Gözünü kaçırdığın yerde sevgi değil, tahakküm başlar. Kendine dön, sesine kulak ver. Çünkü asıl güç, seni tüketmeye çalışanı fark ettiğin anda başlar. Ve artık, oyunun kuralını sen yazarsın.
Sen hiç birinin gözlerine bakarken “bu bana iyi gelmiyor” hissine rağmen orada kalmaya devam ettin mi? Belki de seni çekip çeviren o karizma değil, manipülasyondu. Makyavelist biriyle karşılaşmak, karanlıkta pusulasız kalmak gibi; sana yön veriyor ama gideceğin yer onun menfaatinden başka bir şey değil.
Makyavelizm, yalnızca siyaset kitaplarında kalmış soğuk bir kavram değil. Gülümseyen bir sevgilide, güvendiğin bir arkadaşa dönüşmüş olabilir. Bu kişilik özelliği; amaç için her yol mübah diyerek yola çıkar, ama geride güveni, aidiyeti ve seni paramparça bırakır. Psikolojide bu yapı “karanlık üçlü”nün bir parçasıdır; narsisizm ve psikopatiyle kardeştir. Ama Makyavelist, diğerlerinden daha sinsidir. O sana dokunmaz, seni inandırır. Kendini sevdirmeyi değil, kullanmayı seçer.
İngiliz yazar Jon Ronson, “Psikopat Testi” adlı kitabında şöyle der:
“Empatinin zayıf olduğu bir dünyada, en başarılı olanlar bazen en vicdansızlar olur.”
Ve biz bazen bu başarıya hayran kalırız, bilmeden onu besleriz.
Senin de başına gelmiştir. Önce seni yüceltir. “Sen bensiz eksiksin” bakışıyla sarar. Ama bir gün bir bakmışsın, kendi hayatında figüran olmuşsun. İşte o an, uyanma anıdır. Çünkü Makyavelist kişi, senin sınırlarını test ederek seni yavaş yavaş siler.
Bu yazıyı okurken belki de zihninde bir kişi beliriyor. Ve evet, sezgilerin seni yanıltmaz. O “bir şeyler yanlış” hissi, ruhunun kendini savunma şeklidir. Onu bastırma.
Bu dünyada bazı insanlar bir ormanın gölgesi gibidir; serinletir sanırsın, oysa altında hiçbir şey yeşermez. Makyavelist bir ilişkide, sonunda hep senin sesin kısılır.
Ama unutma: Gözünü kaçırdığın yerde sevgi değil, tahakküm başlar. Kendine dön, sesine kulak ver. Çünkü asıl güç, seni tüketmeye çalışanı fark ettiğin anda başlar. Ve artık, oyunun kuralını sen yazarsın.

Yorum Yazın