Kılıçdaroğlu’nun CHP’de başlattığı değişimin ve hedeflenen CHP’nin en somut hali, kabul edelim ki; Ekrem İmamoğlu’nun siyasi pratikleri ve siyaset tarzıdır. Bu yüzden İmamoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesi anlamlı ve önemlidir. Siyasette bazen karar vermek gerekiyor; değişime devam mı, tamam mı?
Ekrem İmamoğlu’nun Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşme sadece CHP içi ve çeperinde değil, iktidar bloku çevresinde de hayli yankı bulmuş görünüyor.
Son yazım üzerine gelen pek çok telefon bunun işareti niteliğinde idi.
Beni arayanlara da ifade ettim, bundan sonra ne olacağını bilmesem de ne olması gerektiği konusunda düşüncelerim var.
Bu yazıda onları ifade edeceğim.
Önce elimizde olanlardan yani verilerden yola çıkalım.
14/28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybetmiş olsa da Kılıçdaroğlu, 2013-2014 yılından itibaren CHP’yi dönüştürmeye, farklı toplum kesimlerine açmaya çalışan ve iktidarın sürekli tekrarladığı biçimde “CHP zihniyetini” siyaseten dönüştürmeye çalışan ve bunda da hayli başarılı olmuş bir siyasi liderdir.
Bu sürecin bir parçası olarak 2019 yerel seçimlerinden başarıyla çıkmış bir CHP var. Ve sadece 2019 yerel seçimlerinde değil, 2024 yerel seçimlerindeCHP’nin elde ettiği başarıda da bu dönüşüm çabasının payı vardı.
Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin, sadece toplumun farklı kesimleriyle değil, siyaseten de herkesle konuşabilmeyi başarması önemli bir başarıdır.
Bunlar CHP’nin toplumsal algısının değişmesi konusunda çok önemli adımlardır.
Altılı Masa deneyimi siyasi başarısızlığına rağmen siyasi pratikleri açısından Türkiye’de siyasetin yeninden keşfedilmesi açısından önemli bir deneyimdir.
Evet 2023 seçimleri bu gerçeklere rağmen muhalefet açısından da, CHP ve lideri açısından da başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
DEĞİŞİM VE DİRENÇ
Sonrasında 28 Mayıs devamında CHP ve lideri Kılıçdaroğlu açısından kötü yönetilmiş bir süreç vardır.
Seçim başarısızlığını salt MYK üyelerinin değişimine indirgeyen, kurumsal ve kişisel özeleştirden kaçan, parti elitlerinin yaklaşan yerel seçimler öncesi peşinde oldukları “küçük iktidarları” için değişimin önünde sadece kendi küçük çıkarını korumak isteyen 2., 3. adamlarının kurbanı olan Kılıçdaroğlu var. Dahası bütün bunlara zamanında itiraz etmeyen bir Kılıçdaroğlu var.
Buna karşı 29 Mayıs sabahı “değişim” vurgusu ve ihtiyacı ile yola çıkan ve toplumda bunun karşılığını gören bir İmamoğlu gerçeği var.
İmamoğlu’nun değişim çağrısı, Kılıçdaroğlu ve CHP Genel Merkezi tarafından karşılık bulsaydı, taraflar arasında sağlıklı bir iletişim kurulabilseydi çok daha büyük bir değişim gerçekleşebilecekken; İmamoğlu’nun İstanbul’u kaybetmemek için Özgür Özel’in adaylığında uzlaşılan ve ne yazık ki sınırlı kalan bir değişim süreci yaşandı.
Sınırlı kaldı çünkü değişim salt, lider ve parti yönetim kademelerinde (PM ve MYK) yaşandı.
İdeolojik, siyasi ve bunların yansıdığı programatik hiçbir değişim yaşanmadı.
Bu açıdan değişim ”başladı ve durdu” desek yanlış olmaz.
Buna rağmen CHP 31 Mart yerel seçimlerinde birinci parti oldu.
Bu başarı CHP’deki değişim yolunda atılan ilk adım ve ülkenin içinde olduğu ekonomik sorunların katkısıyla oldu.
CHP’nin 31 Mart seçimlerinden İstanbul başta olmak üzere pek çok ilde elde edilen başarıda İmamoğlu’nun bireysel katkısını göz ardı etmemekte fayda var.
Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan’ın yıllar sonra partisinin içine düştüğü açmazı geride bırakmak için CHP lideri Özel’le kurduğu muhataplık, belli ki CHP Genel Merkezi’nde karşılık bulmuş olmalı ki, “normalleşme/yumuşama” süreci anlamlı bulundu. Bu süreç CHP’de başlayan değişim sürecinin durması anlamını taşıdı.
31 MART İLE DURAN DEĞİŞİM
Açıkçası CHP’de değişim 31 Mart sonrası durdu.
