Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada “Hain” imasında bulunduğu malum şahıslar ile sonrasında CHP’nin selameti adına (!) buluşup görüşme yapmasından çok sıkıldım. Bu eleştirilerime karşılık: “Siyaset bu, her şey olabilir.” cevabını almaktan da çok sıkıldım.
Türkiye, her şeyi ile gerçekten çok şenlikli bir ülke. Belki de içinde yer aldığımız için bize öyle geliyor ama; birkaç haftadır ben sanki bu ülkede yaşamıyormuşum gibi hissetmeye de başladım. Kiminle konuşsam herkeste var olan bıkkınlık, halsizlik, ruhsuzluk hali bende de ziyadesi ile mevcuttu maalesef. Ve halen de devam etmekte. Çünkü fark ettim ki, çok sıkıldım.
“Karar Altılı Masa’da hep oy birliğiyle alındı.” şeklinde devam eden “Ben demedim, onlar dedi.”, “Ben istemedim, onlar bana dayattı.”, olarak neredeyse artık periyodik halde yapılan açıklamalar Z kuşağının da deyimiyle “Ben yazmadım, kuzenim yazmış.” tarzında hiçbir şekilde ciddiye alınmayacak ve okuyanın artık gülüp geçtiği bir demeç olmaktan öteye gitmiyor.
“BEN ‘CUMHURBAŞKANLIĞINA ADAY OLACAĞIM.’ DEMEDİM.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun artık bir rutini haline gelen çıkışlarından çok sıkıldım. Halen devam eden bu retorik artık içi boş, anlamsız bir hal almadı mı sizce de? “Böyle bir cümle hiç kullanmadım. Karar Altılı Masa’da hep oy birliğiyle alındı.” şeklinde devam eden “Ben demedim, onlar dedi.”, “Ben istemedim, onlar bana dayattı.”, olarak neredeyse artık periyodik halde yapılan açıklamalar Z kuşağının da deyimiyle “Ben yazmadım, kuzenim yazmış.” tarzında hiçbir şekilde ciddiye alınmayacak ve okuyanın artık gülüp geçtiği bir demeç olmaktan öteye gitmiyor.
Çünkü artık hiçbir önemi yok, önemi kalmadı.
Fakat;
“AKTİF SİYASET YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM.”
Sayın Kılıçdaroğlu’nun siyasete olan aşkını her fırsatta defalarca dile getirişinden de çok sıkıldım. Evet, siyaset “Haydi bugün gireyim, yarın bırakırım.” denilecek bir “hobi” değil. İçerisinde hayli tutku barındıran ve var olduğunu her hücrenizde hissettiğiniz bir “gerçek.” Fakat Sayın Kılıçdaroğlu gibi -kazansanız da kaybetseniz de- artık siyasette zirve diyebileceğimiz “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak” durumunu da tattıysanız, “bunun daha ötesi ne olabilir?” diye düşünmüyor değilim. Ki, seçilmediğiniz de ortadaysa…
“İHANETİ GÖRENLERİN, YARI YOLDA BIRAKILANLARIN VE KÖTÜLÜĞE UĞRAYANLARIN SON SIĞINAĞI...”
Hacı Bektaş-i Veli’yi anma törenlerini hatırlayanlarınız vardır. Hani şu Kılıçdaroğlu’nun önüne bir masa, bir su bile konmayan tören. Kılıçdaroğlu’nun yaptığı konuşmada “Hain” imasında bulunduğu malum şahıslar ile sonrasında CHP’nin selameti adına (!) buluşup görüşme yapmasından çok sıkıldım. Bu eleştirilerime karşılık: “Siyaset bu, her şey olabilir.” cevabını almaktan da çok sıkıldım.
