Kayyumlardan Can Atalay’a, Demirtaş’tan AİHM’e kadar iktidarın ülkeyi cendereye sokan argümanlarına karşı konumlanan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın bu sözlerinin ideolojik dozunu da yine Şimşek’in olası şerhlerinden anlayabileceğiz. Bilimsel bilgiye evrim kuramı dahil mi, değil mi ve bunu tartışmak ideolojik mi kaçar; bunu da Sayın Şimşek anlatacak.
Mehmet Şimşek’in TÜSİAD toplantısında üzerinde en çok durduğu konu Enflasyon oldu. Şimşek Ağustos’ta %60’a inen enflasyon müjdesi verdi ve en kötünün geride kaldığını ifade etti.
Rakibinden ölesiye dayak yiyen boksörün kendisine gaz veren antrenörüne sorduğu gibi madem işler bu kadar iyi de bizi kim dövüyor o zaman?
Mehmet Şimşek’in düşüyor dediği enflasyon aslında düşmüyor. Enflasyon armut değildir düşmez. Enflasyon bir endekstir ve sürekli artar. Şimşek’in düştü dediği şey aslında enflasyonun geçen senenin bu zamanına kadar geçen dilimdeki 12 aylık boyu.
Eğer 24 aylık enflasyon hesaplasaydık yada 36 aylık yada 48 aylık enflasyonun düşmediğini sadece daha az arttığını görecektik.
Mehmet Şimşek’in düşüş hesabında geçen senenin yüksek endekslerinin hesaplama dışı kalmasının rolü olacak.
Mehmet Şimşek’in TÜSİAD’daki toplantıda sanki ülkeyi muhalefetten devralmışçasına nasıl tamir ve restore ettiğini anlattığı konuşmasında enflasyonun yanında bütçe dengesine, yapısal reformlara, kayıt dışıyla mücadeleye, dış ticaret açığının azaltılmasına dair pek çok başarılı icraat da art arda sayıldı.
Şimşek’in her defasında yaptığı üzere ekonomiyi rakamlara ve kriterlere teşmil eden konuşması bu yönüyle çok da sıradışı değil.
Demografi başlığındaki eleştiri nitelikli nüfusun başka ülkelere kaptırılması üzerineydi ve 2022’de 140 bin kişinin göç ettiğinin altını çiziyordu. Avrupa’nın göçmen deposu olduğumuz gerçeği ile vites yükselten eleştiri düzeyi AB ilişkilerinin yetersizliği ile konuyu jeopolitik başlığa bağlıyordu.
İDEOLOJİK OLMAYAN ELEŞTİRİ ÜSTÜNE
Ülkeyi muhalefetten devralmışçasına politik ajandaya gözünü kapayan bu tavrının bir de mazereti var. Eleştiriler ideolojik olmamalı. İdeolojik olmayan eleştiriye açık Sn. Şimşek. Bu noktada yine akla Cemil Meriç geliyor, Şimşek’in de yere göğe koyamadığı Cemil Meriç kavramları metafizik birer sergüzeşt olarak ele almayalım demektedir. Peki Şimşek ideolojik eleştiri derken ne demek istiyor. İdeolojik olmayan eleştiri ile ideolojik olan arasındaki sınır nerede başlıyor ve nerede bitiyor.
Bence Sn. Şimşek bu konuda da kamuoyunu aydınlatmalı ve neyi nasıl eleştirebiliriz bizi bilgilendirmeli.
Bu sorunun yanıtı en azından TÜSİAD toplantısı özelinde önem taşımaktaydı. Çünkü Mehmet Şimşek sözü almadan önce söz alan derneğin iki önemli yöneticisi konuları paylaşmış göründükleri konuşmalarında ne sözlerini ne de eleştirilerini sakındılar.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras doğrudan güçlü olma kavramını hedef alarak söze girdi. Güçlü olmanın esnek olmamak anlamına geldiğini ifade etti. Erdoğan’ın güçlü lider imajı ile bugünlere geldiğini göz önüne aldığımızda bu dolaysız bir eleştiriydi.
Dolaysız eleştiri nötral bir alan gibi görülen iklim başlığında da sürdü ve tarım alanlarının gerilediği üzerinden yerini aldı.
Demografi başlığındaki eleştiri nitelikli nüfusun başka ülkelere kaptırılması üzerineydi ve 2022’de 140 bin kişinin göç ettiğinin altını çiziyordu. Avrupa’nın göçmen deposu olduğumuz gerçeği ile vites yükselten eleştiri düzeyi AB ilişkilerinin yetersizliği ile konuyu jeopolitik başlığa bağlıyordu.
Eleştiri dozu artarken iktidarın uzun yıllardır ısrarla aksini yaptığı iki sözü de çekincesizce konuşmasına eklemişti: “Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan zordur ve Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı bir sonuç ummak akıllıca değildir.”
Bu iki sözün ardından iktidara 4 başlık açan Aras’ın konularının ilk ikisi Hukukun üstünlüğü ve Eğitim ve liyakat olarak ifade ediliyordu.
Hukuku güçler ayrımına ve Anayasa Mahkemesine saygılı olmaya indirgeyen Aras, Maarif Modelini ve liyakattan yoksun sadakat bürokrasisini de tereddütsüzce Şimşek’in yüzüne karşı eleştirmekten geri durmadı.
