Demokrasiyi seçimlerde oy vermeye ve sandıktan çıkan seçilmişlerin yönetimine indirgemek hatasına düşmemek gerekiyor. Bunun için seçimleri de kapsayan ama ötesine geçen daha geniş ve derin bir demokrasi anlayışını hayata geçirmek mantıklı olan. Yerel düzey en geniş, doğrudan ve somut olan gündelik hayat zeminini sunuyor.
İnsanlık tarihinde belki de en zorlu kazanım demokrasiyi elde etmekti. Söz konusu tarih, ağırlıklı olarak kaynaklar için savaşmayı, farklı inançlar için birbirini öldürmeyi ve diğer insanları hakimiyeti altında tutmak için baskı uygulamayla şekillendi. Demokrasi şiddetsiz, eşit ve özgür bireyler olarak bir arada yaşamayı temsil ediyor. Halk egemenliği ise tüm bireylerin farklılıkları ile birlikte kendi yaşamı ve geleceği üzerinde söz söyleme hakkını kazanmasını ifade ediyor. En temelde, bunun hukuk ve kurumlar tarafından korunduğu siyasal rejime demokrasi diyoruz.
Son on yılda artan biçimde, demokrasi ve demokratik kazanımlar küresel ölçekte zorluklar yaşıyor. Geride bıraktığımız 2024 yılı adeta seçimler yılıydı. Dünya genelinde 70’den fazla ülkede, insanlığın yarısı seçimler yoluyla merkezi yönetimlerini belirledi.*Buna rağmen, küresel düzeyde temsili demokrasi gerilme halinde. Uluslararası bir kurum olan Freedom House tarafından yapılan araştırmaya göre demokrasi 12 yıldır, Batılı ülkeler dahil, yıpranarak zayıfladı.**Bu durum genellikle seçimler yoluyla iktidara gelen popülist, otoriter ve ayrıştırmacı liderler eliyle gerçekleşti. Kitleler bu liderler ile onların partilerini iktidara getiriyor veya orada tutuyor.
Yapılan araştırmalar ve değerlendirmelere göre demokrasinin gerilemesinde bazı ortak faktörler ön plana çıkıyor. Siyasi temsilciler ve partilere olan güvenin azalması, otoriter eğilimlerin toplumlara yayılması, ekonomik eşitsizliklerin artması, seçmen algısının manipülasyonu ile otoriter-popülist liderlerin çoğalması gibi nedenler başı çekiyor. Seçime dayalı çoğunluk otoriterliğine karşı demokrasinin sigortası olan hukuk ve denetleme mekanizmaları da bu aktörler tarafından ele geçiriliyor veya etkisiz kılınıyor. Kısacası, temsili demokrasi yine seçilen temsilciler tarafından güçsüzleştiriliyor. Çoğulcu değerler, insan hakları, eşitlik ve kapsayıcılık gibi olgular zayıflıyor. İnsanlık tarihinin kazanımları adeta testten geçiyor.
Peki, demokrasi ve demokratik değerleri korumak için ne yapmak gerekiyor? Belki de en temel olan ilke ve değerlere dönmeliyiz. Demokrasiyi seçimlerde oy vermeye ve sandıktan çıkan seçilmişlerin yönetimine indirgemek hatasına düşmemek gerekiyor. Bunun için seçimleri de kapsayan ama ötesine geçen daha geniş ve derin bir demokrasi anlayışını hayata geçirmek mantıklı olan. Yerel düzey en geniş, doğrudan ve somut olan gündelik hayat zeminini sunuyor.Demokrasi şehirlerde doğmuştu, yine buradan korumak ve güçlendirmek fırsatları bulunuyor. Özellikle farklı kimlik ve kültürlerin iç içe yaşadığı büyükşehirler ön planda tutulabilir.
