Göç, yalnızca bir kriz olarak ele alınmamalıdır. Doğru yönetildiğinde, göçmenler ev sahibi ülkeler için ekonomik, sosyal ve kültürel bir fırsat haline gelebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi için popülist söylemler yerine bilimsel, veri odaklı ve sürdürülebilir politikaların uygulanması gerekmektedir.
Göç, insanlık tarihi boyunca toplumsal yapıları ve medeniyetleri şekillendiren en önemli dinamiklerden biri olmuştur. Ancak günümüzde küresel göç ve mülteci hareketleri, sosyal, ekonomik ve siyasi boyutlarıyla daha karmaşık hale gelmiş ve tartışmalı bir konuya dönüşmüştür. Küresel çapta artan savaşlar, ekonomik krizler ve iklim değişikliği gibi faktörler, milyonlarca insanı doğdukları toprakları terk etmeye zorlamaktadır.
Küresel Göç Krizinin Boyutları
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) 2024 verilerine göre, dünya genelinde zorla yerinden edilenlerin sayısı 120 milyonu aşmıştır. Gazze, Sudan, Suriye, Myanmar ve Kongo gibi bölgelerdeki çatışmalar, bu dramatik artışın başlıca nedenleri arasında yer almaktadır. Örneğin, Sudan’daki iç savaş nedeniyle 7,1 milyondan fazla insan yerinden edilmiş, 1,9 milyon Sudanlı ise komşu ülkelere sığınmıştır. Suriye, 13,8 milyon yerinden edilmiş insanla dünyanın en büyük mülteci krizine sahne olmaya devam etmektedir.
Avrupa’da ise Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerde göç ve mülteci politikaları seçimlerin ana gündem maddesi haline gelmiştir. Almanya’da 2025 federal seçimlerinde göç meselesi, muhafazakâr ve aşırı sağ partiler tarafından sert söylemlerle tartışılmakta ve toplumda kutuplaşmayı derinleştirmektedir.
Almanya Örneği: Ekonomik ve Demografik Gerçekler
Almanya, 2014-2024 yılları arasında net 3,5 milyonluk bir nüfus artışı yaşamış ve bu artışın tamamı göçmenlerden kaynaklanmıştır. Aynı dönemde Alman vatandaşlarının sayısı 2 milyon azalırken, göçmen kökenli bireylerin sayısı 13,1 milyona ulaşmıştır. Almanya’nın yaşlanan nüfusu ve düşen doğum oranları göz önüne alındığında, göçmenlerin ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlik açısından kritik bir rol oynadığı görülmektedir.
İş gücü piyasasında da benzer bir durum söz konusudur. 2023-2024 yılları arasında Almanya, göçmenler olmadan 209.000 net iş kaybı yaşayacaktı. Özellikle Bavyera gibi sanayi bölgelerinde, istihdam artışının büyük kısmı göçmen işçilere dayanmaktadır. Ancak entegrasyon süreçlerindeki eksiklikler nedeniyle, göçmenlerin iş gücüne katılım oranı yerli nüfusa kıyasla daha düşük seyretmektedir.
Türkiye’nin göç politikasındaki temel eksiklik, entegrasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilememesidir. Almanya ve Kanada gibi ülkeler, göçmenleri topluma entegre edebilmek için özel kamu politikaları geliştirirken, Türkiye halen geçici çözümlerle bu sorunu yönetmeye çalışmaktadır.
Türkiye’de Göç Politikaları ve Toplumsal Bölünme
Türkiye, tarih boyunca farklı göç dalgalarına ev sahipliği yapmış bir ülke olmasına rağmen, son yıllarda göçmenler konusunda ciddi bir toplumsal ayrışma yaşamaktadır. Türkiye’de 4 milyona yakın Suriyeli mülteci bulunmaktadır ve bu durum, ekonomik ve sosyal dinamikleri derinden etkilemektedir. Ancak göç politikalarının geçici tedbirlerle yönetilmeye çalışılması, kalıcı çözümler üretilememesine neden olmaktadır.
Son dönemde yaşanan olaylar, toplumsal tansiyonun giderek arttığını göstermektedir. Örneğin, Türkiye’de bir göçmenin işlediği suç, kitlesel tepki doğurabilirken, benzer suçların yerli halk tarafından işlenmesi genellikle daha az yankı uyandırmaktadır. Bu durum, göçmen karşıtı söylemlerin güçlenmesine ve kamuoyunun belirli bir kesiminde düşmanlık duygularının artmasına neden olmaktadır.
