Putin, partisi “Birleşik Rusya”yı bir süredir gerisinde bırakarak, siyaset üstü bir “devlet büyüğü” algısı yaratmaya çalışıyor. Siyasete güvenin düştüğü, siyasetçilerle yolsuzluğun özdeşleştiği ülkede, Putin’in partiler üstü bir kimliğe bürünmesi örneğinin bir benzerini Türkiye’de de görebiliriz. Keza, savaş politikalarının iç siyasette baskıyı arttırmak için kullanılmasını da…Rusya’da başkanlık seçimleri gerçekleşti: Devlet Başkanı Vladimir Putin, oyların yüzde 87,29'unu aldı. Rusya’nın tarihindeki bir seçimde, böylesi ezici bir çoğunluk söz konusu olmamıştı. Son anketler, Putin’in oy oranını yüzde 55-56 civarında gösteriyordu: tabii, bugünün Rusya’sında yapılabildiği ölçüde.Rusya’da, 2022’de Ukrayna Savaşı başladıktan haftalarda yasalaşan “sansür kanunları”, Rusya devleti ve devlet kurumlarını “itibarsızlaştırma” suçu ile ilgili çok geniş kapsamlı bir çerçeve çiziyor ve cezai yaptırımlar getiriyordu.Putin’in seçim pusulasında yer alabilen üç rakibi, aşırı milliyetçi Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR) lideri Leonid Slutsky, Komünist Parti’den Nikolai Kharitonov ve Yeni İnsanlar Partisi’nden Vladislav Davankov idi. Bu isimlerden sadece Davankov, 1984 doğumlu olması ve Ukrayna Savaşı için silah altına alınanların kapsamını daraltmak için çaba göstermek gibi “liberal” çabaları nedeniyle, biraz olsun farklı sayılabilirdi. Davankov, anketlere göre yüzde 10’a yakın oy alabilirdi. Ancak, resmî rakamlara göre, Davankov sadece yüzde 3,9 oy alabildi. Resmî sonuçlara göre, Putin’in ardından en çok oy alan Komünist Parti'den Nikolay Kharitonov, yaklaşık %4,3’lük bir destek toplayabildi.Şu hususlar önemli: Rusya’nın bu seçimlerinde, ilk kez uluslararası herhangi bir gözlemci de yer almadı. Elektronik oy verme yoğun biçimde kullanıldı. Ukrayna Savaşı’nda Rusya tarafından alınan bölgelerde eski nüfus kayıtları kullanıldığı gibi, Rus pasaportu sahibi olma şartı da aranmadı. Görüldüğü gibi, Ukrayna Savaşı sonrası Rusya’nın bu ilk seçiminde, daha önceki yılların da çok ötesinde usülsüzlüklerin yaşanmış olması mümkün.
Rusya’nın “otoriterlikten”, doğrudan “otokrasiye” doğru bu kasvetli dönüşümü, Ukrayna Savaşı “sayesinde” olabildi. Savaş öncesi Putin’in destek oranı, hala yüzde 50’nin üzerindeydi-ama istikrarlı bir düşüş çizgisine geçmişti.
OTORİTERLİKTEN OTOKRASİYE GİDEN YOL
Rusya’nın “otoriterlikten”, doğrudan “otokrasiye” doğru bu kasvetli dönüşümü, Ukrayna Savaşı “sayesinde” olabildi. Savaş öncesi Putin’in destek oranı, hala yüzde 50’nin üzerindeydi-ama istikrarlı bir düşüş çizgisine geçmişti.2022 Şubat’ında Ukrayna işgal edildiğinde, ülkenin çok hızlı biçimde fethedileceğini öngörüyordu Putin…Kremlin’nin geri kalanı, bu savaşı desteklemiyordu. Buna karşılık, savaşın karşıtlarına yönelik en baştan yapılan yoğun baskı, onbinlerce tutuklama ve sansür yasasının çok sert kullanılması, karşıt düşüncedekilerin sesini bile çıkaramamasına neden oldu.Savaşın ilk yılındaki askeri başarısızlıklara rağmen Putin’in ısrarıyla, ülke içine kapandı ve Ukrayna üzerinden “Batı ile varoluşsal mücadele” tüm Kremlin’in meselesi haline geldi. Diğer bir deyişle, savaş başlangıçta Putin'indiyse de artık Rusya'nın savaşına dönüştürüldü. Seçkinler ya savaşı aktif olarak destekliyor ya da susuyor. Hükümet teknokratları, kişisel ölçekte savaşa şüpheci yaklaşsalar da; Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina örneğinde olduğu gibi, sosyoekonomik durumun büyük bir beceriyle yönetilmesine destek oldular. Ekonomiyi, Batı yaptırımlarının karşı ayakta tuttular; ticaret ve tedarik zincirlerini yeniden şekillendirdiler.PARTİLER ÜSTÜ PUTIN
Putin, partisi “Birleşik Rusya”yı bir süredir gerisinde bırakarak, siyaset üstü bir “devlet büyüğü” algısı yaratmaya çalışıyor. Siyasete güvenin düştüğü, siyasetçilerle yolsuzluğun özdeşleştiği ülkede, Putin’in “bağımsız aday” olarak partiler üstü bir kimliğe bürünmesi örneğinin bir benzerini Türkiye’de de görebiliriz.Keza, savaş politikalarının iç siyasette baskıyı arttırmak için kullanılmasını da…Rusya’da savaş, sivil toplum kuruluşlarına, gazetecilere ve akademisyenlere yönelik saldırıların “vatanseverliğin gereği” olarak gösterilmesiyle otokrasiye gidişin yolunu açtı. Protesto, fiilen suç sayıldı, muhalif Rus vatandaşlarının "yabancı ajan" olarak tanımlanmasının önünü açan yasal düzenlemeler gerçekleştirildi.Evet; Rusya, ekonomisini tamamen askeri endüstrisini yenileme, güçlendirme ve askeri üretime odaklandı. Topyekûn bir teyakkuz psikolojisi, tüm toplumu militerleştirdi veya en azından bu düzeyde askerileşmeye ses çıkarmalarını engelledi.Ancak, bu tarz bir ekonomi bugün teklemeden gitse de, yıllarca sürdürülebilmesi mümkün değil. Rusya ekonomisi, bu tarz bir adrenalin yüklemesine en fazla 2-3 yıl dayanabilir.Ve tabii, bu arada bugünkü genç ve gelecek nesillerinin eğitimi, refahından çalınmış olunuyor.Rusya’da otoriterlikten daha da otokrasiye savrulurken, Rus sosyolog Boris Kargarlitsky’nin geçen Mayıs kaleme aldığı bir yazı aklıma geldi: “Özgür basının, bağımsız mahkemelerin olmadığı bir ülkede yaşamak ister misiniz? Polisin izin olmadan evinize girme hakkına sahip olduğu bir ülkede yaşamak ister misiniz?”
Yorum Yazın