Dünyaların yıkılıp dünyaların kurulduğu bir dönemdeyiz. Çin içinde devam eden kamuoyu tartışmalarının da bize hatırlattığı üzere, ‘ticaret savaşlarının’ geniş toplum kesimleri için ne anlama geldiğini tartışmanın çok önemli olduğu günlerdeyiz.
2 Nisan’da tüm dünya, önünde şoke edici bir ‘karşılıklı gümrük vergileri’ listesi buldu. Bu listeden birkaç örnek sıralayalım: Çin (ek) %34, Japonya %24, Güney Kore %26, Singapur %25, Tayvan %32, Vietnam %46, Endonezya %32, Kamboçya %49, Tayland %37 ve Hindistan %27. Takip eden günlerde gümrük vergileri, başta Çin ve Avrupa Birliği olmak üzere dünyanın dört bir yanında ‘karşılık’ buldu. Gümrük vergileri, ABD'nin kendi elleriyle kurduğu serbest ticarete dayalı küresel düzeni yine kendi elleriyle sekteye uğrattığı şeklinde yorumlandı. Peki gerçekten öyle mi?
25 Mart 2025 tarihinde Foreign Affairs’te yayınlanan Michael Froman imzalı bir yazışöyle diyordu: ‘Çin, uluslararası sistemi çoktan yeniden oluşturdu’. Michael Froman, Barack Obama yönetiminde 2009-2017 yılları arasında ekonomik işlerden sorumlu ulusal güvenlik danışman yardımcısı ve ardından ABD ticaret temsilcisi olarak görev yapmış bir isim. Froman’ın yazısı, 2 Nisan ‘Özgürlük Günü’ ile alevlenen ve bu yazının hazırlandığı 13 Nisan tarihi itibariyle Trump yönetiminin attığı geri adımlarla şekillenen ABD-Çin gümrük vergileri restleşmesinin öncesinde kaleme alınmıştı ve şöyle devam ediyordu: ‘Amerika Birleşik Devletleri şu anda korumacılık, yabancı yatırım kısıtlamaları, sübvansiyonlar ve sanayi politikaları ile karakterize edilen yeni bir ekonomik modelle, yani esasen milliyetçi devlet kapitalizmiyle, büyük ölçüde Pekin’in standartlarına uygun olarak faaliyet göstermektedir. Kuralları kimin belirleyeceğine ilişkin savaşta, en azından şimdilik, mücadele sona erdi. Ve Çin kazandı’.
Bu satırlar her ne kadar ülkelerin kalkınma ve gelişme deneyiminde devletin rolünün sınırlı olması gerektiğini varsayan neoliberal paradigma tarafından dayatılan bir devlet-sermaye ikiliği içinden yazılmış olsa da kullanılan ifadelerin çarpıcılığı ilgi çekici. Froman, korumacılığın Amerika’nın kendi tarihsel deneyimi içinde önemli bir yeri olduğundan bahsetmiyor. Onun yerine, korumacılık, sübvansiyon, yabancı yatırım kısıtlamaları ve sanayi politikasının Çin’in uluslararası ekonomik düzene çoktan hâkim olmuş olan milliyetçi devlet kapitalizminin özellikleri olduğunu ve Amerika’nın neredeyse ‘Amerikalı unsurlarıyla Çin kapitalizmi’ olarak ifade edebileceğimiz bir patikaya girdiğini belirtiyor. Biz bu yazıda gümrük vergileri ve daha geniş anlamda ticaret savaşları bağlamında Çin’in pozisyonunu ele alıyoruz ve uluslararası iktisadi düzen gerçekten değişiyor mu ve eğer değişiyorsa, dümende kim var sorularına yanıt arıyoruz.
Çin’in Trump’ın gümrük vergilerine verdiği yanıtlardan belki de en önemlisi, 9 Nisan’da Devlet Konseyi tarafından yayınlanan ‘Çin’in ABD ile Ekonomik İlişkileriyle İlgili Bazı Konulardaki Tutumu’ başlıklı hükümet raporuydu. Rapor, açık biçimde Çin-ABD ekonomik ve ticari ilişkilerinin her iki ülkenin yararına ve ‘kazan-kazan’ niteliğinde olduğunu savunuyor.
