Türkiye ekonomisi, tüketim çılgınlığı ve üretim çöküşü arasında sıkışıp kalmış durumda. Ancak bu tablo bir kader değil; doğru adımlarla bu kara bulutlar dağıtılabilir. Atıl işgücünü harekete geçiren, kadınların ekonomiye katılımını artıran ve yüksek teknolojili üretimi önceleyen bir strateji, Türkiye’nin kaybettiği ivmeyi yeniden kazandırabilir.
2024 yılını ardımızda bırakırken, Türkiye ekonomisi yıpranmış bir gemi gibi sorunlarla dolu bir limana demir atıyor. Dış ticaret rakamları ve işgücü verileri, ekonominin yüzeydeki parıltısının ardında çürük bir zemin olduğunu haykırıyor. Sanki bir girdaba kapılmış gidiyor gibiyiz. TÜİK ve Ticaret Bakanlığı verilerine baktığımızda, ihracat yüzde 2,5 artarak 261,9 milyar dolara ulaştı. Ancak ithalat yüzde 4,9 düşerek 344,08 milyar dolara geriledi. Bu ilk bakışta olumlu gibi görünen tablo, ithalatın bileşimindeki değişimlerle birlikte karanlık bir manzara çiziyor.
Tüketim İthalatı: Ekonominin Kara Deliği
Türkiye, 2024 yılında tüketim malları ithalatında adeta freni patlamış bir kamyon gibi uçurumdan aşağı yuvarlandı. Tüketim malları ithalatı yüzde 14,3 artarak 54,4 milyar dolarla rekor kırarken, toplam ithalat içindeki payı yüzde 16’ya çıktı. İthal edilen düşük teknolojili ürünlere harcanan 37,9 milyar dolar, yüksek teknolojili ürünlere yapılan harcamayı geride bıraktı. Bu tablo, ülkenin üretim gücünün zayıflığını ve düşük katma değerli ithalata olan bağımlılığını net biçimde ortaya koyuyor. Kendi aracımızı, teknolojimizi üretemezken, parlayan vitrinler ithal mallarla doluyor.
Yatırım ve Üretim Çöküşte
Yatırım malları ithalatının yüzde 4 azalarak 50,4 milyar dolara düşmesi, ekonominin üretim kapasitesindeki gerilemeyi gözler önüne seriyor. Dahası, ara malları itlatındaki yüzde 8,8’lik düşüş, sanayide çarkların yavaşladığının bir başka göstergesi. TÜİK’in Sanayi Üretim Endeksi verileri, üretimin yıllık yüzde 3,1 daraldığını, kapasite kullanım oranının yüzde 75,8’e gerilediğini ortaya koyuyor. İSO Türkiye İmalat PMI endeksi ise 49,1’de çakılı kalarak ekonomik daralmanın sürekliliğini işaret ediyor. Bu veriler, yatırım ve üretim cephesinde ciddi bir kırılmayı işaret ediyor.
Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 36,7 gibi iç karartıcı bir seviyede. Erkeklerde bu oran yüzde 72,1 iken, kadınların istihdam oranı yalnızca yüzde 32,4. Kadınların işgücüne dahil edilmediği bir ekonomi, sadece eşitsizlik yaratmakla kalmaz; aynı zamanda kalkınma kapasitesini de yerle bir eder.
İşgücü Piyasası: Ekonominin Kaybolan Umudu
2024 yılı, işgücü piyasasında da tablonun karardığı bir yıl oldu. Kasım itibarıyla atıl işgücü oranı yüzde 28,2’ye ulaştı, bu oran yaklaşık 10 milyon kişiye denk geliyor. İşsizlerin yanı sıra eksik istihdam edilenler ve iş bulma umudunu yitirenleri de kapsayan bu veri, Türkiye’nin insan kaynağını verimli kullanamadığını ve gerçek işsiz sayısının on milyonlara ulaştığını açıkça ortaya koyuyor. Bu, sadece bireylerin hayat standartlarını değil, ekonominin potansiyel büyümesini de aşağı çeken bir kara delik.
Kadınlar Nerede?
Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 36,7 gibi iç karartıcı bir seviyede. Erkeklerde bu oran yüzde 72,1 iken, kadınların istihdam oranı yalnızca yüzde 32,4. Kadınların işgücüne dahil edilmediği bir ekonomi, sadece eşitsizlik yaratmakla kalmaz; aynı zamanda kalkınma kapasitesini de yerle bir eder.
Değerli TL’nin Çifte Darbesi
Türk Lirası’nın göreceli olarak değerli seyretmesi, düşük teknolojili ürünlerin ithalatını artırırken, yerli üretimi iyice köşeye sıkıştırıyor. Türkiye, düşük teknolojili ürünlerde dışa bağımlıyken, yüksek teknolojili ürün ithalatında geride kalıyor. Bu durum, teknoloji tabanlı büyüme hayalinin giderek silikleştiğinin açık bir işareti.
Çıkış Yolu Nerede?
Türkiye’nin bu girdaptan kurtulması için köklü reformlara ihtiyacı var. İşte ekonomiyi kurtaracak adımlar:
1 - Üretim ve Yatırım Atağı: Yatırım malları ve ara mallarına yönelik teşvikler artırılarak üretim kapasitesini genişletecek politikalar uygulanmalı.
2 - Kadınların Gücünden Faydalanma: Kadınların işgücüne katılımını artıracak kreş destekleri, eşit işe alım politikaları ve esnek çalışma modelleri hayata geçirilmeli.
3 - Atıl İşgücü Programları: Mesleki eğitim ve yeniden entegrasyon programlarıyla işgücüne yeni bir soluk getirilmeli.
4 - Teknolojiye Yatırım: Yüksek teknolojili üretim desteklenmeli, düşük teknolojili ithalata olan bağımlılığı azaltacak Ar-Ge projeleri teşvik edilmeli.
Bir Uyarı ve Bir Fırsat
Türkiye ekonomisi, tüketim çılgınlığı ve üretim çöküşü arasında sıkışıp kalmış durumda. Ancak bu tablo bir kader değil; doğru adımlarla bu kara bulutlar dağıtılabilir. Atıl işgücünü harekete geçiren, kadınların ekonomiye katılımını artıran ve yüksek teknolojili üretimi önceleyen bir strateji, Türkiye’nin kaybettiği ivmeyi yeniden kazandırabilir. Bugün yapılacak reformlar, yarının ekonomik mucizesine zemin hazırlayabilir. Ancak harekete geçmek için zaman daralıyor. Bu gemiyi rotasına oturtacak cesaret ve vizyon, bugünün kararlarında saklı.
Yorum Yazın