Muhalefet adayının ilk turda kazanmasının temel koşulu muhalefetin ittifak yapıp yapmamasından bağımsız olarak, partizan seçmenleri dışında, siyasete ilgisi seçimden seçime oy kullanmakla sınırlı seçmeni sandığa taşıması, tek güçlü adayla seçime girmesi, birden fazla adayla seçime girildiği takdirde, bölünmüş adaylığın 2.turda birleşmiş adaylığa nasıl ve neden dönüşmesi gerektiğinin çok iyi anlatılması gerekir.
CHP’de Cumhurbaşkanı adayını ön seçimle belirleme kararı kamuoyunda farklı boyutlarıyla değerlendiriliyor. Yoğunlaşılan konu Mansur Yavaş’ın ön seçime katılmama kararı olmakla birlikte, bu kararın Yavaş’ın katılmadığı bir ön seçimde çıkacak adayın seçim performansını nasıl etkileyeceği, ön seçim olarak adlandırılan aday belirleme yönteminin Cumhurbaşkanlığı seçim kanununa göre ön seçim olup olmadığına kadar uzanmakta.
Ön Seçimlerin Hukuki Niteliği
Tartışmalara katkı anlamında belirtilmesi gereken ilk husus aday belirleme yöntemine ilişkindir. 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanununun siyasi partilerce aday gösterilmesine ilişkin 8.maddesi TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin grup kararıyla, diğer siyasi partilerin ise tüzüklerinde gösterilen yetkili organlarının kararıyla Cumhurbaşkanlığına aday gösterebileceklerini öngörmektedir. Bu anlamda ilgili kanun maddesi partilerin adaylarını nasıl belirleyeceklerine ilişkin yöntem konusunda bağlayıcı bir düzenleme getirmemekte. Çünkü, böyle bir düzenleme yetkisi demokrasilerde partilerin iç işleyişine bırakılır. CHP tüzüğünün 54.maddesi Cumhurbaşkanı adayının saptanmasını şu şekilde düzenlemektedir; “Cumhurbaşkanı adayı seçmen yoklaması, önseçim, aday yoklaması, merkez yoklaması yöntemlerinden biriyle belirlenir. Hangi yöntemin uygulanacağına Parti Meclisi karar verir. Seçmen yoklaması, seçmen kütüğünde kayıtlı seçmenlerin katılımıyla yapılır. Önseçim, üye kütüğünde kayıtlı üyelerin katılımıyla yapılır. Aday yoklaması, Partide belli görevlere seçilmiş olan delegelerin katılımıyla yapılır. Merkez yoklamasında adayı Parti Meclisi saptar”.
Yasa ve tüzük hükümleri dikkate alındığında, Anayasa ve ilgili kanun partilerin adayı belirleme yöntemini kendi iradelerine bırakmakta, belirlenen adayın seçim takvimi içinde hangi parti organı tarafından gösterilebileceğini düzenlemektedir. Bu anlamda yasa ve tüzük birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucu yöntem serbestliğini öngörürken, aday göstermeyi ise öngördüğü organ şartına bağlamaktasdır. Şunu da belirtmek gerekir ki, aday hangi yöntemle belirlenirse belirlensin, ki CHP için tüzükte belirlenen 4 yöntemden biri ya da birkaçı olabilir, son tahlilde aday parti Meclis grubu kararıyla gösterilecektir. Bunun anlamı; partiler tüzüklerinde öngördükleri yöntemle seçim takvimi öncesi ya da takvim döneminde herhangi bir zaman dilimi içinde adaylarını belirleyip, yasa gereği Meclis Grup kararıyla Cunhurbaşkanı adayını göstereceklerdir. Anayasanın 101.maddesi de konuyu “Cumhurbaşkanlığına, siyasi parti grupları, en son yapılan genel seçimlerde toplam geçerli oyların tek başına veya birlikte en az yüzde beşini almış olan siyasi partiler ile en az yüzbin seçmen aday gösterebilir” hükmüyle düzenlemiştir.
