Rawest Araştırma Direktörü Roj Girasun ile CHP’nin yol haritasını konuştuk. Girasun yeni dönem için bazı önemli soruları ortaya koyuyor. Girasun, “Tarihi mağdurların yürüyüşü olarak okumak kolaydır. Ama asıl soru, o mağduriyetin nasıl temsil edildiğidir. Eğer mağduriyetin taşıdığı enerji, kurucu bir eyleme dönüşmezse; yalnızca yıkıcı ve çözücü bir öfkeye dönüşür.” tespitini yapıyor.
19 Mart’ın kamuoyu araştırmaların nasıl yansıdığı konusunda ise; “Araştırmalarda kanaat oylarının azaldığı, tercihlerin ise daha görünür hale geldiği görülüyor. Muhalefetin küçük partileri erirken, büyük partiye yönelim belirginleşiyor. Ancak bu konsolidasyon, her zaman CHP’nin işine gelmeyebilir. Aşırı konsolidasyon kültür savaşlarını tetikleyebilir.” uyarısını yapıyor.
---
CHP’nin yol haritası ne olmalı? dosyasındaki tüm yazı ve söyleşileri okumak için buraya tıklayınız.
---
CHP’nin 19 Mart sonrasındaki siyasetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
CHP uzun süre kurumsal muhalefetin liderliğini üstlendi. Kılıçdaroğlu döneminde altılı masanın moderasyonu üzerinden yürüyen siyaset, CHP’yi toplumsal muhalefetten bir ölçüde uzaklaştırdı ama kurumsal muhalefet içinde merkezde tutan bir denge kurdu. CHP’nin son gelen seçimlerdeki başarısı da aslında biraz buradan ileri geldi.
Bugün ise tablo farklı. CHP artık kurumsal muhalefetin moderatörlüğünden çıkıp, toplumsal muhalefetin sözcülüğüne yönelmiş durumda. Bu değişim sadece stratejiyle değil, toplumun değişen ruh haliyle de ilgili. Halkın büyük kısmı, sandıkla kazanılmış bir hakkın tehdit altında olduğunu hissediyor. CHP bu duyguya temas ettiği ölçüde siyaseten yeniden etkinleşiyor. Toplumun haklı tepkisini sadece izleyen değil, onu kurumsal bir dile taşıyan ve siyasal bir hatta çeviren aktöre dönüşüyor.
Yaşanlar insanların mağdur edilmesi. Peki buradan bir mağduriyet hikayesi çıkarmak ne kadar doğru?
Ortada bir mağduriyet olduğu doğru. Ancak bu mağduriyetin siyasal bir kazanca dönüşeceğine dair kesin inanç, siyasal ve toplumsal muhalefette bir rehavet yaratabilir.
Tarihi mağdurların yürüyüşü olarak okumak kolaydır. Ama asıl soru, o mağduriyetin nasıl temsil edildiğidir.
Eğer mağduriyetin taşıdığı enerji, kurucu bir eyleme dönüşmezse; yalnızca yıkıcı ve çözücü bir öfkeye dönüşür.
Ve bu noktada siyaset, siyasi sonuç üretme yetisini yitirir; yerini ya mesiyanik bir bekleyişe ya da toplumsal nihilizme bırakır.
Ahlaki üstünlük de benzer bir risk taşır: Bu üstünlük, muhalefete moral üstünlük sağlasa da, agresifleştiğinde toplumsal kutuplaşmayı derinleştirebilir. Toplumsal muhalefet ile iktidar tabanını doğrudan karşı karşıya getiren bir gerilim üretmemek gerekir. Bu çizgiyi korumak zor ama gereklidir.
Toplumsal tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tepki, yalnızca politik değil; aynı zamanda duygusal ve etik bir zemine oturuyor. Bu defa toplum, kanaat önderlerini sokağa çekiyor. Normalde siyaset ve medya dünyasının yönlendirdiği bir hareket beklenirdi; bu kez tersi oldu. Tepki o kadar yaygın ve güçlü ki, sessiz kalan her aktör meşruiyetini sorgulatıyor. Bu da toplumsal muhalefete ciddi bir ahlaki üstünlük kazandırıyor.
Ancak bu enerjiyi doğru yönetmek şart. Tepkiyi soğurmayacak ama onu agresifleştirmeyecek bir dil gerekiyor. Haklılık, sabır ve stratejiyle birlikte ilerlediğinde ancak siyasal karşılık bulabilir.
ARTIK SESSİZ KUŞAK SAHNEDE
Liselere kadar inen bir tepkisellik oluştu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tepkinin liselere kadar inmiş olması, iktidarın uzun zamandır kontrol etmeye çalıştığı sessiz kuşağın artık sahnede olduğunu gösteriyor.
Ancak CHP açısından burada hassas bir denge var. Genç enerjiyi küçümsememek gerekiyor ama aynı zamanda ona tamamen teslim olmak da CHP’nin kurumsal ağırlığını zedeler. Partinin uzun süredir taşıdığı “devleti yönetebilir” imajı, bu enerjiye fazlaca duygusal ya da kontrolsüz yaklaşılırsa zarar görebilir. O yüzden gençlerin ritmini anlayan ama siyaset yapma aklını da koruyan bir denge kurulmalı.
CHP’nin en az aktivizm kadar ciddiyete ihtiyacı var. Bu dengeyi koruyabilen bir dil, hem gençlerle bağ kurmayı hem de kurumsal ağırlığını sürdürmeyi mümkün kılar.
Her hafta yapılacak ilçe/il mitingleri bu toplumsal tepkiyi canlı tutar mı?
