Şayet bu kadar kötü yönetime, bu kadar hukuksuzluğa rağmen yüzde üç büyümeye inşaat sektörünün yüksek büyümesi (%9.2) sayesinde ulaşıyorsak ama bu arada da inşaat sektöründe bir ayda 42 iş cinayeti yaşanıyor ise bu inşaat sektörü çekişli büyümeye kanlı büyüme ya da gayrimeşru büyüme demenin çok da sert ya da yanlış olacağı kanısında değilim.
Önce yazının başlığını “Kanlı büyüme” olarak koymayı düşündüm ama böyle bir başlığın çok sert olabileceğini düşünerek “kanlı” kelimesinin yerine “gayrimeşru” ifadesini tercih ettim, aşağıda hem kanlı hem de gayrimeşru kelimeleriyle neleri kastettiğimi açıklamaya gayret edeceğim.
29 Kasım 2024 tarihinde TÜİK 2024 senesi üçüncü çeyreği (Temmuz-Eylül) gayrisafi yurtiçi hasıla dönemsel büyüme büyüklüklerini açıkladı.
TÜİK verilerine göre 2024 senesinin üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisi 2023 senesinin üçüncü çeyreğine göre yüzde 2.1 büyüdü.
Türkiye ekonomisi 2024 senesinin ikinci çeyreğine göre ise (Nisan-Haziran) yüzde 0.2 yani binde iki küçülmüş.
Dördüncü çeyrekte (Ekim-Aralık) gerçekleşecek büyüme oranı ile ilgili spekülasyon yapmak istemem ama IMF gibi uluslararası kuruluşların da paylaştığı beklenti Türkiye ekonomisinin 2024 senesini yüzde üç dolayında bir büyüme ile noktalayacağı, bu oran muhtemelen 2024 küresel büyüme oranının altında kalacak ama itiraf etmek lazım, bu kadar hukuksuzluk, bu kadar kötü yönetim, kurumların bu kadar yıpratılmasına rağmen sıfıra, negatife düşmeyen bir büyüme oranı olacak bu oran.
Bu yüzde üçlük büyüme oranının da nedenleri üç aşağı, beş yukarı belli.
Üçüncü çeyrek büyümesinin detaylarına çok girmeden en göze çarpanlarını aktarmak isterim, bu dönemde (Q3) ülkemizde sanayi üretimi yüzde 2.2 azalmış, ihracat artışı binde sekiz (%0.8) ile sınırlı kalmış ama inşaat sektörü yüzde 9.2’lik çok ciddi bir büyüme göstermiş, malum, inşaat sektörü yüksek büyümesi çimento, demir-çelik, fayans, saniter gibi sektörlerde talep ve üretim artışı sağlayan, niteliksiz istihdam sağlayan ve özellikle siyasetçilerin çok sevdiği bir büyüme.
Anlaşılan tüm kötü yönetime rağmen sıfıra düşmeyen büyümenin altında inşaat gibi eski ekonominin en başat sektörü geliyor, büyümesini inşaata emanet eden ülkelerin 21. Yüzyılın ülkeleri olmaları pek mümkün değil ama bugünkü yazının konusu bu alan değil.
Gelelim başka bir veri kaynağına, İSİG’in (İşçi sağlığı ve işçi güvenliği) Kasım 2024 raporuna.
Bu 164 can kaybımız içinde on kadın ve yedi de çocuk var; bu çocukların Kasım ayında okullarda olması gerekirken ilkel koşullarda üretim yapan işyerlerinde ne işi var sorusunu muhtemelen öncelikle Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin’e sormak lazım, yanıtını merak ederim doğrusu.
OKULLARDA OLMASI GEREKEN ÇOCUKLAR
Bu rapora göre Kasım ayında iş kazalarında 164 işçi hayatını kaybetmiş, bu durum bir günde beş işçiden fazla canı iş kazalarında kaybediyorsak bu kazalara iş kazası yerine iş cinayeti demek çok yanlış olmaz kanısındayım.
Bu 164 can kaybımız içinde on kadın ve yedi de çocuk var; bu çocukların Kasım ayında okullarda olması gerekirken ilkel koşullarda üretim yapan işyerlerinde ne işi var sorusunu muhtemelen öncelikle Milli Eğitim Bakanımız Yusuf Tekin’e sormak lazım, yanıtını merak ederim doğrusu.
164 iş cinayetinin yüzde 26’sı yani 42 iş kazası (!!!) inşaat sektöründe işlenmiş.
