Nereden nereye: Tüketici destek kredisiyle ev yapmaktan borcu borçla kapamak için kredi çekmeye uzanan ince yol.
Herkesin çok bildiğini sandığı işler: Futbol ve bankacılık.
Son zamanlarda tanıştığım beyaz yaka mühendis bir arkadaşım var. Zamanının çoğunu Türkiye’de geçirmekle beraber uzun yıllardır asıl ikameti yurtdışı. Kendisini iflah olmaz bir komünist olarak tanımlıyor. Komünistler her şeyin en iyisine layık sözünün altını dolduracak şekilde dünyalığını fazlasıyla yapmış durumda. Allah daha da çok versin.
Komünizme olan yakınlığından mıdır bilmiyorum her fırsatını bulduğunda bankalara ve bankacılara giydirmeyi çok seviyor. Bankaları sömürü aracı bankacıları da bunun uygulayıcısı olarak görüyor.
Uzun yıllarımı verdiğim bankacılıkta özellikle bireysel kredi tahsisinde çalıştığım yıllar boyunca görevim bankacılık sisteminde gri alan denilen bölüme düşen kredilerin değerlendirmesi oldu.
Bankacılık çok az kişinin yaptığı ama çok fazla kişinin üzerinde konuştuğu bir iştir. Son zamanlarda düğünüyle gündeme gelen BDDK tüm Bankalarda neredeyse yılın 365 günü denetim yapar. Bankaların tüm işleri kurala, yönetmeliğe ve yasalara bağlıdır. 365 gün denetlenen Bankada yapılan her işin hesabı çok kısa süre içinde verilir.
2010’lu yılların ilk yarısına tekabül eden bu dönem boyunca milyonlarca müşteri/vatandaş benim ve benim gibi bankacıların onayladığı kredilerle evlerini tamir ettiler, arsa aldılar, arsalarına ev yaptılar, çocuklarını okuttular, ev eşyalarını yenilediler, bahçe aldılar, tarla aldılar, ağaç diktiler, düğün yaptılar, araç aldılar, borçlarını ödediler, çocuklarını evlendirdiler.
KİMİNİN DUASI KİMİNİN KARMASI: KREDİ VERME SANATI
Bankalar özellikle bireysel kredileri standart kural dizgesi içinde vermek zorundadırlar. Hedeflerinde neredeyse ülke nüfusunun 18 yaş üstü tamamı vardır. En az çabayla en çok işi yapmaya çalışırlar. Kredi verirken kredinin miktarı ve kredi talep edenin profilini içeren bir matrise bakılır. Talep edilen kredi tutarı ve kişinin profili matriste beyaz alana düşerse bu kredi otomatik onaylanır. Farklı nedenlerle krediler gri ya da kırmızı alana düşebilir. Kredisini ödemediği için hesabında haciz olan birisi büyük olasılıkla kırmızı alana düşer. Ama gri alan her zaman kredi değerlendirmesinde önem taşır. Hem bankalar müşteri kaçırmamalı hem de riskli plasman yapmamalıdır.
Bankada görev yaptığım sürenin önemli bir kısmı boyunca beyaz alanı mümkün olduğunca çoğaltırken eş zamanlı olarak gri alan yönetimi ile standardın dışına çıkan pek çok işlemi yöneterek insanların nakit ihtiyaçlarına çözüm sağladım. Hiç de mütevazi olmayacağım bu alanda yapılan çalışmanın başka banka yöneticilerinin bile dikkatini çektiğini; çalıştığımbankanın bu konudaki performansının sırrını çözmeye çalıştıklarını biliyorum.
2010’lu yılların ilk yarısına tekabül eden bu dönem boyunca milyonlarca müşteri/vatandaş benim ve benim gibi bankacıların onayladığı kredilerle evlerini tamir ettiler, arsa aldılar, arsalarına ev yaptılar, çocuklarını okuttular, ev eşyalarını yenilediler, bahçe aldılar, tarla aldılar, ağaç diktiler, düğün yaptılar, araç aldılar, borçlarını ödediler, çocuklarını evlendirdiler. Aklınıza gelecek tüm harcama kalemleri için kendi gelirlerini ve varlıklarını teminat göstererek kredi çektiler ve çatır çatır ödediler. Faiz sebep enflasyon netice olmadığı için ödedikleri faiz yıllık %20’yi bulmuyordu. Ev alanlar en fazla %15’le borçlandılar.