Mitingler tek başına bir çözüm değil ama süreci diri tutmak için bir araç olabilir. Burada önemli olan, mitingin biçimi ve dili.
CHP geçmişte mitinglerle büyük kalabalıklar topladı ama örneğin 2018’deki Muharrem İnce kampanyasında olduğu gibi, bu kalabalıklar sandıkta istenen karşılığı üretmedi. Buna karşılık 2019’da İmamoğlu’nun çarşı pazar gezerek kurduğu birebir temaslar, seçimi kazandıran stratejiydi.
Yani CHP için büyük gösteriler değil, güven veren ilişkiler daha sonuç alıcı oldu. Bu yüzden bugünkü mitingler gösteri değil, kararlılık ve kapsayıcılık mesajı taşımalı. Mesele sadece kalabalık olmak değil, o kalabalığı doğru temsil etmek.
Ayrıca unutulmamalı ki CHP’nin uzun süredir sokaktan çekilme stratejisi, geçmiş deneyimlerinden çıkardığı derslerin bir sonucuydu. Bugün sokak yeniden önemli hale geliyor. Ancak o dersleri tamamen unutmadan, dikkatli ve stratejik bir dil geliştirmek gerekiyor.
AKP VE CHP YÜKSELİYOR
CHP farklı olarak ne yapabilir ve neler yapmalı?
CHP’nin önünde iki risk var: Ya mevcut tepkiyi pasif bırakır, sistem içine yedirir ve toplumsal enerjiyi düşürür; ya da bu tepkiyi fazla sahiplenerek kendi kurumsal dengesini kaybeder. Her iki uç da sorunlu.
CHP bugün, bu enerjiyi dönüştürecek aklı ve dili üretmek zorunda. Ahlaki üstünlüğü politik güce çevirmek, sokağın haklılığını sandığın meşruiyetiyle buluşturmak gerekiyor.
Parti sokağı sadece izleyen değil, yönlendiren bir pozisyon almalı ama bu yönlendirme; bastıran değil, çerçeveleyen bir çizgide olmalı. Gençlerin temposuna uyum sağlayan ama siyasetin zeminini de kaybetmeyen bir stratejiye ihtiyaç var.
19 Mart sonrasında gördüğümüz araştırmalar, hem iktidar hem de muhalefette yeni bir tablo ortaya koyuyor. İktidar partisi, genel seçimlerden bu yana en yüksek oy oranına ulaşmış görünüyor.
CHP de aynı şekilde İYİ Parti’yi büyük oranda yutmuş, muhalefetin diğer parçalarından oy aldığı görülmekte ve yükselişini sürdürüyor.
Seçmen davranışında kanaat değil, sonuç belirleyici olmaya başladı; duygusal ya da tepkisel tercihler zayıflarken, kazanma ihtimali yüksek aktörler güçleniyor.
Araştırmalarda kanaat oylarının azaldığı, tercihlerin ise daha görünür hale geldiği görülüyor. Muhalefetin küçük partileri erirken, büyük partiye yönelim belirginleşiyor. Ancak bu konsolidasyon, her zaman CHP’nin işine gelmeyebilir. Aşırı konsolidasyon kültür savaşlarını tetikleyebilir.
Örneğin boykot gibi eylemler, mikro alanlara yayıldıkça, farklı tabanları karşı karşıya getiren kriz alanları yaratıyor. Bu da yönetimi zorlaştırıyor.
MUHALEFET HALA PARÇALI
Muhalefete bir bütün olarak baktığınızda ne görüyorsunuz?
Muhalefet hâlâ parçalı. Yan yana görünseler de ayrık ve buruklar. Altılı Masa’nın dağılması sonrası ortaya çıkan tablo, ortaklık görüntüsünü sürdürüyor ama fiili bir bütünlük yok.
Buna rağmen CHP artık o büyük gövdeyi kendi içinde taşıyor gibi. Toplumsal enerjiyi çekebilen, sokaktan gelen refleksi kurumsal dile çevirebilen tek aktör hâline gelmiş durumda. Bu hem bir avantaj hem de büyük bir yük. CHP doğal merkez haline geldi, ama bu pozisyon kalıcı hale gelmeden önce, diğer muhalefet unsurlarıyla yeni bir eşgüdüm oluşturması şart. Aksi takdirde, toplumsal muhalefet bu dağınıklığın ötesine geçip kendi yeni yolunu aramaya başlayabilir.
19 Mart süreciyle ilgili beklentiniz nedir?
Bu süreç Türkiye’de yeni bir siyasi saflaşmanın eşiği olabilir. Ama bu saflaşma eğer sertleşirse, kültür savaşına dönüşebilir ve iktidarın konsolidasyonunu yeniden sağlayabilir.
CHP ve genel olarak muhalefetin yapması gereken şey, bu enerjiyi kutuplaşmaya değil kazanıma yönlendirmek. Bu, yalnızca bir “tepkisellik” değil, yeni bir siyaset yapma biçimi üretme meselesi. Sokağın haklılığını, siyasetin aklıyla birleştirmek gerekiyor.
19 Mart’tan sonra Türkiye’de sadece siyaset değil toplum da başka bir evreye geçti. CHP sokağa inmedi ama sokakla, toplumla siyaset yapmayı öğrenmeye başladı. Peki bundan sonra ne olacak, CHP ne yapmalı? Toplumun farklı kesimlerinden akademisyen ve yazarlara birbirine benzer sorular sorduk. Bazıları doğrudan sorulara cevap verdi bazıları konu bağlamında müstakil yazılar yazdılar. Yazıları ve söyleşileri okumak için yukarıdaki görsele ya da buraya tıklayınız.

Yorum Yazın