İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında bir anlaşma olması halinde ancak CHP’de genel başkanlık değişimi söz konusu olabilir. Yine de kurultay iklimine yönelik şöyle bir hatırlatma yapmak da yarar var: Genelde parti içi muhalif unsurlar kurultay öncesinde zayıf görülürken kurultay sürecinde durum tersine döner.
Parti içi muhalefetin önemli isimlerinden Oğuz Kaan Salıcı Özgür Özel’e kurultay çağrısı yaptı. Bir süredir CHP liderliğinin eylem ve söylemlerini ciddi biçimde eleştiren Salıcı’ya göre normalleşme partiyi aşağı çekti. Ana muhalefet partisi muhalefet görevini yerine getirmiyor. “Genel başkanlar padişah değildir, kurultay ise haktır” cümlesinin ise kurşun gibi ağır olduğunu söylemek gerekir. Özel ise Salıcı ve çevresindeki kişileri kurultay dilenciliğiyle suçladı. Parti içi muhalefetin AKP karşısında yürütülen mücadeleye zarar verdiğini söyledi. Özel kendince bu tartışmaya son noktayı koydu: “Gücünün yetiyorsa çıkın karşıma.” Her iki tarafından da karşılıklı olarak birbirine söylediği bu sözler büyük bir hesaplaşmadan önceki son cümleler gibi. Görünen o ki, kış ağır geçecek CHP’de.
Partide gerçekten bir liderlik sorunu olup olmadığı meselesi ise ayrıca değerlendirilmeyi hak ediyor. Öncelikle ana muhalefetteki tartışmaları derinden etkileyen yapısal koşullara değinelim: Muhalif seçmende toksik yanı ağır basan bir hınç kültürü var. Erdoğan liderliği altında geçen ve çeyrek asra dayanan iktidar muhalif kitleyi yordu. Sosyal ve siyasal kayıplar herkesi daha tahammülsüz ve acımasız hale getirdi. Muhalefet liderleri bu nedenle çok kolay bir şekilde komplo teorilerinin hedefi haline gelebiliyor.
Önce Meral Akşener, ardından Kemal Kılıçdaroğlu, şimdilerde ise Özgür Özel AKP rejiminin işbirlikçisi veya sarayın ajanları olarak suçlandı. Politik şizofreni kıvamındaki bu ruh halinin liderlerinin gerçek performanslarını değerlendirmemizi imkansız hale getirdiğini, rasyonel düşünme pratiğinin komplocu bakışa kurban gittiğini söylemek mümkün. Bu bağlamda Özgür Özel’e yönelik eleştiri ve ithamların en azından bir kısmı geçmişte Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun da bir benzerini yaşadığı üzere haksız bir zeminde şekillenen boş iddialardan ibaret.
Parti başkanının diğer siyasetçiler karşısındaki göreli olarak zayıf durumu CHP’deki iç çatışmalarının büyük bir kısmının ana kaynağı. İmamoğlu, Yavaş, genel merkez ve hatta genel merkeze muhalefet eden Kılıçdaroğlu bağlamında dört başlı bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu hatırlatma özelinde aslında CHP’de yaşanan şeyin çok seslilik değil, siyasal bir kaos olduğunu söylemek mümkün.
CHP’DE YAŞANAN ÇOK SESLİLİK DEĞİL, KAOS
Bir diğer mesele CHP’nin şu anki atipik politik mimarisiyle ilgili. Siyasi partilerinin en güçlü ve halk karşısında en popüler siyasetçileri partilerin lideri olur. Lider parti kimliğini temsil eder. Partinin iddia, kararlılık ve vizyonunun özneleşmiş halidir. AKP deyince akla Recep Tayyip Erdoğan, MHP bahsi açılınca Devlet Bahçeli gelmekte. CHP bakımından ise işler karışık. CHP’nin en güçlü ve siyaseten en popüler isimleri Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Ancak partinin genel başkanı Özgür Özel.
Parti başkanının diğer siyasetçiler karşısındaki bu göreli olarak zayıf durumu CHP’deki iç çatışmalarının büyük bir kısmının ana kaynağı. Partinin tek bir doğrultusu yok. İmamoğlu, Yavaş, genel merkez ve hatta genel merkeze muhalefet eden Kılıçdaroğlu bağlamında dört başlı bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu hatırlatma özelinde aslında CHP’de yaşanan şeyin çok seslilik değil, siyasal bir kaos olduğunu söylemek mümkün. Herkes partiyi kendi istediği yöne doğru çekmeye çalışıyor. AKP’nin tek yönlü ve tek başlı hızlı siyaseti karşısında CHP çok liderli, dolayısıyla lidersiz, kendi iç sorunlarıyla fazlasıyla meşgul ve yavaş hareket eden bir yapıya karşılık gelmekte
Oğuz Kaan Salıcı’nın kurultay çağrısının CHP reel politiğini ne kadar değiştireceği meselesi ise açık değil. Çünkü Kılıçdaroğlu taraftarları Özgür Özel’i devirebilecek delege desteğinden yoksunlar. İmamoğlu ile Kılıçdaroğlu arasında bir anlaşma olması halinde ancak CHP’de genel başkanlık değişimi söz konusu olabilir. Yine de kurultay iklimine yönelik şöyle bir hatırlatma yapmak da yarar var: Genelde parti içi muhalif unsurlar kurultay öncesinde zayıf görülürken kurultay sürecinde durum tersine döner. Muharrem İnce’nin Kılıçdaroğlu karşısındaki mücadelesi bu genel tespit için iyi bir örnek. İnce aday olmak için gerekli asgari sayıyı zar zor toplayabilen bir figürdü. Ancak kurultaya geçilip konuşmalar yapıldıktan sonra havanın bir ölçüde muhalif aktörün lehine geliştiğini hep beraber gördük. İnce kendisine imza verenlerden daha fazla delegenin oyunu alabilmişti.
Değişimciler hareketinin kurultay kazanma süreci de benzer bir havada geçti. Kurultaya yaklaşıldıkça Kılıçdaroğlu geriledi. Salıcı’nın sözcülüğünü üstlendiği kesimler muhalefetin bu saklı avantajını kullanmak istiyor. Normalleşme nedeniyle Özel’e kızgın kesimler kurultay ortamında muhalefet saflarına kayabilir. Ancak tabii bu bir olasılık. Kesin olan şey ise Özel’in söylediği ve söylemediği şeyler için, yaptıkları ve yapmadıkları nedeniyle çok yoğun bir şekilde eleştiri aldığı, Özel’i eleştirmenin CHP içinde giderek sıradanlaştığı şeklinde.
Yorum Yazın