Çin’in Yanıtı
Çin’in pozisyonunu en kısa haliyle iki bileşen ile özetleyebiliriz: 1) Ticaret savaşlarının kazananı yoktur 2) Sonuna kadar savaşacağız. Bu pozisyonun özellikle ikinci bileşeninin önemli bir göstergesi, Çin’in son olarak 11 Nisan tarihi itibariyle ABD mallarına uyguladığı ek gümrük vergisini %125’e yükseltmesi oldu. Trump’ın tarifelerine cevaben Çin devlet medyası ve Dışişleri Bakanlığı, bir yandan dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan’ın 1987 tarihinde yaptığı serbest ticaret savunusu içeren bir konuşmayı paylaşırken diğer yandan Mao Zedong’un 1953 yılında Kore Savaşı ile ilgili olarak yaptığı bir konuşmanın ‘kazanana kadar savaşacağız’ bölümünü sosyal medya üzerinden dolaşıma soktu. Bu ikiliğin ortasında durmayı tercih eden bazı yorumcular ise son gelişmelerin Çin tarafındaki yaygın milliyetçiliği daha da arttıracağı uyarısında bulundu ve Amerikan devleti ve Amerikan toplumunun aynı şey olmadığını, ABD’nin canlılığının gerçek kaynağı olan Amerikan toplumunun hafife alınmaması gerektiğini öne sürdü.
Çin’in 2 Nisan’dan itibaren attığı bazı somut adımlar ise şöyleydi: Fentanil kontrolü konusunda ABD ile işbirliğinin askıya alınmasının gündeme gelmesi; Hollywood filmlerinin ithalatının kısıtlanabileceğinin açıklanması; içlerindeTayvan’la silah satışı ya da askeri teknoloji işbirliği anlaşmaları bulunan firmaların da yer aldığı çok sayıda ABD şirketinin güvenilmez kuruluşlar listesine eklenerek Çin’de iş yapmalarının önüne geçilmesi. Diğer yandan Çin, Trump’ın gümrük vergilerine karşı bir koalisyon oluşturmak amacıyla görüşmeleri hızlandırdı ve başta AB ve ASEAN olmak üzere pek çok ülke ve uluslararası kuruluşla önemli temaslarda bulundu.
Gümrük vergilerinin açıklanmasından kısa bir süre önce, ve beş yıl aradan sonra ilk kez, Çin-Japonya-Güney Kore ekonomik diyalog toplantısı düzenlendi. Toplantıda 2012’den beri gündemde olan serbest ticaret konusu yeniden ele alındı. 8-9 Nisan tarihlerinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in katılımı ile ‘Komşu ülkelerle ilgili çalışmalar hakkında’ merkezi bir konferans düzenlendi. Bu toplantının, gümrük vergisi restleşmesinin devam ettiği günlerde ve Xi’nin 14 Nisan’da Vietnam ile başlayıp Malezya ve Kamboçya ziyaretleri ile devam edecek olan yılın ilk yurtdışı gezisinden önce yapılmış olması önemliydi.
Çin’in Trump’ın gümrük vergilerine verdiği yanıtlardan belki de en önemlisi, 9 Nisan’da Devlet Konseyi tarafından yayınlanan ‘Çin’in ABD ile Ekonomik İlişkileriyle İlgili Bazı Konulardaki Tutumu’ başlıklı hükümet raporuydu. Rapor, açık biçimde Çin-ABD ekonomik ve ticari ilişkilerinin her iki ülkenin yararına ve ‘kazan-kazan’ niteliğinde olduğunu savunuyor. Birleşmiş Milletler istatistiklerine dayanarak 2024 itibariyle Çin-ABD mal ticaret hacminin 688,28 milyar ABD dolarına ulaştığı ve bunun diplomatik ilişkilerin başladığı 1979 yılındaki ticaret hacminin 275 katı olduğu vurgulanıyor.
Rapor, ticari ilişkilerin değerlendirilmesinde sadece mal ticaretinin temel alınmasını eleştiriyor ve ancak hizmet ticareti ve doğrudan yatırımlar da hesaba katıldığında dengeli bir değerlendirme yapılabileceğini öne sürüyor. ‘ABD, Çin’in hizmet ticaret açığının en büyük kaynağıdır ve bu açık artış eğilimi göstermektedir’ ve ‘Çinli şirketler ABD’de 85.000’den fazla yerel çalışanı olan 5.100’den fazla işletme kurmuştur’ gibi ifadeler raporda yer alıyor. Aynı zamanda Çin’in, yıllar içerisinde Amerikan çok uluslu şirketlerinin rekabet güçlerinin artmasında oynadığı kritik rolün altı çiziliyor ve örnek olarak Apple ve Tesla’nın Çin’deki operasyonları veriliyor. Öne çıkarılan bir diğer nokta ise, ABD Hazine Bakanlığı verilerine göre 2024 sonu itibari ile Çin’in 759 milyar ABD doları tutarında ABD hazine bonosuna sahip olduğu konusu.
‘2-30 Stratejisi’. Strateji, 2030’a kadar gerçekleştirilmesi teklif edilen iki ayaktan oluşuyor. İlk ‘30’, Çin’in önümüzdeki beş yıl içinde ABD hariç diğer tüm ülkelerin mallarına uyguladığı gümrük vergilerinin sıfıra indirilmesi.