CHP’de bir erken seçim telaşı veya isteği görmediğimden 2028 seçimleri adına konuşmanın doğru olacağını düşünüyorum. Siyasi havayı koklayan herkesin üç aşağı beş yukarı bir adayı vardır kafasında. Ki eminim son Altılı Masa faciası da hepimize ders olmuştur. O nedenle “kazanacak ata oynayanların” veya “Benim Genel Başkanlığım durumunda seni aday gösteririm”cilerin ortaya çıktığı bu dönem veya çıkacağı ileriki dönemlerde gönül isterdi ki Sayın Kılıçdaroğlu’nu yalnızca bir Onur Üyesi olarak görelim. Ama yine olmadı, yine olmadı. Biz sıkıldık, o sıkılmadı…
“BİR ARADA YAŞABİLMENİN ÖN KOŞULU SİZİN GİBİ DÜŞÜNMEYENLERE HOŞGÖRÜ GÖSTERMEK VEYA TAHAMMÜL ETMEKTEN GEÇMEKTEDİR.”
Bu tweet’i attığı tarihten 10 yıl kadar önce “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak.” diyen dönemin Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın bu “giderayak eleştirebildiğim ne varsa eleştireyim” tavrından çok sıkıldım.
PEKİ YA TAYYİP BABA?
Diğer cephede de durum çok farklı değil bence aslına bakarsanız. Orada da artık sıkıldığım şeyler çok fazla. Mesela artık “Tayyip Bey iyi ama çevresi kötü.” argümanından çok sıkıldım.
“BİR ARADA YAŞABİLMENİN ÖN KOŞULU SİZİN GİBİ DÜŞÜNMEYENLERE HOŞGÖRÜ GÖSTERMEK VEYA TAHAMMÜL ETMEKTEN GEÇMEKTEDİR.”
Bu tweet’i attığı tarihten 10 yıl kadar önce “Kadın herkesin içinde kahkaha atmayacak.” diyen dönemin Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç’ın bu “giderayak eleştirebildiğim ne varsa eleştireyim” tavrından çok sıkıldım. Sanki yıllarca ülkeyi birlikte yönettikleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, Milliyetçi Hareket Partisi ile ittifak yaptıktan sonra tanımış gibi ve hatta kendisi de benzer minvalde açıklamalar yapmayıp toplumun bu günlerdeki kutuplaşmasına etki etmemiş gibi davranmasından çok sıkıldım.
“GÜZEL DEVRETMESİNİ İSTERİM.”
Ve son düzlükte Sayın Metin Külünk’ün “Tayyip Bey iyiydi ama çevresi onu bozdu.” anlamına gelen, bir ana muhalefet üyesine yakışır şekildeki açıklamaları da canımı sıkanlardan oldu son dönem. Aynı cepheden yapılan açıklamaların bir kelimesinin dahi Sayın Erdoğan’dan habersiz yapılabileceğine ihtimal vermediğimden Sayın Erdoğan’ı parlatma ve yaşatma projelerinin artık gereksiz olduğu konusunda hemfikir olalım isterim. Sayın Külünk’ün bu çabasına gerek yok çünkü ülkede zaten ana muhalefet de en fazla kendisi kadar muhalefet etmekte.
Bu dönem sıkılmadığım tek şey Sayın Yavaş’ın suskunluğu ve dinginliği. Uzun süre kendisini seyre dalabilmek dileğiyle.
SUSKUNLUK, DİNGİNLİK VE MANSUR YAVAŞLIK
Bu artık kabak tadı bile vermeyen söylemsel oyunlar, inşa edilmeye çalışılan toplumsal siyasi kutuplar, “Benim delegem senden fazla, gel beni seçin sen de Cumhurbaşkanı olursun.” Ali-Cengizleri; tüm bu keşmekeş içerisinde bence göreve geldiği ilk günden bu yana tüm suskunluğu ve dinginliği ile aslında rüzgarı arkasına almış tek bir isim var. Her zaman sessiz ve derinden, kavgacı değil fakat iddialı, kabadayı değil ama delikanlı, “Az laf, çok iş.” sloganı ile artık bütünleşmiş olan Sayın Mansur Yavaş.
Kendisi şu an Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Hain” dedikleri ile bile görüşmesini sağlayacak kadar eli güçlü bir aday. Hele ki son seçimlerde Sayın Yavaş’ın arkasındaki halk gücünün hem iktidarda hem de ana muhalefette yarattığı panik ise ortada.
Bu dönem sıkılmadığım tek şey Sayın Yavaş’ın suskunluğu ve dinginliği.
Uzun süre kendisini seyre dalabilmek dileğiyle.
Yorum Yazın