1985 yılında kendilerine Gerilla Kızlar (Guerrilla Girls) diyen bir grup aktivist önceki yıl gerçekleşen söz konusu sergiye dair bir protesto düzenledi. Grup sergiye dair yapılan eleştirilerde en önemli konunun göz ardı edildiğini iddia etmekteydi. Buna göre sergiye katılan 169 sanatçıdan yalnızca on üç tanesi kadındı.
17 Mayıs 1984 tarihinde New York Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) küratörlüğünü Kynaston McShine’ın yaptığı “Günümüz Resim ve Heykeline Uluslararası Bir Bakış” başlıklı, on yedi ülkeden 169 sanatçının eserlerinin yer aldığı bir sergi açıldı. Genişleme inşaatı nedeniyle bir süredir kapalı olan müzenin yeniden açılış sergisi hayli iddialı planlanmıştı. Sergi 7 Ağustos 1984 tarihinde sona erdi fakat aylar sonra bir protestoya yol açtı. 1985 yılında kendilerine Gerilla Kızlar (Guerrilla Girls) diyen bir grup aktivist önceki yıl gerçekleşen söz konusu sergiye dair bir protesto düzenledi. Grup sergiye dair yapılan eleştirilerde en önemli konunun göz ardı edildiğini iddia etmekteydi. Buna göre sergiye katılan 169 sanatçıdan yalnızca on üç tanesi kadındı. Sanatçıların hepsi Avrupa veya Amerikalıydı. Üstelik neredeyse hepsi beyaz ırktandı. Küratör Kynaston McShine -ilginçtir ki Afrika asıllı bir Amerikalıdır- verdiği röportajlarda katılan sanatçılardan bahsederken hep erkek üçüncü tekil zamirini (his) kullanmaktadır. Gerilla Kızlar bastığı posterler ve çıkartmalarla sergideki ayrımcılığa karşı ilk eylemini gerçekleştirir.
Gerilla Kızlar’ın eylemlerinde kullandıkları bir posterde şu cümle yazmaktadır: “Amerika’da kadınlar emeklerinin karşılığında erkeklerin üçte ikisi oranında ücret alırken sanat dünyasında kadın sanatçılar erkek sanatçıların yalnızca üçte biri kadar kazanmaktadır.”
‘KADIN SANATÇILAR ERKEK SANATÇILARIN ÜÇTE BİRİ KADAR KAZANMAKTADIR’
Gerilla Kızlar eylemlerinde kullandıkları poster ve çıkartmalarda sanat dünyasında tespit ettikleri ayrımcılıkları bir veya iki cümle ile ifade ederek farkındalık yaratma gayesi taşımaktadırlar. Örneğin erken dönemde bastıkları bir posterde şu cümle yazmaktadır: “Amerika’da kadınlar emeklerinin karşılığında erkeklerin üçte ikisi oranında ücret alırken sanat dünyasında kadın sanatçılar erkek sanatçıların yalnızca üçte biri kadar kazanmaktadır.” Gerilla Kızlar 1989 yılında New York Metropolitan Müzesi’nin modern sanat bölümünde basit bir araştırma yaparak koleksiyonu oluşturan eserlerden yalnızca yüzde beşinin kadın sanatçılar tarafından yapıldığını ortaya koydu. Oysa koleksiyonda yer alan, çıplak konusunun işlendiği eserlerdeki modellerin yüzde 85’i kadındı. Bunun üzerine grup Jean August Dominique Ingres’in çıplak konulu, “Büyük Odalık” isimli resmini içeren bir posterle “Kadınların Metropolitan Müzesi’nin koleksiyonuna girebilmesi için çıplak mı olmaları gerekiyor?” sorusunu gündeme getirdi. Gerilla Kızlar’ın üyeleri gerçek isimlerini gizleyerek, sanat, edebiyat tarihinde yer almış kadınların isimlerini kullandılar; Kaethe Kollwitz, Frida Kahlo, Gertrude Stein gibi. Nitekim Georgia O’Keeffe 6 Mart 1986 tarihinde öldükten sonra Gerilla Kızlar’a katılan ilk üye onun ismini aldı. Kendilerini anonim tutmak isteyen grup üyeleri eylemlerinde gorilla maskesi takarlar. Bir röportajda açıkladıklarına göre bir üyenin “guerrilla” kelimesini “goril” olarak yanlış telaffuz etmesi üzerine bu karar verilmiştir. Gerilla Kızlar’ın eylemlerde tercih ettikleri mini etek, topuklu ayakkabı, fileli çorap gibi kıyafetler eleştiri konusu olur. Erkek egemen toplumun seksi kadın stereotipi olan bu giyim biçimini tercih etmelerinin sebebini ‘çirkin’ gorilla maskesi ile tezat oluşturması bakımından açıklarlar. Gerilla Kızlar, New York’taki eylemlerini kısa sürede kent dışına çıkartarak ülke geneline yaymaya başlarlar. Eylemler sanat dünyasındaki yalnızca cinsiyete değil müzelerdeki, galerilerdeki ırkçı ayrımcılığa karşı da tavır taşımaktadır. Bu eylemlere konferanslar ve yayınlar da eşlik eder. Yetmişli yıllarda sanat kurumlarındaki ayrımcılığa karşı yol alınmış olmasına karşın özellikle Cumhuriyetçi Parti iktidarının Amerika’da oluşturduğu, gittikçe muhafazakarlaşan ortamla birlikte seksenli yıllarda belirgin bir geriye gidiş söz konusu olmuştur.