Tek Adaylı Ön seçimlerin Niteliği
CHP’de aday belirlemek için yapılacak ön seçimin tek adayla gerçekleşmesi nedeniyle bunun bir ön seçim olmayacağına ilişkin değerlendirmeler de dikkat çekiyor. Delege, üye ya da seçmenin özgür iradesiyle tek ya da alternatif adaylar arasında yapmış olduğu tercihlere dayanan oylama ön seçim olmakla birlikte, literatürde birden fazla aday arasında demokratik bir yarışın olmadığı gerekçesiyle eleştiriler de mevcuttur, hatta bu süreç tek adayın onaylanması (ratification) şeklinde de değerlendirilmektedir. Buradaki kriter önseçime katılma kanallarının parti tarafından koşulları taşıyan herkese açık olmasıdır ki, CHP Cumhurbaşkanlığı adaylığı örneğinde bir tartışma olmadığı, süreçlerin demokratik biçimde işleyeceği dolayısıyla hem teknik hem de demokratik yöntem anlamında sözkonusu yöntem ön seçimdir.
Dünyadaki örnekler dikkate alındığında, partilein tek adaylı ön seçimle başkan belirleme eğilimleri parti içinde güçlü bir başkan adayı etrafında uzlaşma ve toplanma, ön seçim yarışında tek kalan adayın gücü nedeniyle başka adayların ön seçime katılmamasından kaynaklanmaktadır. 2020’de Donald Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’nin aday belirleme seçimlerinde, 2012’de Obama’nın Demokrat Parti’de rakipsiz aday olmaları bu konuda tipik örneklerdir. Rusya, Çin gibi otoriter sistemlerde ise sistemin doğası gereği parti içi süreçlerin iç işleyişi ağırlıklı olarak tek adaylı gerçekleşmektedir.
Aday Bölünmelerinin Başkanlık Seçim Sonuçlarına Etkisi
Yasama çoğunluğunu Cumhur İttifakının elinde tuttuğu ve iktidarın erken seçim taraftarı olmadığı dikkate alındığında, yapılacak değerlendirmeler araştırma bulguları ışığında şu aşamada spekülatif olmakla birlikte, CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için yapılacak önseçimin ardından Yavaş’ın süreç içinde takınacağı tavır, alacağı pozisyona ilişkin de tartışmalar yapılmakta. Bir bakış açısına göre İmamoğlu ve Yavaş’ın ikisinin de kazanma potansiyeli yüksek aday olmalarına rağmen, Yavaş’ın önseçime katılmayarak İmamoğlu’nun üye desteğiyle aday olarak çıkması CHP için maliyeti yüksek bir yöntem olabilir. Yavaş bir başka partinin adayı olur ya da gerekli imzalarla seçmenler tarafından aday gösterilirse, 1.turda iktidar adayı kazanabilir ya da ikinci tura Yavaş kalamadığı takdirde, iktidar adayı karşısında özellikle iktidar adayını destekleme eğiliminde olmayacak memnuniyetsiz muhafazakarlar ya da tepkici milliyetçilerden destek göremez, sonuçta CHP adayı seçim kaybedebilir. İktidar adayının Erdoğan olduğu bir yarışta, kendi seçmen tabanı ve ittifak yapacağı partilerin oylarını blok olarak alma ihtimali yüksek olduğu için, seçmen eğilimleri anlamında bu dikkate alınması gereken bir değişkendir.
CHP adayının seçim kazanması için Yavaş’a oy verme eğiliminde olan seçmenlerden blok olarak destek alması olmazsa olmaz bir koşul olarak düşünülebilir. Bu noktada Yavaş’ın seçime bağımsız olarak katılıp 2.tura kalamaması halinde, CHP’li olmasa da Yavaş faktörü dolayısıyla CHP adayına oy verecek olan seçmenleri 2.tura katılmaya teşvik etmesi ve oy vermeye ikna etmesi gerekir. Yavaş’ın 2.tura kalması halinde ise aynı seçmen mobilizasyonunu sağlamak İmamoğlu açısından olmazsa olmaz koşuldur. Rakip muhtemelen Erdoğan gibi sadık seçmeniyle firesiz özdeşleşmiş bir lider olacağı için, muhalefetin önce konsolidasyon, ardından mobilizasyon stratejileri seçim kazanabilmesi için zorunlu koşullar olarak değerlendirilebilir. Bu yapılmadığı takdirde, muhalefetteki oy parçalanması dünya örnekleri dikkate alındığında, seçim kaybetmeye yol açabilir.
