İktidar gündemi değiştirip somut bir başarı sağlama amacında. Muhalefet ise erken seçim yoluyla yeni bir siyasal denklem yaratmak istiyor. İki taraf da beklentilerine ulaşabilmiş değil. Muhalefete düşen görev ise siyasi iktidarın meşruiyet zeminini daha da aşağı çekebilmek adına daha çoğulcu bir politik zemin için uğraş vermesi.
Son bir ayda tarih çok hızlandı. Bu nedenle 19 Mart’tan önce alınan pek çok karar ve tercih edilen pozisyonlar uzak bir hatıra gibi görünüyor. Yine de geçmişi hatırlamaya ihtiyacımız var. Dün atılan adımlar bugün bize anlamsız geliyorsa bugünkü gündem de yarının dünyasında benzer bir muameleye tabii olabilir. Bu senenin başında Özgür Özel ülkenin erken seçime ihtiyacı olduğunu, erken seçimi zorlamak için kendi adaylarını belirleyecekleri ilan eden bir konuşma yaptı. Halk Partisinin aday belirleme yöntemi ise ön seçim olarak ilan edildi. Özel, İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının bilgisi dahilinde bu kararın alındığı söyledi. Ancak Mansur Yavaş’ın görüşü alınmadan Özel-İmamoğlu ikilisinin bu yola girdiği kısa sürede anlaşıldı. Hatta Özel, İmamoğlu ve Yavaş arasında üçlü bir görüşme de gerçekleşti. Yavaş sürece mesafe koyduğunu kamuoyuna açıkladı. Yavaş’ın katılmadığı önseçimde İmamoğlu’nun amacı kendisini tek aday olarak ilan etmekti. Özel-İmamoğlu ikilisi tarafından planlanan bu süreç İmamoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı ilan ederek yargı karşısında korumayı da amaçlıyordu.
Bahsi geçen bu plan nisan ayı sonu itibariyle tarihin çöplüğüne gitmiş durumda. İmamoğlu hapiste ve diploması geri alındığı için cumhurbaşkanı adayı olması hukuken mümkün değil. Önseçim yapıldı ve İmamoğlu CHP’nin fiili adayı olarak ilan edildi. Ancak bu durum adaylık tartışması bakımından hiçbir anlam ifade etmiyor. Özel İmamoğlu’nun adaylığı dışında her hangi bir planlarının olmadığını vurgulasa da hemen herkes Ekrem beyinbir sonraki cumhurbaşkanı seçimine katılamayacağının farkında. Sadece bu apaçık gerçeğin topluma duyurulması için uygun zaman bekleniyor.
18-23 Mart haftası CHP’nin siyaset tarzında büyük bir kırılma yaşandığına tanıklık ettik. CHP liderliği siyasi iktidarla cepheden mücadele etme kararı aldı. Çünkü bu yol tercih edilmezse partinin özgün ağırlığı ve bağımsızlığının kaybedileceği düşünüldü. Genel merkeze göre iktidarın aklında üç hedefli bir toplu kuşatma planı vardı: İmamoğlu tutuklanacak, İstanbul’a ve CHP’ye kayyım atanacaktı. Ana muhalefetin karşı taarruzu ise sokak siyaseti ve boykot gibi sert eylem enstrümanlarını içinde barındırıyordu. Bu arada sadece eylem değil, söylem de sertleşti. Parti liderliği, siyasi iktidarı Trump gibi uluslararası güç odakların onayını alarak demokrasiyi tasfiye etmekle suçladı. Mart sonu itibariyle bir ehver-i şer durumuyla karşı karşıya kaldık.
İktidar ile muhalefet arasındaki ilişki soğuk savaş seviyesinde. İmamoğlu kaybedildi, ama İstanbul ve CHP’ye kayyım atanmadı. CHP mitingler ve imza kampanyaları yoluyla erken seçim talebini diri tutmaya çalışıyor. Ancak hararetin azaldığı açıkça ortada. İmamoğlu simgesi etrafında miting yapılmaya devam edilecek. Ancak sadece CHP değil, aslında hiçbir parti 2-3 yıl sürekli miting yaparak seçimi bekleyemez. Bu süreçte örgütlerin yorulacağı açık. Dahası eylem politikanın önemli bir aracı olmasına rağmen eylem ve politika aynı şey değil. Sürekli bir şekilde İmamoğlu temalı eylem yapan parti kaçınılmaz bir şekilde apolitik bir kerteye sürüklenecektir.
Bu noktada alternatif bir politika tarzının hayata geçirilmesine ihtiyaç var. CHP’nin siyasi gücü ülkeyi erken seçime götürmeye yetmiyor. Ayrıca oyu ne kadar artarsa artsın % 50 sınırının altında. Demek ki başka partilerinin siyasal doğrultularıyla Halk Partisi arasında bir paralelliğe ihtiyaç var. İyi Parti, Zafer Partisi ve Yeniden Refah gibi sağ kitlede belli bir gücü olan partilerin tavırları bu noktada kritik. Bu hatırlatma bağlamında rahatlıkla denilebilir ki bir sonraki seçimin kaderi şu an dağınık olan sağ muhalefetin elinde. CHP’nin sadece kendi oyun planına ve oy artışına odaklanmış bu bencil stratejisini daha çoğulcu bir içerikle değiştirmesi gerek. Muhalefet partilerinin liderler düzeyinde toplantı yapması ve erken seçimin neden gerekli olduğu noktasında ortak bir deklarasyon açıklaması CHP’nin tek başına fazladan yapacağı yüzlerce mitingden daha etkili olacaktır.
Son olarak ara seçim seçeneğine değinilebilir. Ana muhalefet partisi ara seçim yoluyla erken seçimi zorlayabilir. Özgür Özsel daha önce bu tür teklifleri kesin bir dille reddetmişti. Ama o köprünün altından çok sular geçti. CHP alan hakimiyetinin gerçekten de kendisinde olduğunu düşünüyorsa belediye başkanlıklarını kazandığı 20 ilde 20 milletvekilini istifa ettirerek hükümete meydan okuyabilir. Muhalefet iktidarın seçimden kaçındığını düşünüyor. Bu düşünceyi daha da somut bir düzlemde işlemesinin tek yolu ara seçim yoluyla vatandaşların sandığa çağrılması seçeneği.
Sonuç olarak Türk siyaseti İmamoğlu’nun katılmadığı bir seçime hazırlanıyor. İktidar gündemi değiştirip somut bir başarı sağlama amacında. Muhalefet ise erken seçim yoluyla yeni bir siyasal denklem yaratmak istiyor. İki taraf da beklentilerine ulaşabilmiş değil. Muhalefete düşen görev ise siyasi iktidarın meşruiyet zeminini daha da aşağı çekebilmek adına daha çoğulcu bir politik zemin için uğraş vermesi.

Yorum Yazın