Türkiye’nin göç politikasındaki temel eksiklik, entegrasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilememesidir. Bugüne kadar bir “Uyum ve Entegrasyon Bakanlığı” kurulmamış olması, sorunun yapısal bir perspektiften ele alınmadığını göstermektedir. Almanya ve Kanada gibi ülkeler, göçmenleri topluma entegre edebilmek için özel kamu politikaları geliştirirken, Türkiye halen geçici çözümlerle bu sorunu yönetmeye çalışmaktadır.
Göçmenler: Sadece Yük Değil, Aynı Zamanda Birer Kültürel ve Ekonomik Değer
Göçmenler genellikle yalnızca ekonomik ve güvenlik tehditleri üzerinden tartışılmaktadır. Oysa, göçmenlerin büyük bir kısmı eğitimli bireylerden oluşmakta ve sanat, bilim, sağlık gibi birçok alanda önemli katkılar sunmaktadır.
Örneğin, Almanya’ya göç eden doktorlar, mühendisler ve akademisyenler, sağlık ve teknoloji sektörlerinde önemli roller üstlenmiştir. Benzer şekilde Türkiye’de de Suriyeli doktorlar, öğretmenler ve sanatçılar bulunmaktadır. Göçmenlerin entegrasyonu için yalnızca barınma ve çalışma olanakları sağlamak yeterli değildir; onların yeteneklerini topluma kazandıracak stratejik programlar oluşturulmalıdır.
Çözüm Önerileri: Sürdürülebilir Bir Göç Politikası Nasıl Olmalıdır?
Göç meselesine kısa vadeli ve reaktif politikalar yerine uzun vadeli, sürdürülebilir çözümler geliştirilmelidir. İşte bazı temel öneriler:
1- Uyum ve Entegrasyon Bakanlığı Kurulmalı
Türkiye’de göç ve göçmenlerle ilgili konular farklı kurumlar tarafından yönetilmektedir. Entegre bir yaklaşım oluşturmak için tek bir çatı altında bir “Uyum ve Entegrasyon Bakanlığı” kurulmalıdır.
2- Göçmenlerin İşgücü Piyasasına Dahil Edilmesi Teşvik Edilmeli
Almanya ve Kanada gibi ülkelerde uygulanan “hızlandırılmış mesleki tanınma” programları Türkiye’de de uygulanmalıdır.
3- Dil Eğitimi ve Kültürel Adaptasyon Desteklenmeli
Göçmenlerin topluma entegrasyonunda dil en büyük engellerden biridir. Ücretsiz ve yaygın dil eğitimi programları oluşturulmalıdır.
4- Yerel Halk ve Göçmenler Arasında Sosyal Uyum Programları Geliştirilmeli
Türkiye’de göçmen karşıtı söylemler, bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Yerel halk ve göçmenleri bir araya getirecek ortak projeler teşvik edilmelidir.
5 - Suç Oranlarının Objektif Analizi Yapılmalı ve Kamuoyuna Sunulmalı
Göçmenler hakkında yayılan yanlış bilgilerin önüne geçmek için devlet, güvenilir suç istatistiklerini düzenli olarak kamuoyuyla paylaşmalıdır.
6- Göç Politikaları Siyasi Popülizmden Uzak Tutulmalı
Seçim dönemlerinde göç meselesi, siyasi partiler tarafından manipüle edilmekte ve kamuoyunu kutuplaştırmaktadır. Göç politikaları, partiler üstü bir mesele olarak ele alınmalıdır.
Sonuç: Göç Krizini Fırsata Dönüştürmek Mümkün mü?
Göç, yalnızca bir kriz olarak ele alınmamalıdır. Doğru yönetildiğinde, göçmenler ev sahibi ülkeler için ekonomik, sosyal ve kültürel bir fırsat haline gelebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi için popülist söylemler yerine bilimsel, veri odaklı ve sürdürülebilir politikaların uygulanması gerekmektedir.
Türkiye ve Avrupa ülkeleri, göç yönetimini bir güvenlik tehdidi veya siyasi argüman olarak görmek yerine, onu bir toplumsal gerçeklik olarak kabul etmeli ve uzun vadeli uyum stratejileri geliştirmelidir. Aksi takdirde, her seçimde tekrarlanan göç tartışmaları, toplumsal fay hatlarını daha da derinleştirecek ve kalıcı çözüm üretmek yerine, sorunu daha da büyütecektir.

Yorum Yazın