İktidarın “terörsüz Türkiye” hedefi, dış tehdit olarak PKK’nın silah bırakmasını sağlaması açısından anlamlı ama içerde demokratikleşmeyi hedeflemediği ölçüde sorunludur.
Dün DEM Parti Heyeti Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan (Ahmet Türk firesiyle) AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaret etti.
Toplantı sonrasında DEM Parti tarafından da, AKP tarafından da olumlu açıklamalar geldi.
Hatta pek çok yorumcu, Erdoğan’ın merkezde olduğu fotoğrafı tarihi gördüğünü ifade etti.
Kuşkusuz bu görüşme sonrasında yapılan açıklamalar çok olumlu. Elbette ki tek temennimiz, bu sürecin devam etmesi ve iktidar blokunun hedeflediği PKK’nın silah bırakmasının tamamına erdirilmesi yani PKK’nın kendini feshetmesidir.
Bunun olabilmesi sadece temenni ile mümkün değildir.
Bunun gerçekleşebilmesinin kabul edelim ki asgari koşulları söz konusudur.
Nitekim PKK, örgütün kendini feshetme kararını alınması için toplanacak kongrenin, güvenli biçimde yapılabilmesi için bölgeye saldırı olmaması yönünde bir anlamda garanti istiyor. Yine başka bir talep olarak da, PKK lideri Öcalan’ın kongreye liderlik etmesi, fiziki olmasa da online olarak toplantıya kolaylaştırıcı olarak katılmasını talep ediyor.
Bununla birlikte iktidar da, PKK’nın silah bırakma kararını alacağı kongre öncesinde bazı yasal düzenlemeler yapması gerekiyor.
Mesela silah bırakanlardan ülkeye gelmek isteyenler konusunda nasıl bir hukuki süreç işleyecek?
Ya da bu insanların sosyal hayata katılımları konusunda nasıl bir entegrasyon programı var, varsa bu nasıl işleyecek?
Özetle, iktidar bloğu PKK’ya acele etmesi konusunda çağrı yapıyor ama kendi yapması gerekenler konusunda somut bir adım atmış değil.
***
Bununla birlikte süreç konusunda kamusal alanda tartışmalar yok değil.
Bugün sayfamızda yer alan Hakan Tahmaz’ın yazısı bu konuda önemli bir tartışmaya dair ipuçları sunuyor.
Tartışmanın özü büyük ölçüde, demokratikleşme ile Kürt sorunu ilişkisi üzerine.
Burada hemen parantez açarak iktidar blokunun başlattığı “terörsüz Türkiye” hedefinin demokratikleşme hedefi yok. Yani PKK silah bıraktığında Kürt sorunu çözülmeyecek.
Nitekim, iktidar blokunun başlattığı süreç özünde PKK’nın silah bırakmasını hedefliyor, Türkiye’nin demokratikleşmesini değil.
Nitekim, iktidar blokunun sıkça açıkladığı gibi Türkiye’de “Kürt sorunu” yok. Doğal olarak onlar için ortada PKK’nın silah bırakması sorunu vardır.
***
Bu açıdan iktidar blokunun temel hedefi, dış tehdit olarak olarak PKK silahını devre dışı bırakmak.
İç sorun olarak Kürt sorununun çözülmesi görünen o ki, iktidarın bu aşamada önceliği değil.
Bunu öncelikli hale getirenler sanırım bütün bu sürece ihtiyatlı iyimserler.
Açıkçası bugün Türkiye’de var olan sisteme, sistemin vatandaştan kamusal alana bakışına ve daha önemlisi siyasal pratiklere baktığımızda; ülkede genel gidişatın demokratikleşme yönünde olmadığı açıktır.
Ve genel gidişat otoriter sistemin kendini konsolide etmesi yönündedir.
Evet iktidarın “terörsüz Türkiye” hedefi, dış tehdit olarak PKK’nın silah bırakmasını sağlaması açısından anlamlı ama içerde demokratikleşmeyi hedeflemediği ölçüde sorunludur.
PKK’nın silah bıraktığı bir iklimde sivil siyasetin önünün açılacağı teorik bir varsayımdır sadece. Ama sorun şu ki, iktidarın tasavvur ettiği devlet toplum ilişkisinde, silahlar sussa bir demokratik bir ülke hedefine dair bir ipucu yoktur. Bunu sağlayacak olmak ise ancak muhalefetin demokrasi, özgürlükler ve adalet temelinde ortaklaşmasındadır.

Yorum Yazın