CHP’nin kurultay süreci bitmiştir. Özgür Özel yeni kurmay heyetiyle partisinde güçlenen bir lider olarak yoluna devam edecek gibi duruyor. Ancak CHP’nin önümüzdeki süreçte yapması gereken ilk iş, sokağın enerjisini kurultayla birleştirip kendisine taze kan aşılamaktır. Böylece Türkiye’ye özgü yeni bir hikâye sunmalıdır.
CHP, Türk demokrasisinin kırılma anı yaşadığı şu günlerde olağanüstü bir kurultaya gitti. Normalde bu yılın ilk yarısı geride bırakıldığında, CHP’nin olağan kurultay takvimi işlemeye başlayacaktı. Ancak Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ve akabinde CHP’ye kayyum atanabileceği söylentilerinin dolaşıma girmesi nedeniyle olağanüstü kurultay kararlı alındı.
Kurultay yaklaşırken CHP’nin önünde iki seçenek vardı. CHP delegeleri ya Özgür Özel’in parti içinde güçlenmesi yönünde oy kullanacaktı, ya da diğer kanatlara da listelerden yer açılarak birlik ve beraberlik görüntüsü verilecekti.
CHP’nin yirmi birinci defa toplanan olağanüstü kurultayını takip etmek için ekran karşısına geçtiğimde, iki farklı listenin yarıştığını gördüm. Özgür Özel, anahtar listeyle çıkmıştı. Özel’in listesinde ağırlıkla mevcut çalışma arkadaşları vardı. Bununla beraber kuşkusuz listenin en dikkat çeken ismi Berkay Gezgin’di.
2019 yılındaki yerel seçimlerde “Her şey çok güzel olacak” sloganıyla tanıdığımız Berkay Gezgin, Genel Başkan Özel’in listesinde yer almıştı. Henüz yirmilerinin başlarındaki Berkay Gezgin, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrasında başlayan hadiseler nedeniyle tutuklanmıştı.
CHP lideri Özel, kuvvetle muhtemel Berkay Gezgin gibi sembol bir isim üzerinden sokaktaki enerjiyi partisine kanalize etmek istemiş. Zira hatırlarsanız, ağırlıkla üniversiteli gençleri ön saflarda gördüğümüz sokak eylemlerini CHP başlatmamıştı.
Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle İstanbul Üniversitesi’nde meydana gelen protestolar kısa zamanda yayılmıştı. CHP’den bağımsız bir şekilde başlayan eylemler, güçlü bir dalga kaldırmıştı. Normalde sokağa taşan eylemlere tereddütlü yaklaştığını bildiğimiz CHP, bu sefer stratejik bir adım atarak sokağın önüne düşmeyi başarmıştı.
Şimdiyse CHP, özellikle Saraçhane’den yükselen sokağın enerjisini yitirmemesine önem veriyor anlaşılan. Hatta belki de artarak devam etmesini istiyor dahi olabilir.
Özgür Özel’in anahtar listesinin yanında, delegelere bilim kurulu üyelikleri için önerdiği isimler arasında da dikkat çekici simalar görünüyordu. Kimi ajans ve bültenler, adlarını yanlış geçse de Türk siyasetinin tahlili noktasında CHP’ye isabetli politikalar aşılayabilecek aydınlar vardı. Öbür taraftan bir önceki kurultayda Özgür Özel’le yarışan Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen gibi rakipleri vardı.
Tarihsel süreç içerisinde CHP, her daim kurultaylarında pek çok meseleyi görüşüp karara bağlamasını bilmiş bir siyasî partidir. Üç çeyrek asırdır tek başına iktidar koltuğuna oturamamasına ve yarım asırdır muhalefette olmasına rağmen ayakta durabilmesi bu sayededir.
Prof. Dr. Öymen, yeterli imzayı bulamadığı için olsa gerek yarışa doğrudan katılamamıştı gerçi. Fakat, genel başkanlık için ciddi bir kampanya yürütüyordu. Gittiği yerlerde Kemal Kılıçdaroğlu yönetimini eleştiriyordu. Özgür Özel’in, Kılıçdaroğlu kadrolarından geldiği için farklı bir politika izlemeyeceğini belirtiyordu. Öymen’in söylemlerine rağmen Özel’in kendisini yanında görmek istemesi, doğrusu partinin birlik ve beraberliğini güçlendiren bir adım olmuş. Hatta listedeki isimlerden yola çıkarak şunu söyleyebilirim; kanımca Özel, mevcut kurultayda, CHP’deki birlik ve beraberlik görüntüsünü tahkim ederek partisinde güçlenmek istiyor.
Özgür Özel’in anahtar listesine karşılık CHP’deki başka bir kanadı temsil eden kimi partililer farklı bir listeyle çıktılar. Oğuz Kaan Salıcı’nın başını çektiği bir grup CHP’li “Denge ve Dayanışma Listesi” adını verdikleri bir listeyi delegelerin oyuna sundular. CHP’nin parti meclisi ve yüksek disiplin kurulu seçimleri için verilen listede, Özgür Özel yönetiminin biraz kenara aldığı isimler dikkat çekiyordu. Mesela bir önceki dönemde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Tunç Soyer veya geçmişte Kılıçdaroğlu’nun yakın kurmay heyetinde bulunan Faik Öztrak gibi isimler vardı.
Özgür Özel’in rakipleri, listeleriyle partide denge ve dayanışma sağlayacaklarını iddia etseler de kurultay delegeleri tercihini genel başkanın anahtar listesinden yana yaptı. Kurultayın daha ilk saatlerinde dayanışma manzarasını zedeleyen yaklaşımlar gördük ama önceki pek çok kurultayda olduğu gibi sandalyeler havada uçuşmadı.
CHP’nin her kurultayından sonra “İşte hizipler ve kurultaylar partisi” kabilinden artık klişeleşmiş manşetler atılır. Berhan Şimşek’in sözleri, belki bu tipik manşetlere malzeme yapılabilir. Ancak CHP’nin bunlara aldırmaması lazım. CHP, bu tür söylemlere karikatürize edilmeye çalışılıyor. Bununla beraber CHP, sosyal demokrat bir parti olarak bugünlere gelebilmesini “hizipler ve kurultaylar” partisi olmasına borçludur.
Tarihsel süreç içerisinde CHP, her daim kurultaylarında pek çok meseleyi görüşüp karara bağlamasını bilmiş bir siyasî partidir. Üç çeyrek asırdır tek başına iktidar koltuğuna oturamamasına ve yarım asırdır muhalefette olmasına rağmen ayakta durabilmesi bu sayededir. On yıldan fazla kapalı kalması ve mallarının müsaderesi gibi hadiseleri saymıyorum bile!
CHP’nin parti içi demokrasiyi işletmesi ve farklı seslere kulak vermesi, onu her şeye rağmen bugünlere kadar taşımıştır. CHP’de her zaman için “hizip” olarak nitelendirilen başka sesler olacaktır, kurultaylar düzenlenecektir. Mustafa Kemal Atatürk’ten beri CHP, böyle bir siyasî partidir. Aksi söylemlere çok kulak asmamak lazımdır diye düşünüyorum.
Sonuçta CHP’nin kurultay süreci bitmiştir. Özgür Özel yeni kurmay heyetiyle partisinde güçlenen bir lider olarak yoluna devam edecek gibi duruyor. Ancak CHP’nin önümüzdeki süreçte yapması gereken ilk iş, sokağın enerjisini kurultayla birleştirip kendisine taze kan aşılamaktır. Böylece Türkiye’ye özgü yeni bir hikâye sunmalıdır.

Yorum Yazın