Hatta şunu söylemek yanlış olmaz; CHP yönetimi 31 Mart seçim sonuçlarının siyasi anlamını yeterince kavrayabilmiş değil.
31 Mart zaferinin, tarihi bir kırılma olarak görülmesi gerekiyor. Ne yazık ki, bu başarıyı tabana ve topluma anlatacak bir dil ve siyaset maalesef ortaya çıkmadı.
Toplumda “ilk seçimde CHP, hem parti hem cumhurbaşkanı adayı olarak güçlü biçimde geliyor, rejim ne yaparsa yapsın bunu engelleyemez” hissi oluşturulamadı.
Nitekim, Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan’ın yıllar sonra partisinin içine düştüğü açmazı geride bırakmak için CHP lideri Özel’le kurduğu muhataplık, belli ki CHP Genel Merkezi’nde karşılık bulmuş olmalı ki, “normalleşme/yumuşama” süreci anlamlı bulundu.
Bu süreç CHP’de başlayan değişim sürecinin parti yönetimi tarafından yeterince kavranmamış olmasını da gösterdi.
Değişim, değişim politikaları, alternatif Türkiye okuması bitti onun yerine Erdoğan’ı ikna edebileceğine inanan bir akıl devreye girdi.
Diğer yandan gerçek şu; Erdoğan tarafından başlatılan bu sürecin sahici olmayacağı o kadar açıktı ki, böyle bir şeye ikna olmak bunun üzerine siyaset inşa etmek ancak bu süreçte iktidar kanadından elde edilmesi düşünülen siyasi tavizler ve bunu hedefleyen CHP elitleriyle bağlantılı olabilir.
Şu çok açık ki, AKP elitlerinin normalleşme için Erdoğan’ı ikna etmelerinin siyaseten bir hükmü yok. Önemli olan bunun için Erdoğan’ın Bahçeli ve devleti ikna etmesi.
Onun gerçekleşmediğini de zaman içinde gördük.
Umarız bu, CHP Genel Merkezi tarafından görülmüştür.
Nitekim Erdoğan son konuşmalarının birinde açık biçimde normalleşmesi gerekenin kendilerinin değil muhalefet/CHP olduğunu açıkça ifade etti.
İki siyasi aktör arasında geçmişte yaşanılanlardan bağımsız olarak şunu söylemek mümkün; Kılıçdaroğlu’nun 2013-2014’ten bu yana CHP’de başlattığı değişimin en somut hali kabul edelim ki; Ekrem İmamoğlu ve onun siyaset tarzıdır.
EĞER DEĞİŞİM DEVAM EDECEKSE…
Gelinen noktada eğer değişim devam edecekse bu değişimin öznelerinin siyaseten daha güçlü biçimde sahada olmasıyla mümkün.
Şu bir gerçek değişimi söylem olarak taşıyan İmamoğlu’nun başında siyasi yasak kılıcı sallandırılıyor. Tek başına bu bile siyasi iktidarın “siyasi yumuşama” söyleminin gerçek dışı olduğunun kanıtıdır.
Dahası Erdoğan ile görüşmelerde Can Atalay’dan Kavala ve Gezi tutuklularına kadar herkesin hukuki durumlarının gözden geçirilmesi talep edilirken; İmamoğlu’na siyasi yasak isteyen hukuki kararın gündeme gelmemesi ayrı bir soru işaretidir.
Kulislerde İmamoğlu’na siyasi yasağın istinaf mahkemesinde onaylandığı konuşuluyor. Umarız bu gerçek değildir.
Gerçekse bile bir sonraki Yargıtay aşaması var…
Gelinen noktada İmamoğlu’nun önünde bir tercih skalası var.
Bunun bir ucunda adım adım üzerine gelen siyasi yasak kararını beklemek ve kaderine razı olmak var. Diğer ucunda ise başlattığı değişim söylemini siyaseten güçlendirerek sürdürmek var.
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen İmamoğlu, Kılıçdaroğlu görüşmesine bu büyük çerçevede bakmak gerekiyor.
İki siyasi aktör arasında geçmişte yaşanılanlardan bağımsız olarak şunu söylemek mümkün; Kılıçdaroğlu’nun 2013-2014’ten bu yana CHP’de başlattığı değişimin ve hedeflenen CHP’nin en somut hali kabul edelim ki; Ekrem İmamoğlu’nun siyasi pratikleri ve siyaset tarzıdır.
Bu yüzden İmamoğlu-Kılıçdaroğlu görüşmesi anlamlı ve önemlidir.
Evet siyasette bazen karar vermek gerekiyor; değişime devam mı, tamam mı?
29 Mayıs 2023'de "Değişim" mottosuyla yol çıkan İmamoğlu’nun cevaplaması gereken soru da budur.
Her zaman ki gibi harika bir yorum.
Nalan Kutluhan
25-08-2024 13:56