İmamoğlu, CHP’nin genel başkanlığı koltuğuna oturursa işler değişir. Erdoğan mecburen cezaevindeki İmamoğlu’yla söz düellosu yapmak durumunda kalır. İmamoğlu’nun cezaevinden yaptığı açıklama ve eleştiriler doğrudan sarayda yankılanır.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türk demokrasisinin geldiği nokta açısından onarılması güç sonuçlar doğurdu kuşkusuz. Türk demokrasi tarihinde, otoriterleşen iktidarlara koşut hürriyet taleplerini dile getirenler her zaman karşı karşıya gelmiştir. Ancak muhalefetin en güçlü adayının tutuklanarak cezaevine konulmasına ilk defa tanıklık ediyoruz.
Türkiye, böylesi “ilklerle” yüzleşince “bu kadarı da olmaz” denilen hususların aslında pek âlâ “olabileceğini” hep berabergördük. Kamuoyunda konuşulduğu üzere İmamoğlu’nun tutukluluğunun ardından CHP’ye de kayyum atanabileceği söylemleri dolaşıma girdi. Tarihimizde bir siyasî partiye kayyum atandığı görülmüş değildi, konuşulanlar belki sadece söylentiydi ama olmazlar oluyordu.
CHP, pusuda bekleyen kayyum tehlikesini bertaraf edebilmek amacıyla olağanüstü kurultay kararı aldı. Şüphesiz olağandışı bir dönemde gidilen olağanüstü kurultayın gene olağanüstü adımları olacaktır.
Benim CHP’ye naçizane önerim, kurultayda İmamoğlu’nun genel başkan seçilmesidir. İmamoğlu’nun cezaevinden genel başkanlık için aday olup olamayacağını bilmiyorum. İşin hukukî boyutuna hâkim değilim. Ancak daha önce de dile getirilen İmamoğlu’nun genel başkanlığı önerisini kulak arkası etmemelerini tavsiye ederim.
CHP’li belediyelere yönelik operasyonlar başladığı sıralarda, şayet cumhurbaşkanlığı için İmamoğlu düşünülüyorsa dokunulmazlık zırhına kavuşturulmalıdır demiştim. Aksi takdirde ellerinde bir aday kalmayacağının altını çizmiştim.
Muhalefetin diğer paydaşlarıyla anlaşılarak uygun bir il üzerinden ara seçimle İmamoğlu’nun önce milletvekili sonra da genel başkan olması gerektiğini belirtmiştim. Gerçi bu gözler, milletvekili de olan parti liderlerinin cezaevine gönderildiğini gördü fakat ana muhalefetin başındaki ismin yeri çok daha korunaklı olurdu kuşkusuz.
Gelinen noktada, İmamoğlu cezaevindedir. İçi boş bir dosyayla yargılandığından akıbetini tam kestiremiyoruz. Bu nedenle olağanüstü dönemlerde olağanüstü adımlar atmakta fayda vardır.
Üstelik bütün dünyanın gözünde sadece Türkiye’de ismi cumhurbaşkanlığı için geçen en güçlü aday içeri atılmış olmaz, aynı zamanda ana muhalefetin lideri de içeri atılmış olur.
CHP, İmamoğlu’nu genel başkanlık koltuğuna oturtarak hiç beklenmedik bir hamle yapabilir. Böylece CHP, İmamoğlu’nun tutuklanması hamlesine karşılık el yükselttiğini ortaya koymuş olur. Bu tür durumlarda vitesi geriye takmak yerine artırdığını göstermek daha makbuldür diye düşünüyorum.
İmamoğlu’nun CHP lideri olması sorunları çözmez elbette. Ancak unutmayalım ki İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı mindere çekmeye çalışırken tutuklandı. İmamoğlu, cumhurbaşkanlığı adaylığı için başladığı turlarında Erdoğan’ı açıktan hedef alıyordu. Çok sert biçimde eleştiriyordu. İlk seçimde Erdoğan’ı yeneceğini, kendisinden korkmadığını ve “her şeyin çok güzel olacağını” dile getiriyordu.
Erdoğan, İmamoğlu’nun söylemlerine karşılık “Ey Ekrem” veya “Bay Ekrem” diye başlayan meşhur cümlelerinden kurmadı. İmamoğlu adeta yokmuş gibi davrandı. CHP’den bahsedeceğinde Özgür Özel’i hedef tahtasına oturttu. Başka bir deyişle Erdoğan, İmamoğlu’nun çekmeye çalıştığı mindere gelmedi.
İmamoğlu, CHP’nin genel başkanlığı koltuğuna oturursa işler değişir. Erdoğan mecburen cezaevindeki İmamoğlu’yla söz düellosu yapmak durumunda kalır. İmamoğlu’nun cezaevinden yaptığı açıklama ve eleştiriler doğrudan sarayda yankılanır. Üstelik bütün dünyanın gözünde sadece Türkiye’de ismi cumhurbaşkanlığı için geçen en güçlü aday içeri atılmış olmaz, aynı zamanda ana muhalefetin lideri de içeri atılmış olur. Hele hele o ana muhalefet partisinin son seçimde ipi göğüslediği düşünülürse, varın yaratacağı etkiyi siz hesap edin!
Öbür taraftan İmamoğlu’nun cezaevinden genel başkan seçilmesine rağmen Erdoğan tarafından gene de dikkate alınmayacağı değerlendirilebilir. Ancak Erdoğan, belediye başkanlığı döneminden itibaren kendi üzerinde kurguladığı siyasî personayı, CHP karşıtlığı kanalıyla ete kemiğe büründürdü. CHP ile karşıt kutuplara yerleşmek, Erdoğan’ın bir nevi politik yakıtıdır. Bütün kitle konsolidasyonunu, siyasal çıkışlarını, söylemlerini hep CHP karşıtlığıyla biçimlendiriyor.
Ben açıkçası “Ey Cehape!” diyemeyen bir Erdoğan portresi düşünemiyorum. Erdoğan’ın CHP’ye seslenip, siyaset üretebilmesi için karşısında müşahhas birisi olması gerekiyor. O kişi cezaevinde olursa hem spot ışıklarının altına girer, hem de her fırsatta hukuksuz biçimde hapis yattığını daha geniş kitlelere söyleme imkânı bulur.
Yoksa Erdoğan, turpların büyüklerinin daha heybede olduğunu söyledi. Her ne kadar Erdoğan’ın soruşturmaları kastetmediği vurgulansa da heybeden başka turplar da çıkabilir. Belli olmaz. Hazır turplar halen heybedeyken, oyun planını bozan adımlar atmakta fayda vardır.

Yorum Yazın