‘2-30’ Stratejisi
Trump’ın 2 Nisan’dan beri devam eden gümrük vergisi hamlesi, Çin ekonomisinin iç sorunlarına yönelik uzunca bir süredir Çin kamuoyunda yürütülen tartışmaları da alevlendirmiş görünüyor. Buradaki temel sorunsallardan biri,‘Asya Mucizesi’ olarak adlandırılan kalkınma patikasının önemli bir bileşeni olan ve Çin’de özellikle COVID-19 dönemi ile birlikte perçinlenen yüksek hanehalkı tasarruf oranlarından yüksek tüketim oranlarına geçilmesi. Bu geçiş, iç talebin arttırılması için uygulanması gereken bir dizi yeniden bölüşümcü olarak nitelendirilebilecek politikanın hayata geçirilmesini gerektiriyor.
Çinli iktisatçılar, 2 Nisan’dan itibaren geçen kısa sürede, Trump’ın gümrük vergileri karşısında sosyal refah politikalarının önemi ve sosyal güvenliğin desteklenmesi gibi konularda fikir birliği içinde gibi görünüyorlar. Çin’in reform ve dışa açılma sürecinin yarattığı en önemli meselelerden biri olan iç göç konusunun, işçilerin sosyal hakları kuvvetlendirilerek çözüme ulaştırılması, bunun yanında çiftçiler ve esnek çalışanlar için sosyal güvenliği arttıracak politikaların uygulanmasının gerekliliği sıkça dile getirilen noktalar arasında.
Bu bağlamda altını çizmek istediğimiz konulardan biri gümrük vergilerine cevap niteliğinde öne sürülen ‘2-30 Stratejisi’. Strateji, 2030’a kadar gerçekleştirilmesi teklif edilen iki ayaktan oluşuyor. İlk ‘30’, Çin’in önümüzdeki beş yıl içinde ABD hariç diğer tüm ülkelerin mallarına uyguladığı gümrük vergilerinin sıfıra indirilmesi. Bu hamlenin, doğrudan yabancı yatırımların desteklenmesi ve yabancı şirketlerin Çin pazarına erişimi önündeki diğer engellerin kaldırılması yoluyla desteklenmesi planlanıyor. Bu ayağın bir diğer unsuru, Çin’in kendi endüstrileri için uyguladığı sübvansiyon ve teşviklerin kaldırılması.
İkinci ‘30’ iç talebin 2030 yılına kadar %30 oranında arttırılması hedefini kapsıyor. Tüketimin arttırılması, ABD korumacılığının neden olduğu talep boşluğunun doldurulması ve başta Avrupa ve Asya olmak üzere diğer bölgelerdeki şirketler için pazar fırsatları sunulması anlamına geliyor. ‘2-30’ Stratejisi ifadesi ile özetlenen bu hedef ve politikaların Çin merkezi hükümeti tarafından benimsenip benimsenmeyeceğini zaman gösterecek. Trump’ın gümrük vergilerinin Çin ekonomisinin iç sorunları ile ilgili yeni arayışları elzem kıldığı bir gerçek. Eğer uygulamaya konulursa, ABD hariç diğer tüm ülkelerin mallarına sıfır gümrük vergisi politikası, hem Çin-AB hem de geniş anlamda Güney-Güney ticareti açısından çok boyutlu yeniden yapılanmalara kapı aralayabilir.
Güneydoğu Asya’nın artan önemi
İlk Trump döneminden beri ABD-Çin ticareti giderek artan biçimde üçüncü ülkeler üzerinden yürütülüyor. Tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi, ‘ABD’ye benzer düşünen ülkeler’ ile ticaret ilişkilerinin derinleştirilmesi, ‘dost ülkelerden tedarik’ (friend-shoring), riskten arındırma (derisking), ayrışma (decoupling) gibi birçok tartışmanın gölgesi altında yürütülen ABD-Çin ticaretinin yeni rotaları Güneydoğu Asya ülkelerinden geçiyor. ‘Çin+1’ şeklinde ifade edilen yeni rotaların en önemlilerinden biri de Vietnam. Japan Times’da 12 Nisan tarihinde çıkan haber, Güney Kore’nin teknoloji devi Samsung’un, Vietnam’a yönelik önce açıklanıp sonra 90 gün süre ile dondurulan %46’lık gümrük vergisi oranından ne ölçüde zarar göreceğini ele alıyor.
