyet odası artık pırıl pırıl bir sanat mekanı . Tüm zorluklara, üzüntülere ve çabalara değmiş görünüyor.”
“Sermayenin azlığına bakıp umutsuz olunmamalıdır. Bu tür kurumlar için en büyük sermaye zeka, dikkat ve namustur. Teknik ve sistemli çalışmaktır. Bunlar varsa başarı da peşinden gelecektir.”
İş Bankası 100 yıllık hikayesi ile Türkiye’ye kesintisiz bir finansal varoluşun olası olduğuna dair bir rol model örneği de vermektedir. İş Bankası için kesintisiz varoluşun çerçevesi Atatürk tarafından dikte edilmiştir.
Atatürk’ün kendi ifadesiyle:
“Sermayenin azlığına bakıp umutsuz olunmamalıdır. Bu tür kurumlar için en büyük sermaye zeka, dikkat ve namustur. Teknik ve sistemli çalışmaktır. Bunlar varsa başarı da peşinden gelecektir.”
İş Bankasının 100 yıllık serüveni kesintisiz biçimde sürüyorsa ve bu serüven kollektif sermayenin ve ortak bilincin bir zaferiyse Atatürk’ün koyduğu çerçevenin içinde kalınabildiğini söyleyebiliriz.
Türkiye’nin sadece kârlı değil karlı yerlerinde de yer almaktan geri durmayan İş Bankasının önümüzdeki 100 yılda da varlığını değişmeyen ama dönüşen temeller üzerinde sürdüreceğine inanıyorum.
İş Bankası için çalışan olarak geçirdiğim yılların eleğinin üstünde kalan ve tüm anlattıklarımla çelişik olmayan cümle şudur:
“İş Bankası’nda geçici olan tek şey çalışanlarıdır. Kalıcı olan ise Bankanın kendisi, binaları ve onları dolduran müşterileri yani Türkiye’dir."
Yorum Yazın