Düşünme, felsefe, bilim, sanat adına hiçbir şey üretmeyen cehaletin egemen olduğu toplumlar, kadere sığınırlar ve her şeyi kaderle, kısmetle, nasiple ve takdirle meşrulaştırara teslim olurlar. Teslimiyetin ve kaderciliğin olduğu yerde çoğulculuk, yaratıcılık ve değişim yoktur. Felsefi düşünme yeteneğinin olmadığı bir yerde felsefe sapkınlık olarak görülür ve felsefeye giden bütün yollar kapatılır.
Yüzyıllardır insanlığa dayatılan bir yanılsama vardır. İnsanlığın eleştirel düşünme yeteneğinin ortadan kaldırılması için köhnemiş ve küflenmiş inançlar, kalıblar ve klişeler insan üstü nitelikte mutlak doğrular olarak dayatılmaktadır. Cehaletin en önemli özelliği, insanı düşünmeme hapishanesinde esir etmektir. Düşünme olmadığı takdirde aptallaştırılan yığınlar, otoritenin ve güçlünün her buyurduğunu yapmakta, bütün vahşiliklerine teslim olmakta, her türlü şiddeti, akılsızlığı ve adaletsizliği meşrulaştırmakta ve desteklemektedir.
İnsan, kendi başına düşünme yeteneğine sahip olan birey demektir. Birey, kendi adına düşünemiyorsa, bu onun insanlığının merkezinde çok ciddi bir kriz ve çürüme olduğu anlamına gelmektedir. Düşünemeyen insan, aslında artık özgür değildir. Hakimiyet, servet ve şehvet uğruna toplumları aptallaştıran ve bireylerin tek başlarına düşünme yeteneklerini körelten popülizm denilen bedevi vahşet yaklaşımlarının dünyaya yükselişe geçmesi sonucu, karanlık, düşüncesiz ve vahşi odaklar birçok ülkede ana güç merkezi olmaya başlamışlardır.
Cehalet zihniyeti, eleştirel düşünme kapasitesini ortadan kaldırmak için din, milliyet, kimlik, kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, medya dahil her türlü aracı kullanmaktadır. Eleştirel düşünmeyi ortadan kaldırmak için kadercilik zihniyetini egemen kılmak, cehalet zihniyetinin en önemli karakteristiklerindendir. Düşünme, felsefe, bilim, sanat adına hiçbir şey üretmeyen cehaletin egemen olduğu toplumlar, kadere sığınırlar ve her şeyi kaderle, kısmetle, nasiple ve takdirle meşrulaştırara teslim olurlar. Teslimiyetin ve kaderciliğin olduğu yerde çoğulculuk, yaratıcılık ve değişim yoktur. Felsefi düşünme yeteneğinin olmadığı bir yerde felsefe sapkınlık olarak görülür ve felsefeye giden bütün yollar kapatılır.
Felsefede, bilimde, sanatta, siyasette, edebiyatta, ilahiyatta ve iletişimde bütün farklılıklar, zorbalıkla ortadan kaldırılarak, her alana tek sesliliğin, tek kurgunun ve tek yalanın dayatılması otoriteryanizm ve totaliteryanizmin yaptığı en önemli cehalet pratiğidir.
İnsanlığın felsefesine, bilimine, sanatına, psikolojisine, teolojisine, maneviyatına, teknolojisine hiçbir katkısı olmamış cehalet zihniyeti, despotizm, teokrasi, otoriteryanizm ve totaliteryanizmden başka bir şey üretmemektedir. Kerameti kendinden menkul bir şekilde kesin inançlı olmayı tek üstünlük ölçüsü sayan, insanlığın farklı kültürlerine ve kimliklerine tepeden bakan kibirli cehaletin, içi koftur. İnsanlığın farklı tecrübelerine, birikimlerine ve bilgilerine kendini açmayan, bana inancım yeter, kimliğim, cinsiyetim ve kültürüm beni üstün yapmaktadır şeklindeki kibirli cehaletin düşündürtmeyen iklimi, dünyayı çölleştirdiği gibi, insanlığın yüzyıllar öncesinin kabilevi ve bedevi ilkelliklerine doğru gerilemesine de yol açmaktadır. Hep aşkın otoriteler adına kurallar, yasaklar, kurumlar ve kalıblar koyan dar tahakkümcü grupların etkin olduğu kültürlerde ve toplumlarda, düşünme ve eleştirme yoktur. Demokrasiye, hukuka, akla, çoğulculuğa, özgürlüğe ve barışa düşmanlık yapmaktan ve bunları reddetmekten başka bir şey yapmayan cehalet zihniyeti, siyasal, sosyal, ekonomik, diplomatik, teknolojik ve medyatik güç olarak dünyada etkili olmaktadır.
Cehalet, din, kült, tarikat, mezhep, kimlik, cinsiyetçilik, particilik gibi daha bir çok biçimde üretilmektedir. Düşüncesizlik kültü üretmekten başka bir işe yaramayan cehalet zihniyetinin, eleştirel düşünmeye imkan vermesi mümkün değildir. Cehaletin gerçek doğasının düşünmeye ve eleştirmeye izin vermemesi olduğunun yeniden keşfetmeye ve anlamaya ihtiyaç vardır. Cehaletin olduğu yerde düşünme ve eleştirme yoktur. Düşünmek, eleştirmektir. Hiçbir doktrin ve doğma, eleştirilmeme ayrıcalığına sahip değildir. Düşünme ve eleştirmenin olduğu yerde de cehaleti minimuma indirmek mümkündür.
Cehaletin değişmez özelliği otoriteyi sorgulatmamaktır ve düşündürtmemektedir. Söylenilen bir konu hakkında düşünüldüğünde ve sorgulandığında verilen cevap, çünkü ben böyle dedim veya tartışılmaz otoriteler böyle buyurmaktadır şeklinde olmaktadır. Sorgulanmadan ve düşünmeden itaat ve teslimiyet, en yüce erdem ve ahlak olarak kabul edilmektedir. Gücü ve otoriteyi sorgulamamak ve eleştirmemek, akılsızlık ve ahlaksızlıktır. Sahici anlamda aklın kullanılması ve ahlaklı bir hayat sürmek için düşünmenin ve eleştirmenin geliştiği yeni bir kültüre, insanlığın ihtiyacı vardır.

Yorum Yazın