Grup Rosa Martinez’in küratörlüğünde 18 Ekim 2006-28 Ocak 2007 tarihleri arasında İstanbul Modern’de gerçekleşen “Venedik-İstanbul” başlıklı sergiye bir billboard/poster ile katılır. “Türkiyeli Kadın Sanatçıların Geleceği” başlığını içeren posterde Türkiye’de sanatın gidişatına dair kahve falına bakılmaktadır.
TÜRKİYE’DE SANATIN GİDİŞATINA DAİR KAHVE FALI
2001 yılında Gerilla Kızlar kendi içlerinde doğan tartışmalar nedeniyle üç gruba ayrılır. Gerilla Kızlar ismiyle asıl grup aktivitelerine devam ederken, Guerilla Girls Broadband ve bir tiyatro grubu olarak Guerilla Girls On Tour ismiyle diğer iki grup da faaliyet göstermeye başlar. Eylemci gruplar arasındaki gerilim 2003 yılında daha da artacak ve isim hakkı konusunda mahkemeye kadar gidilecektir. Gerilla Kızlar Amerika dışında da gerek katıldıkları toplantılar gerek yer aldıkları sergilerle protest tavrını sürdürür. Grup Rosa Martinez’in küratörlüğünde 18 Ekim 2006-28 Ocak 2007 tarihleri arasında İstanbul Modern’de gerçekleşen “Venedik-İstanbul” başlıklı sergiye bir billboard/poster ile katılır. “Türkiyeli Kadın Sanatçıların Geleceği” başlığını içeren posterde Türkiye’de sanatın gidişatına dair kahve falına bakılmaktadır. Bugün İstanbul Modern’in koleksiyonunda olan posterde İstanbul’daki galerilerde sergilenen işlerin yüzde kırkının kadın sanatçılar tarafından yapıldığı, bu oranın Avrupa’dan ve Amerika’dan çok daha yüksek olduğu yazılıdır. Diğer tespitler ise müzelere dairdir. İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin koleksiyonunda yalnızca on yedi kadın sanatçı yer almaktadır. İstanbul Modern de çok farklı değildir. Pera Müzesi’nin durumu daha vahimdir zira o esnada gerçekleşmekte olan “Türk Sanatında Kadın İmgesi” başlıklı sergide yalnızca iki kadın sanatçının eseri bulunmaktadır. Türkiye’deki bankalara ait sanat koleksiyonlarında müze koleksiyonlarından daha fazla kadın sanatçılara yer verilmiştir. Türkiyeli kadın sanatçıların müze sergilerine katılmak gibi bir ısrarı varsa Deniz Kuvvetleri’nde kendilerine iyi bir gelecek bulabilirler. Zira o esnada Denizcilik Müzesi’nde sergilenen eserlerin yüzde 75’i kadın sanatçılara aittir. Türkiye sanat ortamına dair esprili öngörülerde ise müze ve bienal sergilerinde kadınlara az yer veren küratörlerin kendi fikirlerinin tercih edildiği Avrupa ve Amerika gibi coğrafyalara sürgün edileceğinden bahsedilir. Gerilla Kızlar’ın Türkiye sanat ortamına dair ortaya koyduğu verilerin 2007 tarihine ait olduğunu tekrar belirtmekte fayda var.
Seksenli yıllar ile karşılaştırıldığında sanat ortamı ırk ve cinsiyet konularında göreceli olumlu bir durumda olmasına karşın Gerilla Kızlar’ın mücadelelerine devam etmesini gerektirecek ayrımcılıklar sanat alanını şekillendirmeye devam ediyor.
AYRIMCILIKLAR SANAT ALANINI ŞEKİLLENDİRMEYE DEVAM EDİYOR
Kaethe Kollwitz’in ismini kullanan, Gerilla Kızlar’ın kurucularından olan bir üye verdiği röportajlardan birinde Batı’daki sanat dünyası hakkında çarpıcı tespitlerde bulunur. Sanat piyasası uyuşturucu, silah ve elmasın ardından dünyadaki dördüncü büyük karaborsadır. Dar, küçük bir zümre gücünü pekiştirmek için sanat alanını manipüle etmektedir. Seksenli yıllar ile karşılaştırıldığında sanat ortamı ırk ve cinsiyet konularında göreceli olumlu bir durumda olmasına karşın Gerilla Kızlar’ın mücadelelerine devam etmesini gerektirecek ayrımcılıklar sanat alanını şekillendirmeye devam ediyor. Örnek vermek gerekirse 2019 yılında dünya sanat piyasasını yönlendiren kalburüstü müzayedelerde kadın sanatçılara ait satılan bütün eserlerin ulaştığı değerlerin yekûnü Pablo Picasso’nun eserlerinin toplamını geçmemektedir. Keza 2022 verilerine bakıldığında kadın sanatçılara ait eserlerin satış toplamı bütün piyasanın yüzde 10’una bile ulaşamamıştır.
Yorum Yazın