Yaşam, ilişkiler arası bir kablolar yığınıdır ve kabloları tasnif etmeye çalışan akıl, tasniflerini yaptığında kablolar ağı çoktan bambaşka bir pozisyon almıştır. Dünyada, uzay-zamanda var olan bir nesne olarak beden, dünyada, uzay-zamanda var olmayan zihne göre önceliklidir.Kendi başına tümüyle belirlenmiş ve artık kendisini dıştan gelecek etkilere kapatmış bir varlık, düş, düşünce ya da kimlik yoktur. Her şey birbirinin içinde yüzmekte ve sürekli olarak farklı akıntılarla sınanmaktadır. Yaşamdan yalıtılmak olanak dışı görünür.Her şeyin birbirini etkilediği bu ilişkiler sisteminde, varlıkların kendilerini değil, çevreleriyle kurdukları bağları görürüz, onlara maruz kalırız. Bir insanı, doğurduğu insanlar için ebeveyn, hizmet sunduğu insanlar için çalışan, kendisini doğuran kişiler için çocuk, hayat arkadaşı için sevgili kılan şey, kendisinde bulunan ve “değişmeyen” özellikleri değil, başkalarıyla içerisinde bulunduğu ilişki türünün niteliğidir.Yine bir kişiyi entelektüel, bir diğerini marangoz, bir başkasını siyasetçi, bir ötekini memur kılan şeyler, o kişilerin dünyayla kendi aralarında kurdukları ilişki ağlarının kendileridir. İnsan, kendinde bir varlık olarak değil, dünyada bir varlık olarak var olur. O bir ıssız ada değil, dünya ile kurulmuş ilişkiler ağıdır.Varlık bir ilişkiler arası kurgu olarak, her ortam değiştirişinde başka olanaklar yayar ve geçmişteki bazı olanakları ortadan kalkar. Ve kendisi de dahil olduğu yeni ortamda atmosfere katkılar yaparak, o ortamdaki diğer varlıklara da etkir ve onları da farklı olanaklara ve kayıplara sürükler.Böylece kendi kendisine özdeş olan hiçbir varlık kalmaz. Varlıklar her ortam değişikliğinde farklı olanaklarla irtibat kurarlarken, bu değişikliklerin getirdiği yeni deneyimlerle de kendi ilişki kurma biçimlerinde değişimler sağlarlar ve hiçbir ortam, bir öncekinin aynısı olamayacağından kendi versiyonlarının her bir örneğini tek seferlik performe ederler. Her şey, her şeyle kurduğu ilişkide farklı bağlar kurmakta ve dünya da varlıkların toplamı olarak değil, varlıklar arası ilişkilerin kesişimi olarak meydana geldiğinden, dünya da, varlıklar da hem tek tek hem de bir bütün olarak, bir daha asla yinelenemeyecek bir dönüşüm içerisinde farklılaşmaya devam ederler.
Beden vardır ve maruz kalır; maruz bırakır. Zihin, ancak bir bedenin zihnidir ve bedenin aksine, bedenin duyumlarını analiz ederken duyumlar dışına ilişki ağları atar. … Beden kaçar, zihin baskılamaya çabalar. Değişim hızlı olduğunda beden, yavaş olduğunda zihin kazanır.Bu dönüşüm hızına beden uyum sağlarken, zihin o denli hızlı uyum sağlayamaz. Bu yüzden pratikle teori arasına bir mesafe girer. Bu mesafe, pratiğin değişime anında uyum göstererek reaksiyon vermesi, teorinin ise sabitlere bel bağlayarak, yeni dönüşümleri, eskinin kavramları ve algoritmalarıyla alımlamaya ve açıklamaya çalışmasından kaynaklanır.Dünya genel kanının aksine önce tasarlanıp ardından pratik edilen bir yer değildir. Önce pratik edilen/deneyimlenen, onun ardından anlamlandırılmaya çalışılan bir yerdir. Sosyal, siyasi, ekonomik, kültürel, sanatsal hiçbir konunun önceden yeterince isabetli bir şekilde öngörülememesi bundan kaynaklanır. Varlıklar, nesneler ve kavramlar arasındaki ilişki ağları çok boyutlu, karmaşık, gidiş gelişli ve sıkça bozulup yeniden tesis edilen katrilyonlarca hattan oluştuklarından, akıl bunları önceden saptayamaz.Yaşam, ilişkiler arası bir kablolar yığınıdır ve kabloları tasnif etmeye çalışan akıl, tasniflerini yaptığında kablolar ağı çoktan bambaşka bir pozisyon almıştır. Dünyada, uzay-zamanda var olan bir nesne olarak beden, dünyada, uzay-zamanda var olmayan zihne göre önceliklidir.Beden vardır ve maruz kalır; maruz bırakır. Zihin, ancak bir bedenin zihnidir ve bedenin aksine, bedenin duyumlarını analiz ederken duyumlar dışına ilişki ağları atar. Fakat mantık, matematik gibi zihinsel kategoriler değişmezler. Yani değişim odaklı beden, sabit odaklı zihnin baskısındadır ancak baskıya uyumsuzdur. Beden kaçar, zihin baskılamaya çabalar. Değişim hızlı olduğunda beden, yavaş olduğunda zihin kazanır.
Yorum Yazın