Adeta içimde tek bir ukde kalmasın diyerek Mehmet Şimşek’i kendisine ait rasyonel/irrasyonel kavramı üzerinden düşünmeye davet etti:
“Bu konuda yapılmış olan tüm uyarılara rağmen rasyonel temelin dışına çıkan politikalar yüksek enflasyon olarak ağır bir bedel yarattı.”
Bütün bunlardan da anlamadıysanız anlayın diyerek son cümlesinde ise şu ifadeyi kullandı :“Hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını sağlamış, bilime ve beceriye odaklı eğitimi benimsemiş. … AB ilişkileri entegrasyon perspektifiyle ilerleyen, vatandaşlarının ve tüm dünyanın güvendiği bir ülke yaratabiliriz.”
Ömer Aras’ın konuşmasındaki eleştiriler ideolojik mi değil mi kafa yorarken; Orhan Turan’ın konuşmasındaki başlıklara da bir göz atalım.
Orhan Turan eleştiri kitabının ilk sayfasını enflasyon üzerinden açıyor ve şu cümleyi kuruyor: “2016 sonrası dönemde uyguladığımız hatalı politikalar sonucunda, enflasyon performansı kötüleşti. Bu olumsuz süreç, 2021 sonrası dönemde daha da hız kazandı”
Orhan Turan birkaç cümle sonrasında durumu şu şekilde tarif ediyor: “Biliyoruz ki geride bıraktığımız 10 yılı kaybetmemiş olsaydık, bugün çok farklı bir tabloyu konuşabilirdik.”
Mehmet Şimşek’in TÜSİAD ziyaretinde TÜSİAD üst düzey yöneticilerinin kitabın ortasından yaptığı eleştiriler yine suya yazılan yazılar olarak mı kalacak? 1970’lerde Ecevit’i gazete ilanıyla yıpratan TÜSİAD’ın demokrasi kaygısında niteliksel iyileşme olduğunu ummak zorundayız. Biliyoruz ki para kazanmanın yeterli olmadığını patronlar çoktan anladı.
VAKİT KAYBEDEN KİM(LER)?
Vakit kaybının detaylarını ise şu şekilde sıralıyor:
Vakit kaybettik. Vakit kaybetmenin bedeli ağır oldu. Şimdi ise yeniden doğru adımlar atmaya başladık.
Öte yandan, vakit kaybettiğimiz bu süreç, bize, sıkı sıkıya sarılmamız gerekenleri de tekrar hatırlattı:
- Kurumlarımızın bağımsızlığını korumanın,
- Hukukun üstünlüğüne gölge düşürmemenin,
- Yönetişim kalitemizin gerilemesine rıza göstermemenin,
- Özgürlüklerden, çoğulculuktan ödün vermemenin ve
- Genel kabul görmüş, veriyle doğrulanmış politikalardan uzaklaşmamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördük.
Şimdi bu cümlelerin ne kadarı ideolojik ne kadarı değil Mehmet Şimşek izah edecek.
Orhan Turan’ın konuşmasının ilerleyen cümleleri ise eğer meram yeterince anlaşılmadıysa tadındaydı:
- Yerel bilgi ve tecrübeyi harekete geçirmek Türkiye’yi bölmez : Aşırı merkezi ve hiyerarşik bir yönetim anlayışı, iyi ve yenilikçi fikirlerin ortaya çıkışını zorlaştırır. Milletin oyuyla seçilmesi gereken pozisyonlara atama yoluyla görevlendirme yapılması, ya da seçilmiş vekillerin Meclis’te yer almaması ile milli irade korunmaz.
- İfade özgürlüğü siyaseti kaosa sürüklemez: Farklı fikirler ayrılık değil, zenginlik getirir. Türkiye demokratik rüştünü ispat etmiş bir ülkedir. Özellikle son iki seçimin sonuçlarını düşündüğümüzde, halkın siyasi ferasetinden şüphe etmek yersizdir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Demokrasi asla ve asla sıfır toplamlı bir oyun değildir.
- Bilimsel bilgi ile ahlak ve değerler arasında bir karşıtlık yoktur. Bilimsel ve teknolojik ilerleme bilginin üzerine kuruludur. Bilginin öğrenilmesi değerleri zedelemez. Bilginin öğretilememesi çağın gerisine düşürür
Kayyumlardan Can Atalay’a, Demirtaş’tan AİHM’e kadar iktidarın ülkeyi cendereye sokan argümanlarına karşı konumlanan bu sözlerin ideolojik dozunu da yine Şimşek’in olası şerhlerinden anlayabileceğiz. Bilimsel bilgiye evrim kuramı dahil mi, değil mi ve bunu tartışmak ideolojik mi kaçar bunu da Sayın Şimşek anlatacak.
Mehmet Şimşek’in TÜSİAD ziyaretinde TÜSİAD üst düzey yöneticilerinin kitabın ortasından yaptığı eleştiriler yine suya yazılan yazılar olarak mı kalacak? 1970’lerde Ecevit’i gazete ilanıyla yıpratan TÜSİAD’ın demokrasi kaygısında niteliksel iyileşme olduğunu ummak zorundayız. Biliyoruz ki para kazanmanın yeterli olmadığını patronlar çoktan anladı.
Mehmet Şimşek’in taksimetreyi 2023’ten açan tavrı kimseyi ikna etmiyor. İsterse hazineyi tepeleme doldursun boşalmasının ne denli kolay olduğunu herkes biliyor.Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç elde edemezsiniz. Ben demiyorum Türkiye’nin en zengin adamlarının başındaki diyor.
Yorum Yazın