AKP 22 senelik iktidarında hukuksuzlukta Kenan Evren ve şürekâsınun bile çok gerisinde kaldı ne yazık ki ama unutmayalım bu hukuksuzluk koşusunda CHP de kendine göre hamleler yapmıyor değil doğrusu.
Allah’ın hikmeti mi desem, kısmet mi desem, Türkiye’nin ve bizlerin malchance’ımız (kötü kader) mı desem, Türkiye’de hayat ve öncelikle Erdoğan, arkadan CHP bize Kenan Evren ve şürekası ve berbat rejimi için olumsuz olmayan bir şey de söyletti Valla.
Türkiye bir kayyım atama hukuk ve demokrasi kepazeliği yaşıyor, bu rezaletin hukuk (???) ayağı çok boyutlu ancak anayasal boyutu 1982 Anayasasının 127. Maddesine dayanıyor, yasal boyutu ise 674 sayılı KHK’nın TBMM’de kanunlaşmasına dayalı, Anayasa kitapçığınız varsa elinizde açıp 127’yi okuyabilirsiniz, 674 sayılı KHK’ya ise internetten ulaşılıyor, TBMM’de kanunlaşmış şekli de aynısı.
Anayasa 127 mantık olarak çok sakat bir madde çünkü merkezi devletin ürettiği merkezi kamu hizmeti ile yerel devletin ürettiği yerel kamu hizmeti arasında örtük olarak hiyerarşik bir yapı öngörüyor ve bu hiyerarşi varsayımı altında da idari vesayet saçmalığını üretiyor, İçişleri Bakanlığına da seçilmiş yerel devlet yöneticilerini görevden alma anayasal yetkisini veriyor ama bu yetkiyi de verirken bu yetkinin ancak “Görevleriyle ilgili bir suç sebebi….” ile kaydını düşüyor.
Bu düzenleme Kenan Evren ve şürekasının marifeti.
2016’ya geldiğimizde, Olağanüstü Hal rejimi içinde 1 Eylül 2016 tarihinde Resmî Gazetede 674 sayılı KHK yayınlandı, bu KHK’nın 40., 45., ve 46. Maddelerine göre de “Görevleriyle ilgili bir suç sebebi….” ifadesine “terör ve terör örgütlerine yardım ve yataklık yapma” ibaresi eklendi, malum Anayasa Mahkemesi de kendi içtihadına aykırı bir biçimde KHK’ları denetleyemeyeceği kararını üretti.
Ancak, anayasal olarak KHK’ların bir süre içinde TBMM’ye getirilip yasallaştırılması mecburiyeti var ve böylece 674 sayılı KHK da TBMM’ye geldi, kanunlaştı yani mesela CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru hakkı doğdu ve CHP bu hakkını kullandı ama nedense (???) sadece 49. Maddesi için kullandı, 40, 45 ve 46. Maddeleri AYM’ye taşımadı.
Bir yerel devlet yöneticisi terör suçu işlemiş ise, bir terör örgütüne yardım ve yataklık yapmış ise bunun karşılığında bir soruşturma mutlaka gerekir ama yerel devlet yöneticisini görevden alma fonksiyonu merkezi devlette değil terör suçlarına bakan ağır ceza mahkemelerinde olmalıdır, oysa AKP 1982 tarihli 127. Maddeyi Kenan Evren üretiminin de gerisine taşımış oldu, yargıyı ikinci plana iterek merkezi devleti yetkilendirdi.
Kenan Evren rejimine ve özellikle AKP’ye muhalefetle tanınan ve iyi ki de öyle olan CHP de bu KHK’nın 40. Maddesini yasalaştıktan sonra Anayasa Mahkemesine taşımayarak kanımca kayyım atama denen bu demokrasi ve hukuk skandalının ateşine benzin dökmüş oldu.
Neden böyle yaptı CHP, rivayet muhtelif, ben kesin bir şey söyleyemem bu konuda ama sonuçlarının Türkiye demokrasisi ve hukuk devleti için çok parlak olmadığı kesin.