Şimdi de gelelim 2024 senesinde ülkemizde gerçekleşecek yüzde üç dolayındaki büyüme için neden kanlı büyüme ya da başlıkta tercih ettiğim gayrimeşru büyüme ifadesini kullandığıma.
Aklı başına iktisatçılar yüksek büyüme oranlarını severler, büyüme kısa vadede gelir bölüşümünün daha adaletsiz olması ile baş başa gidebilir ama çok büyük ihtimalle uzun vade belirsizliğine kalmadan orta vadede de yüksek büyüme gelir bölüşümünü de daha toplumsal olarak kabul edilebilir kılacaktır, bugün için Gini katsayısı düşük (adil bölüşüm) ülkeler geçmişte, yakın geçmişte büyük büyüme oranları gerçekleştirmiş ülkelerdir.
Ancak, büyümenin kabul edilemez iki sonucu da var, birincisi çevre dostu olmayan, çevreyi kirleten büyümenin iklim, çevre sonuçları ise ikincisi de sosyal politika ve iş güvenliği alanında özensizlik hatta “ne kadar az iş güvenliği o kadar yüksek büyüme” politikaları.
Şayet bu kadar kötü yönetime, bu kadar hukuksuzluğa rağmen yüzde üç büyümeye inşaat sektörünün yüksek büyümesi (%9.2) sayesinde ulaşıyorsak ama bu arada da inşaat sektöründe bir ayda 42 iş cinayeti yaşanıyor ise ve bu cinayetler Avrupa Birliği Müzakere sürecinde “Sosyal politika ve istihdam” müzakere dosyasının açılması ve bu dosyanın gereklerinin yerine getirilmesi ile ayda dört ya da beş iş kazasına düşürülebilecek ise bu inşaat sektörü çekişli büyümeye kanlı büyüme ya da gayrimeşru büyüme demenin çok da sert ya da yanlış olacağı kanısında değilim.
Üstelik “Sosyal politika ve istihdam” müzakere dosyası önünde siyasi bariyer, engel olan bir dosya değil, bu güne kadar bu dosya açılmadı ve gerekleri yerine getirilmedi ise bunun yegane nedeni AKP hükümetlerinin, arkalarındaki ilkel sanayilerin bu gerekleri yerine getirerek belirli bir maliyet artışını göze almamaları ve gayrimeşru ya da kanlı büyümeyi bir ayda 42 vatandaşımızı kaybetme pahasına tercih etmiş olmaları.
Bir ayda 42 çalışanımızın iş kazalarında (!!!) ya da iş cinayetlerinde ölmemesi için ne yapılması gerektiği de çok açık, belirli, Türkiye’nin gereklerini yerine getirmekle mükellef olduğu bir belgede tek tek yazıyor.
Dışişleri Bakanlığının Avrupa Birliği Başkanlığı internet sayfasına girerseniz AB belgeleri bölümünde “Avrupa Birliği üyelik sürecinde ulusal eylem planı 2021-2023” başlıklı bir belgeye rastlayacaksınız, bu belgede 19 numaralı dosya olan Sosyal Politika ve İstihdam” dosyasında iş güvenliği konusunda Türkiye’nin neleri, nasıl bir vadede yapması gerektiği tek tek yazıyor ama gerçekten beklerim, o teatral sesiyle Sosyal Güvenlik Bakanımız bu gereklerin ne kadarını yerine getirdiklerini tek tek açıklasın.
Bunlar yapılmadığı sürece, bu bir boş kehanet değil, her ay 42 çalışanımızı inşaat sektöründe, 122 vatandaşımızı da başka sektörlerde kaybetmeğe devam edeceğiz.
Ama birileri de “ne gam, çalışanlarımız ölüyor ama biz de en kötü koşullarda bile yüzde üç büyüyoruz, istihdam yaratıyoruz” diyorlarsa bizlere söyleyecek söz mü kalır bu aşamada.
Bu yazının Yeni Arayış’ta yayınlanacağı gün Türkiye Suriye konusunu konuşuyor olacak, ben bu konuya giremem ama şunu da hatırlatayım, Kasım 2024’de iş cinayetlerinde ölen 164 çalışanın 9’u da göçmen işçiler.
Erdoğan gerekli gereksiz her konuda konuşmağa çok meraklı bir Cumhurbaşkanı, bu malum ama konuşmaya bu kadar meraklı Erdoğan’ın siz hiç dünya şampiyonluğuna yürüdüğümüz iş kazaları konusuna girdiğini gördünüz mü?
Nedendir acaba?
Yorum Yazın