CHP’nin elinde olan büyükşehir belediyeleri itfaiyeleri tüm il coğrafyasında yangın önlemleri denetimi yapmaya yetkili imiş, bunu ben bile öğrendim bu hafta. Öyleyse, CHP büyükşehir belediyeleri ya da yetkinlik düzeyleri varsa CHP’li ilçe belediyeleri bugünden başlamak üzere tüm turizm otellerinde, ETS otelleri mutlaka dahil, çok kapsamlı denetimler yapmalı, daha doğrusu yapmak zorundalar ve bu raporları hemen Turizm Bakanlığı, hatta kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.
Türkiye bir haftadır Bolu Kartalkaya’da bir otel yangını faciasını konuşuyor.
Bu büyük facia maalesef bir devlet skandalına dönüştü.
Türkiye idare anlayışında çok yanlış, çok saçma bir anlayış vardır, resmi belgelerde, idare hukuku ders kitaplarında bile “devlet ve belediyeler” gibi bir anlamsız bir ifadeye rastlayabilirsiniz, devlet dediğiniz mekanizma merkezi yönetim artı yerel yönetimlerden, belediyelerden oluşur, belediyeler de devletin bizzat kendisidirler, ayrılmaz parçasıdır, “devlet ve mahalli idareler” ifadesi külleyen saçmadır.
Bolu faciası merkezin ve yerelin ortak skandalıdır yani bir devlet skandalıdır.
Bir haftadır ekranlarda yetki tartışması yapılıyor, Bolu Belediyesi otelin yerinin belediye yetki alanının dışında olduğunu (Bolu Belediyesi büyükşehir belediyesi değil) yani kendi itfaiyesinin yetkisiz olduğunu söylüyor, hukukçu değilim, bu konuda bir şey söyleyemem ama temenni ederim bu belediye-bakanlık kayıkçı kavgası bir an önce biter.
Ancak, çok net ve tartışmasız bir konu var ki, kimse aksini söylemiyor, o da, büyükşehir belediyelerinin yetki alanı il sınırlarının tümünü kapsıyor.
CHP İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Muğla, Aydın, Balıkesir gibi büyükşehir belediyelerini yönetiyor, bu çok önemli.
Bolu faciası yaşandı, sorumluları mutlaka ağır bir biçimde cezalandırılmalı, buna kuşku yok, Tanju Özcan ile Turizm Bakanı arasındaki kayıkçı kavgası artık sona ermeli.
Ancak, mesele Bolu Kartalkaya ile asla sınırlı değil.
CHP, gerçek bir sosyal demokrat parti ise, büyükşehir belediyelerinin itfaiyeleri üzerinden muhtemel yeni faciaları önlemek için hemen evet hemen, bugün (Pazartesi) harekete geçmelidir.
Esenyurt ve Beşiktaş belediyelerine iktidarca yapılan müdahaleleri Özgür Özel bir tür savaş ilanı olarak kabul etti, muhtemelen haklı ve bu savaş ilanını da, poker tabiriyle resti, CHP’nin kabul ettiğini ve gördüğünü açıkladı.
Peki CHP’nin bu mukabil savaş stratejisi nasıl olacak?
Kanımca Bolu faciası sonrası CHP’nin mukabil hamle olarak yapacağı çok somut ve çok yerinde bir iş var artık ve bu iş asla bir rövanşist eylem olarak görülemez, bugünden yakın gelecekte yaşanan faciaları önlemek, yanacak insanları kurtarmak için yapılmış bir hamle olacaktır (tam da İngilizcedeki “Noble cause” anlamına).
CHP’nin elinde olan büyükşehir belediyeleri itfaiyeleri tüm il coğrafyasında yangın önlemleri denetimi yapmaya yetkili imiş, bunu ben bile öğrendim bu hafta.
Öyleyse, CHP büyükşehir belediyeleri ya da yetkinlik düzeyleri varsa CHP’li ilçe belediyeleri bugünden başlamak üzere tüm turizm otellerinde, ETS otelleri mutlaka dahil, çok kapsamlı denetimler yapmalı, daha doğrusu yapmak zorundalar ve bu raporları hemen Turizm Bakanlığı, hatta kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.
