Japon yazar Hideko Yamashita, Zen budizmin temelinde yer alan bir fikri yaşamlarımıza uyarlamaktan bahsediyor. Yamashita’nın annesi hiçbir eşyayı atmayan bir kadındı. Sonrasında evinin çok küçük olduğundan ve bir türlü temiz kalmadığından söylenip durunca, Yamashita, çözümü üç kanji harften oluşan Danshari kavramıyla çözer.
Biliyorum ki ben,
Ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında
Hiçbir şeye sahip değilim
Biliyorum ki ben,
Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında
Hiçbir şeye sahip değilim
Goethe
Sadeleşmek mümkün mü? Peki neden sade ve basit yaşayayamıyoruz? İhtiyacımızdan büyük evlerde yaşayıp boşlukları tıkabasa dolduruyoruz. Her yıl koleksiyonumuza yeni moda giysileri eklerken gardrobun kapaklarını zor kapatıyoruz. Sadece eşyalar değil zihnimiz de dağınık, beynimizin içi birbirine düğüm olmuş düşüncelerle dolu: Birini çekince diğeri de otomatik olarak geliyor. Bu yüzden duygularımıza eşlik eden düşünceleri birbirinden ayırmak iyice zorlaşıyor. Uzakdoğu felsefeleri her çıkmazda bize yol gösteriyor.
Japon yazar Hideko Yamashita, Zen budizmin temelinde yer alan bir fikri yaşamlarımıza uyarlamaktan bahsediyor. Yamashita’nın annesi hiçbir eşyayı atmayan bir kadındı öyle ki biriken eşyaları atmamak için bir depo bile kiralamıştı. Sonrasında evinin çok küçük olduğundan ve bir türlü temiz kalmadığından söylenip durunca, Yamashita, çözümü üç kanji harften oluşan Danshari kavramıyla çözer. Kelimenin parçaları ve anlamı tam olarak şöyledir:
Dan - Reddetmek. İhtiyaç duymadığımız her şeyi reddetme cesareti göstermemizi anlatıyor ilk harf. İhtiyacınız olmayan şeyleri satın almamayı. Kapitalizmin kör karanlık kuyusuna düşmeden bilinçli seçimler yapmak gerekiyor bunun için.
sha - Atmak anlamına geliyor. Artık kullanmadığımız ve hiçbir işe yaramayan eşyaların atılması anlamına geliyor. Bu kelimeyi insana uyarladığımızda atılacaklar arasında gereksiz düşünceler, başkalarının düsturlarına göre yaratılmış yargılar, hatta fazladan enerji tüketilerek bedene zarar veren eylem ve aksiyonlar geliyor.
Ri ise ayırmak anlamına geliyor. Bu bağımlılık haline dönüşmüş, bırakamadığımız ne varsa ondan ayrılmaya gönüllü olmamız gerektiğini söylüyor. Ayırmakla maddeye değil de olma haline erişiyoruz.
İnsan açgözlü; önce sahip oluyor ve kullanmasa da atamıyor, biriktiriyor. Eşyalar bolluk ve bereketin işareti olarak görüldüğünden mutluluğa da o derece yaklaşmış olduğunu varsayıyor. İnsanın en büyük düşünce hatası: Reddetmediğinden, atmadığından ve ayırmadığından eşyalarla dolu bir hapishanede yaşıyor.
EŞYALARLA DOLU BİR HAPİSHANE
Hepimiz aynı tuzağa düşmedik mi? Bir kapitalist de bir sosyalist de daha çok elde etme arzusu içinde. Mal mülk derdine düşmüş insan, büyük bahçeli evlerde yaşamı kurguluyor, bir şekilde ona eriştikten sonra içini eşyalarla dolduruyor. Yetmiyor tabii, bahçesine son model bir araç koyup yeni çıkacak olanın arkasını kovalıyor. Emeklilik hayatında yarattığı yeni oyuncaklara yenilerini bağlamakla geçiyor. İnsan açgözlü; önce sahip oluyor ve kullanmasa da atamıyor, biriktiriyor. Eşyalar bolluk ve bereketin işareti olarak görüldüğünden mutluluğa da o derece yaklaşmış olduğunu varsayıyor. İnsanın en büyük düşünce hatası: Reddetmediğinden, atmadığından ve ayırmadığından eşyalarla dolu bir hapishanede yaşıyor.Atamadığımız tutkular, düşünceler, eşyalar bizi sadece köleleştirir ve özgürlüğümüzü yok eder. O yüzden neyi istemediğinizi keşfedin ve hayatınızdan çıkarın atın, çıkarmakta hiç tereddüt etmeyin fırlatın atın gitsin.
Yorum Yazın