Nitekim ABD’de 1912 seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’de William Howard Taft ile Theodore Roosevelt arasındaki rekabet sonucunda Roosevelt’in bağımsız Cumhuriyetçi Parti’den seçime katılması Demokrat Parti adayı Woodrow Wilson’un % 41,8 ile başkan seçilmesiyle sonuçlanmış, Roosevelt % 27,4, Taft % 23,2 oy alabilmiştir. Brezilya’da 2018 başkanlık seçimlerinde muhalefetin bölünmesi Sosyal Liberal Parti adayı Bolsonaro’nun % 55, 1 ile seçim kazanmasını, rakibi İşçi Partisi’nden Fernando Haddad’ın % 44,8’de kalmasına yol açmıştır.
Farklı ülkelerdeki başkanlık seçim sonuçları muhalefetin 1.turda birden fazla adayla bölünmesi halinde, 2.turda seçim kazanma koşulunun ilk turda bölünen muhalefetin ancak seçmen mobilizasyonuna dayalı motivasyon ve iktidar karşıtlığına dayalı kutuplaşmış konsolidasyon (ideolojik, ekonomik, parti, aday karşıtlığı) ile 2.turda birleştiği takdirde seçim kazanabileceğine işaret ediyor.
Olası 2.Tur Seçiminde Etkili Olabilecek Dinamikler
Cumhurbaşkanlığı seçimi hangi tarihte yapılırsa yapılsın, mevcut araştırma sonuçları dikkate alındığında ve şartlar değişmediği takdirde, iktidar adayının kazanabilmesi için mevcut seçmenini konsolide etmesi dışında, yeni seçmen kazanması zorunlu görünmektedir. Muhalefet adayının kazanması için kazanmaya en yakın koşul tek adayla seçime gidilmesidir. Seçimin 2.tura kalması halinde ise katılımın yüksek olması iktidar ve muhalefet adayı için de avantaj yaratabilir. Dünya örneklerine bakıldığında, genel eğilim çoğu başkanlık seçimlerinde katılımın artmadığı ya düştüğü ya da aynı düzeyde kaldığıdır. Katılımı düşüren faktörler; seçmen isteksizliği, ilk turda destekledikleri adayın elenmesidir. Buna karşılık siyasi kutuplaşma arttıkça 2.turda katılım artabilmektedir. Son 10 yılda yapılan başkanlık seçimlerine bakıldığında, katılım Fransa ve Brezilya’da 2017’de, 2023’te Türkiye’de, 2015’te Arjantin’de düşerken (- 1,-3 puan arasında), 2022’de Fransa’da, 2020’de Polonya’da, 2022’de Brezilya’da artmıştır (+0,4, + 3,7 arasında) . Türkiye’de katılımın düşmesinin seçim sonucuna etkisi iktidar ya da muhalefet adayının kendi seçmenini sandığa taşıma gücüyle yakından ilişkilidir. Yerel ve genel seçimlerde Ak Parti seçmeninin katılımının düşmesi bu parti aleyhine olmuşken, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefet seçmeninin sandığa gitme eğiliminin düşmesinin Kılıçdaroğlu’nun seçim kaybetmesinde rol oynadığı akademik araştırmalarda ortaya konmuştur.