Bu konuyu bir dostumla konuşurken o bana “belki gözlerinden kaçmıştır” dedi ama bu argüman da bana çok inandırıcı gelmiyor, iki nedenden, birincisi, CHP’nin böyle bir lüksü yok, 674 sayılı KHK gibi korkunç bir KHK’nın didik didik edilmesi gerekir, ikincisi de, aslında 674 sayılı KHK’nın CHP tarafından didik didik edildiği de aşikar çünkü CHP aynı KHK’nın 49. Maddesini, öğretim üyesi yetiştirme (ÖYP) programında yapılan değişikliği zamanında AYM’ye götürüyor ama tekraren ifade ediyorum, 40. Madde gözden kaçmış(!) nedense ve nasılsa.
Bu dokunulmazlık berbat kararı ve izleyen Anayasa değişikliğine CHP’nin desteğine hukukçular bir tarafıyla “oportünite” kararı diyorlar, “oportünite kararı” bir düzenlenmenin kitaba, evrensel hukuk ilkelerine, hatta Anayasaya bile çok uygun olmasa bile bir dizi koşul ve veri konjonktür nedeniyle öyle uygun (opportun) görüldüğü için benimsenen karar, tutum demek.
“OPORTÜNİTE” KARARI
CHP’nin bazı konularda, mesela terör, mesela DEM ve eski isimleriyle bu partilerle ilgili kararları zaten hep ilginç olageliyor, milletvekillerinin TBMM’de dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda CHP üst yönetiminin “farkındayız Anayasaya pek uygun değil ama biz bu konuda AKP ile beraber davranacağız” sözü konuyla ilgilenen herkesin hafızasında daha çok taze.
Bu dokunulmazlık berbat kararı ve izleyen Anayasa değişikliğine CHP’nin desteğine hukukçular bir tarafıyla “oportünite” kararı diyorlar, “oportünite kararı” bir düzenlenmenin kitaba, evrensel hukuk ilkelerine, hatta Anayasaya bile çok uygun olmasa bile bir dizi koşul ve veri konjonktür nedeniyle öyle uygun (opportun) görüldüğü için benimsenen karar, tutum demek.
Ancak, siyasal partiler, buna tabii ki CHP de dahil, evrensel ilkelerden, kitapta yazanlardan uzaklaşıp konjonktür öyle gerektiriyor bahanesi ile karar ve tutumlar ürettiklerinde büyük riskler de üstlenmiş oluyorlar çünkü bu oportünite kararlarında kişisel tercihler, bazen doğru da olabiliyorlar, öne çıkıyor ama ortalama olarak evrensel ilkelerden uzaklaştıkça hata payı da yükseliyor, Türkiye’nin son on yıllarının biraz da özetidir bu ifade etmeğe çalıştığım; bu duruma çok iyi bir örnek de Erdoğan’ın AB’nin AKP’nin işine gelmeyen taleplerle önüne gelince, mesela kamu alımları konusu, “yolumuza Kopenhag kriterlerini bir kenara bırakıp Ankara kriterleri ile devam ederiz” veciz(!) sözüdür.
Erdoğan’ın bu berbat ifadeyi kullanmasını izleyen yıllarda on sene boyunca kişi başına gelir hiç artmadı, küresel hukuk endekslerinde 150 küsur ülke içinde 117. olma yerli ve milli utancı ile tanışmış olduk ve bunun gibi çok sayıda örnek daha mevcut.
AKP 22 senelik iktidarında hukuksuzlukta Kenan Evren ve şürekâsınun bile çok gerisinde kaldı ne yazık ki ama unutmayalım bu hukuksuzluk koşusunda CHP de kendine göre hamleler yapmıyor değil doğrusu.
Ancak, gelinen nokta AKP için çok utanç verici olmalı, iktidara üç Y ile mücadele sloganı ile geldiler, yani yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele için ama bu üç Y’de de Türkiye maalesef dünya şampiyonluğuna koşuyor son on senedir, 12 Eylül rejiminin bile gerisine düştüler.
CHP de artık, lütfen, sürekli “biz bu devleti kuran partiyiz” herkesin ezbere bildiği tarihsel gerçeğini tekrar etmekten ve belki bu tarihsel ve inkar edilemez gerçeğin kendisine giydirdiği devlet partisi olma kaftanından sıyrılsa da biraz da özgürlükler ve evrensel hukuk partisi olmaya çabalasa, 674/40 örneğinde olduğu gibi hukuku oportünitenin önüne çekse.
İnşallah.
Yorum Yazın