Yerel düzey farklı kimlik ve sınıflardan insanların ortaklaştığı siyasi ve yönetimsel alanı sunuyor. Katılımcı demokrasi ve doğrudan yurttaşlık pratiklerinin en ideal olduğu coğrafi-sosyal ölçek olarak ele alınabilir. Afet tehditleri, güvenlik sorunları, trafik sıkışıklığı, hava kirliliği veya eğitime erişim gibi konular her kesimi ilgilendiriyor. Bozuk bir yol veya depremde yıkılan bina siyasi tercihlere göre insanları ayırmıyor. Bilakis onları tehditler veya ihtiyaçlar açısından aynı kümeye koyuyor. Müşterek/ortak olan meselelerin diyalog ve müzakere yoluyla belirlenmesine imkân sağlıyor. Müşterekler siyaseti diyeceğimiz kapsayıcı siyasi alanı oluşturuyor.
Ülkemizde belediyelerin temel işlevi “mahalli müşterek ihtiyaçların karşılanması” olarak tanımlanmış durumda. Parti, sosyal grup veya sınıf fark etmeksizin her kesimin yerel ortak ihtiyaçlarını karşılamaları için var olan kurumlar. Karar alıcılarının yine seçimler ile belirlendiği yapılar. Ancak, yerel ortak ihtiyaçların tanımlanması, karşılanması ve bunun denetiminde yurttaşların doğrudan söz hakkı bulunuyor. Özellikle, belediye kanunu ve kent konseyleri yönetmeliği gibi mevzuat incelendiğinde bunun önerildiği anlaşılıyor. Kent konseyleri ve muhtarlık kurumları vatandaşların kent hakkı ve yurttaşlığını hayata geçirmek için önemli kurumsal mekanizmalar. Başka bir ifadeyle, katılımcı demokrasi için hukuki ve kurumsal çerçeve belediyeler, hatta muhtarlık kurumları için tanımlanmış durumda. Mesele bunların demokrasinin ruhuna uygun, işlevsel ve etkili kılınmasından geçiyor.
Bu yönde, en başta belediyeleri sadece hizmet birimleri olarak değil demokrasinin temel kurumsal aktörleri olarak görmemiz gerekiyor. Belediyelerin yerel demokrasiyi ve demokratik yurttaşlık/hemşerilik kimliği ile pratiklerini güçlendirmek konusunda daha bütünsel ve etkili çalışmalar yürütmesi büyük potansiyele sahip. Ancak, mevcut pratikler genellikle başkanların veya siyasi partilere yakın kişilerin etkisi altında veya da pratik ve etkili çözümler sunmaktan uzak. En basitinden, belediyelerin beş yıllık planlama sürecinde bu kurumların müdahilliği ve katkısı genellik kısıtlı oluyor, sembolik kalıyor.
Yerel yönetimler doğrudan yurttaşlara yakın ve kapsamlı olan kurumlar olarak siyasi temsil kalitesini güçlendirmek için elverişli koşulları sunuyor. Belediye meclis üyelerinin belirlenmesi, karar alma süreçlerinde halka danışması ve hesap vermesi demokratik kültürü güçlendirecektir.
Siyasi partiler başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları, medya ve tabii ki belediye aktörleri yerelde demokrasiyi güçlendirmek için belirli alanlarda adımlar atabilirler.
Daha İyi Temsil: Yerel yönetimler doğrudan yurttaşlara yakın ve kapsamlı olan kurumlar olarak siyasi temsil kalitesini güçlendirmek için elverişli koşulları sunuyor. Belediye meclis üyelerinin belirlenmesi, karar alma süreçlerinde halka danışması ve hesap vermesi demokratik kültürü güçlendirecektir. Bu yakınlık ve doğruda ilişki, seçilmişlerin daha duyarlı ve sorumlu politikaların geliştirmesine, gerektiğinde hesap vermesine ve tüm bunları şeffaf şekilde yapmasına hizmet edecektir. Seçen-seçilen ilişkisinin kalitesi güçlenecektir.