Muhalefetin Birden Fazla Güçlü Adayla Seçime Girmesi
Yavaş’ın ön seçime katılmama kararından yola çıkılarak, kamuoyunda kendisinin 100.000 imza ile bağımsız aday olarak seçime katılıp, 1.turda seçilemediği ve ilk 2 aday arasına giremediği takdirde, muhalefetin adayına destek verebileceği, Yavaş’ın muhalefet seçmenini mobilizasyonuyla seçim kazanacağına ilişkin değerlendirmeler de yapılmaktadır. Kendisi bu tür bir değerlendirme yapmadığı için, konuya ilişkin değerlendirmeler doğaldır ki spekülatif olur. Bu anlamda konuya siyaset bilimi ve dünya örnekleri perspektifinden bakılabilir. Farklı ülkelerdeki başkanlık seçim sonuçları muhalefetin 1.turda birden fazla adayla bölünmesi halinde, 2.turda seçim kazanma koşulunun ilk turda bölünen muhalefetin ancak seçmen mobilizasyonuna dayalı motivasyon ve iktidar karşıtlığına dayalı kutuplaşmış konsolidasyon (ideolojik, ekonomik, parti, aday karşıtlığı) ile 2.turda birleştiği takdirde seçim kazanabileceğine işaret ediyor. Bunun koşulu ilk turda parçalanan oyların ikinci turda güçlü rakip karşısında blok olarak birleşmesi, ilk turda kim önde olursa olsun farkın yüksek olmaması ve muhalefet seçmenlerinin sandığa gitmesidir. Başkanlık ve yarı-başkanlık sistemlerinde muhalefetin Fransa’da 2017’de Macron, Brezilya’da 2022’de Lula, Arjantin’de 2015 ve 2019’da başkanlık seçimlerini kazanma nedeni ilk turda bölünmüş muhalefet ve parçalanmış oyların 2.turda muhalefet adayı etrafında toplanmasıdır. Yine, Arjantin’de 2015, 2019’da, Peru ve Ekvator’da 2021’de muhalefet adayı kazanmıştır. İktidar adayının 2.turda kazandığı seçimler ise Türkiye 2023’de Erdoğan , Yarı-başkanlık sistemiyle yönetilen Fransa 2022’de Macron, Polonya 2020 ‘de Duda’dır. İncelediğimiz 20 seçimden 16’sında 2.turda muhalefet, 4’ünde iktidar adayları kazanırken, muhalefet/iktidar adayına bakılmaksızın ilk turda açık ara önde olan adaylar ağırlıklı olarak 2.turda kazanmaktadır.
31 Mart yerel seçim sonuçları iktidarla muhalefet arasındaki oy dağılımının değiştiğini gösterse de, güvenilir kamuoyu araştırma bulguları dikkate alındığında, şartlar değişmediği takdirde iktidarla muhalefet arasında sıkı bir başkanlık seçim rekabetinin yaşanacağını bugünden ilan ediyor.
3 Güçlü Adaylı Seçimlerde Stratejilerin Önemi
31 Mart yerel seçim sonuçları iktidarla muhalefet arasındaki oy dağılımının değiştiğini gösterse de, güvenilir kamuoyu araştırma bulguları dikkate alındığında, şartlar değişmediği takdirde iktidarla muhalefet arasında sıkı bir başkanlık seçim rekabetinin yaşanacağını bugünden ilan ediyor. Bu noktada partilerin doğal, yerleşik seçmenleri dışında, başkan adaylarının iktidar/muhalefet ayrımı olmaksızın yüzer gezer ve bugün itibarıyla kararsız eğiliminde olan seçmenleri kendi yanlarına çekmesi zorunlu görünüyor. İktidar adayı için zorunlu koşul, muhtemelen çoğunun en az bir kez Ak Parti’ye oy verip bugün uzaklaşan seçmeni kendi yanına çekmesidir. Ekonomik kriz ve Ak Parti’ye ilişkin bu kitlede oluşan negatif algı kırılmadan bunun sağlanması ise şu aşamada güç görünüyor. İktidar adayının bu bağlamda seçim kazanan aday olması büyük ölçüde önümüzdeki süreçte izleyeceği stratejilere bağlı.
Muhalefet adayının ilk turda kazanmasının temel koşulu muhalefetin ittifak yapıp yapmamasından bağımsız olarak, partizan seçmenleri dışında, siyasete ilgisi seçimden seçime oy kullanmakla sınırlı seçmeni sandığa taşıması, tek güçlü adayla seçime girmesi, birden fazla adayla seçime girildiği takdirde, bölünmüş adaylığın 2.turda birleşmiş adaylığa nasıl ve neden dönüşmesi gerektiğinin çok iyi anlatılması gerekir. Muhalefet adaylarının ilk turda seçim rekabetini iktidar adayı dışında kendi aralarında yıpratıcı rekabete dönüştürmeleri, ikinci turda muhalefet seçmenlerinin parçalanmasına, bir kısmının seçime katılmamasına, bir kısmının ise iktidar adayına yönelmesine neden olabilir. Seçimin ikinci tura kalması halinde, muhalefetin potansiyel adaylardan birinin ilk turda elenmesi halinde, ikinci turda seçmen tabanını muhalefetin adayına oy vermeye ikna edecek stratejiler geliştirmesi zorunludur. Bu stratejilerin neler olabileceği ise bir başka yazının konusu.

Yorum Yazın