Samsung’un Vietnam’a ilk yatırımı 1980’li yılların sonlarına uzansa da ilk Trump dönemi ile birlikte şirket Vietnam’ın en büyük yabancı yatırımcısı ve ithalatçısı konumuna geldi. Habere göre, şirketin her yıl ürettiği 220 milyon telefonun %60’ı Vietnam’da üretiliyor ve bunların çoğu ABD’de satılıyor. %46’lık gümrük vergisi oranı 90 gün sonunda devreye girerse, Samsung üretimini %27 ile daha düşük gümrük vergisi oranından etkilenecek olan bir ‘rakibe’, Hindistan’a, taşıyabilir. Bu haber ve benzeri birçoğu, karşılıklı gümrük vergilerinin çok boyutlu ve çok ölçekli etkilerini ortaya koyması açısından önemli. The Guardian’ın 11 Nisan tarihli haberi, ilk Trump dönemi ile beraber Çin’in vergileri aşmak için kullandığı ASEAN ülkelerine artan yatırımlarının altını çiziyor. Örneğin, ABD pazarında Çin yapımı güneş panelleri neredeyse hiç bulunmazken, panellerin %80’e yakınının Malezya, Kamboçya, Vietnam ve Tayland’dan gelmesi, Çinli güneş enerjisi şirketlerinin üretimlerini bölgeye kaydırmış olmasının bir sonucu.
Tüm bunlar düşünüldüğünde, Singapur Başbakanı ve Maliye Bakanı Lawrence Wong’un 8 Nisan tarihinde gümrük vergileri ile ilgili olarak yaptığı açıklama daha da önem kazanıyor. Singapur hem ABD hem Çin ile sıkı ilişkileri olan, aynı zamanda ASEAN için kritik role sahip bir ülke. ABD ile serbest ticaret anlaşması bulunuyor. Singapur’a yönelik önce açıklanan sonra 90 gün süre ile dondurulan gümrük vergisi oranı %25. Wong açıklamasında karşılıklı gümrük vergilerinin konulması ile beraber ‘kurallara dayalı küreselleşme ve serbest ticaret dönemi sona erdi’ diyor ve şöyle devam ediyor: ‘Amerika’nın Çin ile ticarete ilişkin kaygıları, Dünya Ticaret Örgütü sistemi içinde yapılacak reformlar aracılığı ile giderilmelidir. Fakat şu an Amerika’nın yaptığı reform değil, tersine, kendi yarattığı sistemin reddedilmesidir’. Wong’a göre, her ne kadar %25’lik vergi oranı dondurulmuş olsa da Singapur’un %10’luk vergi oranından etkilenecek olması bile ‘dostluk’ ilişkisi içinde değerlendirilemez. Konuşmasının devamında Wong, ‘ABD korumacılık yolunda ilerleyebilir fakat dünyanın geri kalanı bu yolu tercih etmek zorunda değildir’ diyor ve ekliyor: ‘Singapur, serbest ticarete bağlılık konusunda kendi gibi düşünen ülkelerle iş birliğine hazırdır ve eğer gerekirse yeni bir sistemin temellerinin atılması için çalışacaktır’.
12 Nisan tarihinde ABD Gümrük ve Sınır Koruması tarafından açıklanan gümrük vergisi kılavuzuna göre, akıllı telefon, bilgisayar ve bunlarda kullanılan çipler karşılıklı gümrük vergilerinden muaf tutuldu. Bu istisna sonrasında dijital dönüşüm çağında ABD-Çin söküğü dikiş tutar mı, göreceğiz. Çin'e savaş açmış görünen Trump bile yüksek teknoloji üretim zincirlerini kırmaya cesaret edemiyor mu?
Çin uluslararası sistemi çoktan yeniden oluşturdu mu?
Uluslararası iktisadi sistemin ve bunun en önemli bileşenlerinden olan ABD-Çin ticaretinin, yukarıda değindiğimiz çok boyutlu ve çok ölçekli doğası düşünüldüğünde bu sorunun cevabını Froman kadar net bir şekilde vermek hiç kolay değil. ABD-Çin ticaret ilişkisi karmaşık ağlarla örülü ve dünyanın geri kalanını çok yakından ilgilendiren özelliklere sahip. Trump’ın karşılıklı gümrük vergilerinin bu ağlarda zaten başlamış olan bir sökülmenin önünü açtığını söyleyebiliriz.
Bununla beraber, 12 Nisan tarihinde ABD Gümrük ve Sınır Koruması tarafından açıklanan gümrük vergisi kılavuzuna göre, akıllı telefon, bilgisayar ve bunlarda kullanılan çipler karşılıklı gümrük vergilerinden muaf tutuldu. Bu istisna sonrasında dijital dönüşüm çağında ABD-Çin söküğü dikiş tutar mı, göreceğiz. Çin'e savaş açmış görünen Trump bile yüksek teknoloji üretim zincirlerini kırmaya cesaret edemiyor mu?
Dünyaların yıkılıp dünyaların kurulduğu bir dönemdeyiz. Çin içinde devam eden kamuoyu tartışmalarının da bize hatırlattığı üzere, ‘ticaret savaşlarının’ geniş toplum kesimleri için ne anlama geldiğini tartışmanın çok önemli olduğu günlerdeyiz.

Yorum Yazın