Bu zengin, başarılı, komünist ve aynı zamanda banka alerjili arkadaşım ya da diğerleri ne derse desin bankacılık yaşamım boyunca sağladığım bu kredi imkanlarıyla işlerini çözen insanların kimine göre duasının kimine göre karmasının önümü aydınlattığına inanırım.Üstelik bu dönemde tüm bankalar en iyi ve hızlı servis için de çatır çatır rekabet içindeydi.
Türkiye bireysel kredi batık oranında hiçbir ülkeden olumsuz farklılaşmadı. Hatta 2010’ların başında gittiğim Amerika’daki bir konferansta Amerika’daki kötü kredilerin oranının Türkiye’den kat be kat yukarıda olduğunu görmüştüm.
NPL ORANI YÜKSEK OLAN PARMAK KALDIRSIN: EY TÜRKİYE SEN BU İŞİ BİLİYORSUN
Türkiye’de hiçbir banka kredi verdiği için batmadı. Türkiye bireysel kredi batık oranında hiçbir ülkeden olumsuz farklılaşmadı. Hatta 2010’ların başında gittiğim Amerika’daki bir konferansta Amerika’daki kötü kredilerin oranının Türkiye’den kat be kat yukarıda olduğunu görmüştüm. Bu rakamları o zamanın kudretli Makro İhtiyat gurusu Babacan görmüyor mu demiştim.
2010’ların ortasında ben Şubeci olarak Genel Müdürlükten ayrılırken sebeplerini defalarca yazdığım gibi Türkiye ekonomisindeki krediler tükenmeye başlanmış bireysel kredi giderek halktan uzaklaşır hale gelmişti.
Bütün bunlar olmadan önce şimdi bir numaralı muhalif rolündeki Ali Babacan makro ihtiyati önlem manzumesi içinde krediler az kullanılsın diye kısıtlamalar getiriyor Bankaların kendi bilanço değerlendirmeleri içinde almaları gereken kredi vadesi, tutarı veya türü sınırlamalarını Babacan devleti dikte ediyordu. Hatta söz konusu konferans için gittiğim zaman Amerika’da Babacan’ı bu konuda İngilizce bir mülakat verirken TV’de izlemiştim. Yıl 2013’tü.
Para ve maliye politikası alanında ihmal edilenler bu sözde önlemlerle ikame ediliyor yapısal reformlar yerine Bankacılık kurallarıyla oynanarak ekonomi sözde idare ediliyordu.
Dönemin TCMB Başkanı Erdem Başçı faizi artırmaya gerek yok biz makro ihtiyati önlemlerle işleri çözüyoruz diyerek bu erken aşırı heterodoks ekonomi programının işe yarayacağını uluslararası toplantılarda çekinmeden savunuyordu.
Faiz sebep %60’la 60 ay vadeli Yapılandırma Kredisi Sonuç. %30 ilave devlet faizini de unutmayın…
Şimşek ve Babacan’ın AKP’den kopuşu ile birlikte ekonominin başına geçen Kavcıoğlu-Nebati ikilisi ile ipleri tamamen keserek bugünlere gelen sürecin fitilini ateşliyordu.
Bugün Babacan’ın yasakladığı 60 ay vadeli kredi, kredisini ödeyemeyen vatandaş için geri getirilmiş. Kredi vadesini ekonomiye zarar veriyor diye kısıtlayan AKP iktidarı bugün aynı vadeyi batma eşiğine gelen vatandaş kurtulsun diye serbest bırakıyor. Faizde yıllık % 40’tan 60’ya kolan vuruyor. Çalıştığım dönemde bu oranlardan kredi verseydim kendimi tefeci addederdim. Utanırdım. Üstelik faizin üstüne bir de %30 devlet KKDF-BSMV faizi var. Şaka gibi işler. Vatandaşı olmasan ilginç ülke der geçersin.
Türkiye’ye 15 yıllık bir dönemde kimin neyi kaybettirdiğinin farkında mısınız?
Yorum Yazın