Evet, maalesef Bolu Kartalkaya’da 78 kişi devlet yetersizliği hatta skandalları nedeniyle yaşamlarını kaybettiler, yaslarını tutalım, sorumluları cezalandıralım ama burada durmayalım, bu devlet faciasında yaşamlarını yitiren insanlarımızın hatıraları uğruna başka faciaları önlemeye çalışalım.
Bütün bunları neden söylüyorum?
Türkiye’yi iyi bildiğimi, iyi tanıdığımı zannediyorum, düşünüyorum, üstelik epey bir süredir ülke dışında yaşadığım için belki başkalarından biraz daha net dahi bakabilirim, Türkiye bir denetim ciddiyetsizliği cehennemi, mesele sadece oteller değil, görevi yüce mahkeme sıfatıyla TBMM adına denetim yapmak olan anayasal bir devlet kuruluşu dahi, Sayıştay, denetim işlerini yap(a)mıyor, Turizm Bakanlığını, itfaiyeleri artık siz düşünün.
Bir fıkra vardı eskiden, erler dolaplarında diş fırçası bulundurmak zorunda idiler, kendilerinden komutan geldiği zaman bu fırçayı denetimde göstermeleri istenirdi, NETEKİM, komutan denetime geliyor, erlerden birine bu fırça nedir diye soruyor, er de “denetim fırçası komutanım” diyor; bizdeki otellerin yangın raporları anlaşılan işlev açısından denetim fırçası ile eşdeğer.
‘DENETİM FIRÇASI’
Eskiden böyle denirdi, takım elbiselik kupon İngiliz kumaşına iddiaya girerim, tüm turizm otellerinde evrensel standartlarda bir yangın önlem denetimi yapılsa yüzde doksanında mesela İngilizlerin, Finlandiyalıların asla kabul etmeyecekleri sorunlar çıkacaktır, belki de her an başkalarının yaşayabilecekleri facia Kartalkaya’yı vurmuştur bugün için, kapıda başka Kartalkaya’lar vardır, bizim mevcut iş ahlakı ve denetim kültüründe aksi çok zordur.
Bir fıkra vardı eskiden, erler dolaplarında diş fırçası bulundurmak zorunda idiler, kendilerinden komutan geldiği zaman bu fırçayı denetimde göstermeleri istenirdi, NETEKİM, komutan denetime geliyor, erlerden birine bu fırça nedir diye soruyor, er de “denetim fırçası komutanım” diyor; bizdeki otellerin yangın raporları anlaşılan işlev açısından denetim fırçası ile eşdeğer.
Yaklaşık on gün sonra büyük deprem faciasının ikinci senesini geride bırakacağız, yaraları sarmak için çok az iş yapıldı ama esas mesele muhtemel müstakbel depremler için, merkezi ve yerel devlet düzeyinde ne gibi önlemler alındı, bu soruya tatmin edici bir yanıt verebilecek kimse var mı?
Bu çok kritik aşamada CHP’ye düşen görev her yetkili olduğu noktada bu itfaiye yangın denetim süreçlerini, asla siyasi bir yola sapmadan, hemen devreye sokmaktır.
Bakalım Bodrum’da, Marmaris’te, Kuşadası’nda, Antalya’da otellerin yangın güvenlik düzeyleri nedir, nasıldır?
Türkçemizde her konuya uygun çok güzel deyişler var, bir tanesi de “bütün şişeleri üst üste dizseler, en alttakini çekseler, seyreyleyin şangırtıyı” deyişi gibi.
Mehmet Ağar’ın “o tuğlayı çekersek duvar üzerimize yıkılır” menfur sözü aslında sadece Uğur Mumcu cinayeti ile sınırlı bir laf değil bizim coğrafyamızda.
Umarım CHP böyle bir işe girerken kontrolümüzdeki belediyelerde turizmi baltalamış oluruz, siyaseten oy kaybederiz ya da sıra bizi de denetlemeye gelir gibi saçma sapan fikirlere saplanmaz.
En yüce değer insan yaşamıdır, insan yaşamını daha bir garantiye alma sürecinde siyasi, ekonomik maliyetler oluşursa CHP’ye düşen görev de bu süreci vatandaşa, bir gün yangınlarda yaşamını yitirme riski taşıyan vatandaşlara iyi anlatmaktır.
Nedendir bilinmez, aklıma bir deyim geldi: “Kedi kedi olalı bir fare tutsa bari”.
Yorum Yazın