Peki Ensarioğlu’nun sözünü ettiği “biz” kimlerden oluşuyor acaba? “Bilip de söylenmemesi gereken şeyler”olduğundan dolayı susulan. Mesela siz de bu “biz” içinde misiniz?
AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu'nun, Diyarbakır'da 19 gün sonra cansız bedeni bulunan 8 yaşındaki Narin Güran cinayetiyle ilgili bir kanala yaptığı açıklamada "Bizlerin bazen bilmediği bazen de bilip söylemememiz gereken şeyler” var demiş. Tabii ki böyle bir cümle de özellikle sosyal medyada gündem olmuş ve tepki almış.
Peki Ensarioğlu’nun sözünü ettiği “biz” kimlerden oluşuyor acaba? “Bilip de söylenmemesi gereken şeyler”olduğundan dolayı susulan. Mesela siz de bu “biz” içinde misiniz? Ya da “ben” bu “biz”in içinde miyim? Ben bu soruyu kendime sorduğumda benim Ensarioğlu’nun sözünü ettiği “biz” in içinde hissetmediğimi anlıyorum kendimi. Çünkü, küçücük, sekiz yaşındaki bu sevimli çocuğu kim hangi gerekçeyle öldürürse öldürsün benim hissedeceğim “biz” duygusunun içinde yer alamaz. Nokta.
Ama Ensarioğlu’nun bu önermesini neden yaptığını da dikkate almamız gerekir. Ensarioğlu diyor ki “Çünkü aile de bizim dostlarımız. Konu çok hassas olduğu için onları da çok fazla üzecek bir şey söylemek istemiyoruz". Bu cümleden anlaşılıyor ki öldürülen Narin’in ailesi de Ensarioğlu’nun “biz” duygusu içinde yer alan insanlar. Peki ama “onları da çok fazla üzecek şey” ne olabilir ki? Muhtemelen aile içindeki bir bireyin bu cinayeti işlediği bilgisini ya da düşüncesini paylaşmak. Evet böyle bir bilgi ya da böyle bir düşünce ifadesi aileyi üzebilir. O nedenle de Ensarioğlu susmayı öneriyor olabilir.
Ama doğrusu ben buradan Ensarioğlu’nun “Kol kırılır yen içinde kalır!” gibi bir düşünce içinde olduğundan susmayı önerdiğini de düşünmüyorum. Nitekim, gelen tepkiler üzerine yaptığı açıklamada “Canlı yayında da açıkça ifade ettiğim gibi, olayla ilgili adli süreç büyük bir titizlikle yürütülmektedir” demiş. Yani o da olayla ilgili adli sürecin sonunu beklememiz gerektiğini söylemiş.
Peki ama o zaman Ensarioğlu neden bir tv kanalına çıkıp da bu sözleri söylemek zorunda hissetmiş kendisini dersiniz? Cevabı şu cümlede: “Böylesine acı bir olay üzerinden siyaset yapmaya çalışanlar, toplumun acısını istismar etmeye kalkışanlar, ahlaki değerlerden tamamen yoksundur. Bu durumu çarpıtarak farklı yönlere çekmeye çalışanların niyeti ortadadır”.
Ensarioğlu’nun bu konuşması bana toplumumuzun nasıl farklı “biz”lere sahip olduğunu ve bu “biz”lerin de birbirlerine nasıl “yabancılaşmış” olduklarını düşündürdü.
FARKLI “BİZ”LER
Ben Ensarioğlu’nun ifade ettiği “niyeti” görmemiş olabilirim ama aslında kendisi farkında olmadan bu acı olayı istismar edenler var derken aslında kendinin de, söz konusu ailenin de içinde olduğu “biz”i de tanımlamış olmuş. Çünkü bir grubun “dışarısını” tanımlamak aynı zamanda “içerisini” tanımlamak anlamına gelir. Peki ama kim bu “dışarıda” olanlar?
Tabii ki bir başka “biz” duygusu olan insanlar bunlar. Kendilerini Ensarioğlu’nun “biz”i dışında gören ve bu nedenle de bir başka “biz”e sahip olanlar. Ya da başka biçimde söyleyecek olursam: Böylesi bir olay karşısında “kim olursa olsun” diyenlerle “bilip de söylemememiz gerekenler var” diyenler.
Kısaca Ensarioğlu’nun bu konuşması bana toplumumuzun nasıl farklı “biz”lere sahip olduğunu ve bu “biz”lerin de birbirlerine nasıl “yabancılaşmış” olduklarını düşündürdü. Ve eğer bir toplumda kendi içinde homojenleşmiş insanlardan oluşan “gruplar-kimlikler” varsa, ve bu gruplar arasında “yabancılaşma” gerçekleşmişse o toplumda “çatışma” kaçınılmazdır öngörüsünü hatırlattı.
Karşımızda “Narin” olayı ile çizilmiş bir farklı kimlikler gerilimi var. Ve bu maalesef durumumuzu özetliyor. Bir tarafta “kim olursa olsun” diyenler, diğer tarafta da “bilip de söylemememiz gerekenler var” diyenler.
Yabancılaşmış iki kimlik ve çatışmacı bir iklim. Bakalım nasıl gelişecek…
Yorum Yazın