Artan Katılım: Yerel siyaset, yurttaşların yerel yönetimler ile doğrudan ve dolaylı (kent konseyleri, muhtarlık, sivil toplum kuruluşları vd.) etkileşime geçmesi için daha fazla fırsat sunuyor. Bu, belediye meclisi toplantılarına katılmayı, yerel kurullar veya komisyonlarda yer almayı veya mahalle karar mekanizmalarına katılmayı içerebilir. Örneğin, sokak hayvanların korunması veya sosyal hizmetlerde doğrudan yurttaşlar kendi mahallesinde katkı verilebilir.
Güven İnşası: Yerel siyasetle ilgilenmek, demokratik kurumlara olan güveni yeniden inşa etmeye yardımcı olabilir. İnsanlar katılımlarının somut sonuçlarını hayatlarında gördüklerinde, demokrasinin etkinliğine daha fazla inanırlar. Değişen ihtiyaç ve taleplerine hızlı, yerinde ve etkili şekilde cevap verildiğinde bu kurumların işlevine inançları artacaktır. Yönetim süreçlerine katılım için istekli olacaklardır.
Yerel Sorunların Ele Alınması: Yerel yönetimler, konut, ulaşım, eğitim ve kamu güvenliği gibi belirli yerel sorunları ele almak için genellikle daha iyi bir konumdalar. Bu alanlarda daha etkili ve hızlı çözümleri yurttaşların katılımı ile sağlayabilirler. Mevcut durumda, mahalli müşterek ihtiyaçların gündeme taşınması, kararlara bağlanması, alınan kararların hayata geçirilmesi ve yapılanların denetlenmesinde yurttaş katılımı her safhada sağlanabilir. Yerel kamu politikalarının performansı ve sonuçları yurttaşlar tarafından sürekli, sıklıkla ve farklı yöntemler ile ölçülerek iyileştirilebilir.
Aktif Yurttaşlık Eğitimi: Yerel yönetimler ile siyasi partiler, yurttaşlara merkezi ve yerel yönetimin nasıl işlediğini, haklarını ve katılım imkanlarıyla yönetimi nasıl etkileyebileceklerini anlamalarına yardımcı olabilir. Bu alanda pratik bilgi ve olanaklar sunabilir. Örneğin, Hemşeri Okulu gibi mekanizmalar ile demokratik seçim, katılım ve denetim ile gündelik hayatın yönetilmesi arasındaki bağlar gösterilebilir. Adeta, yaşayan demokrasi okulları her belde, ilçe ve ilde desteklenebilir.
Türkiye yerel siyaset açısından oldukça zengin ve güçlü göstergelere sahip. 1984’den beri yapılan yerel seçimlere katılım oranı %76’nın altına düşmedi. Toplumun yerel siyasete ve adaylara ilgisi yüksek. Artan biçimde belediye başkanları ve icraatları toplumun gündemine giriyor. Ulusal siyaset gittikçe yüzünü yerele dönüyor. Her belediye adeta bir siyaset ve yönetme okulu gibi işlerken yurttaşların ve sivil toplumun ilgisi ile katılım düzeyi artış gösteriyor.
Bu olumlu gelişmeleri kendiliğinden ve parçalı olmaktan çıkartıp bütünsel ve etkili kıldıkça demokrasiyi koruma ve güçlendirme olasılığı artacaktır. Siyasetin oy vermenin ötesinde ortak kaderi belirlemek olduğu deneyimlenerek anlaşıldıkça bireylerin demokratik siyasete olan ilgisi ve katılım düzeyi gelişecektir. Bu yüzden ister muhtarlık ister il özel idaresi olsun isterse de belediye, her yerel yönetimin demokrasinin koruyucusu ve güçlendirici kurum gibi hareket etmesi için tüm toplum kesimleri zaman kaybetmeden harekete geçmelidir. Çünkü, ancak bu şekilde toplumsal barış, sürdürülebilir kalkınma ve insanca bir yaşam tesis edilebilir. Aynı zamanda geçmiş nesillerin bedel ödeyerek oluşturduğu kazanımlar korunabilir ve daha iyi gelecek kurulabilir.
---------------
* https://time.com/6550920/world-elections-2024/
** https://freedomhouse.org/report/freedom-world/2018/democracy-crisis
Yorum Yazın