Uygulama alanını, sadece finansal sorunlarla sınırlamış, maliye politikası için ise son derece iptidai olan, kamuoyunu daha fazla vergilendirerek kamu kesiminin bitmek tükenmek bilmeyen harcamalarına kaynak yaratmakla sınırlamıştır. İşte bu sebepten dolayı Mehmet Şimşek, AKP iktidarının tahkimi için gerekli (ülkenin değil) harcamalarının finansmanında karşı karşıya kalınan finansal kısıtları aşmayı amaçlayan ve sadece bu yönde sonuçlar doğuracak politikaları uygulamaya çalışan bir portföy yöneticisi fonksiyonları icra etmektedir.
Bir yıl önce geldiğinde, hatta gelme ihtimali belirdiğinde kimileri için bir “kahramandı” Mehmet Şimşek. Türkiye ekonomisi girdiği bataktan kurtarabilecek tek iktisatçının o olduğu kabul ediliyor, mucizevi bir ekonomik program uygulayarak ekonomiyi düzlüğe çıkartabileceği konuşuluyordu.
Başlangıçta sadece bu yüzden her yaptığı yanlış uygulama ve/veya konuşma mazur görülüyor, “kahramanın” imajının zarar görmemesi için çaba harcanıyordu. Elbette bu durum Mehmet Şimşek’e büyük bir avantaj ve kredibilite sağlıyordu. Ama daha da kötüsü kamuoyundaki ondan beklentiler Mehmet Şimşek’in kamuoyundaki eleştirilere kulaklarını tıkamasına ve çok tehlikeli bir “kibrin” oluşmasına yol açıyordu.
Mehmet Şimşek konusunda yabancı yatırım uzmanlarının hâlihazırdaki beklentileri, Türkiye ekonomisinin girdiği darboğazdan kalıcı olarak çıkması, bugünkü sorunlarını kalıcı olarak çözebilecek uygulamalara girişmesi değildir. Böyle olması a beklenemez tabi. Onların derdi, dış kaynak ihtiyacı bakımından çok fazla sıkışmış bir ülkeden mümkün olan en fazla kazancı elde edebilmektir.
YABANCI YATIRIM UZMANLARININ BEKLENTİLERİ EN FAZLA KAZANÇ
İtiraf etmeliyim ki, Mehmet Şimşek’ten “ekonomi” için kurtarıcı bir kahraman yaratmaya çalışanlar ağırlıklı olarak finansal kesimde yer alan ve onun gibi bir “finans yöneticisiyle” benzer motivasyonlara sahip olan yerli ve yabancı finansçılardı. Bunlara bir de, Mehmet Şimşek’in her koşulda desteklenmesi gerektiğini söyleyen akademide de iktisat dışında, finans alanında uzmanlaşmış birtakım bilim insanları dâhil olmuştu.
Mehmet Şimşek konusunda yabancı yatırım uzmanlarının hâlihazırdaki beklentileri, Türkiye ekonomisinin girdiği darboğazdan kalıcı olarak çıkması, bugünkü sorunlarını kalıcı olarak çözebilecek uygulamalara girişmesi değildir. Böyle olması a beklenemez tabi. Onların derdi, dış kaynak ihtiyacı bakımından çok fazla sıkışmış bir ülkeden mümkün olan en fazla kazancı elde edebilmektir. Elbette bu taleplerinin, ülkenin uluslararası camiada sahip olduğu yüksek riskleri telafi edecek uygun mali politikalarla karşılanması beklenmektedir. Bu politikaların sonunda ülkenin orta ve uzun dönemde karşılaşabileceği yapısal sorunlarla pek ilgili değillerdi.Onların “iyi” referansı ekonomide ihtiyaç duyulan kaynak ihtiyacının şiddeti ile orantılı yüksek kaynak kullanım maliyetinin oluşumuna izin veren, kullanılan yabancı kaynağın yüksek kazançlarıyla birlikte ülkelerine dönüşünü garantileyen politikaların uygulanmasıdır. Bu amaçla yüksek faiz ve kur istikrarı olmazsa olmazlardandır. Bunların ardından da, gerek kamunun gerekse özle sektörün (hanehalkları ve şirketler kesimi birlikte) daha az mali kaynak kullanacak duruma gelmesini sağlayacak harcama kısıcı tedbirlerin uygulanması beklentiler arasındadır. Biz “iktisatçılar” bu beklentileri karşılamaya yönelik politika uygulamalarını bir “iktisatçı yaklaşımı” olarak tanımlamak yerine, daha çok “finansçı yaklaşımı” olarak düşünebiliriz.
Bu yaklaşıma sahip olan uzmanların temel amacı kısa dönemde ekonominin karşılaştığı mali kaynak kısıtlarını aşacak tedbirleri almaktır. Hatta bu yapılırken, ekonominin ve toplumun yararına olacak şekilde uygulamaların yapılması tercih edilmez. Daha çok uygulamaların, yabancı yatırımcıları ülkeye kaynak azını sağlamaya yönelik olarak daha teşvik edici olacağı düşünülen (ama bir o kadar da ekonomik yapıda tahribatlar yaratabilecek) olması tercih edilir. Zaten bu ülkelerin kaynak kısıtı “piyasa” üzerinden, uluslararası resmi kurumlar dâhil olmadan giderilmeye çalışıldığında, kaçınılmaz olarak uygulanacak politikalar üzerinde piyasanın etkisi çok daha fazla olacaktır.
Dahası, piyasanın bu tarz beklentileri bu piyasalarda iş yapan yerli ve yabancı finans uzmanların da de facto bazı beklentilere sahip olmalarına yol açmaktadır. Bu ortak beklentiler Mehmet Şimşek ile yerli ve yabancı finans uzmanlarının ortak beklentilerin ve pratiklerini oluşturmaktadır.
Her şeyden önce bir iktisatçı için ekonomiyi sadece finans kesimlerinden oluşmuş bir yapı olarak görmeyerek, diğer sektörlerle birlikte bir bütün olarak görmek zaruridir. Dolayısıyla dikkatinizi sadece mali kesimle sınırladığınızda ve bu kesimdeki sorunları gidermeye yönelik politikalar uygulayıp, bu politikaların ekonominin diğer kesimlerini etkilemeyeceğini kabul etmek doğru olmayacaktır.
BİR İKTİSATÇI İÇİN EKONOMİYİ BİR BÜTÜN OLARAK GÖRMEK ZARURİDİR
Bugün Mehmet Şimşek ve politikaları ile ağırlıklı finans kesimi uzmanları arasındaki ilişkinin dinamiklerini bu çerçevede yorumlamakta yarar vardır.
Bu politikaların “iktisadi” açıdan yorumu ise bunlardan farklıdır. Her şeyden önce bir iktisatçı için ekonomiyi sadece finans kesimlerinden oluşmuş bir yapı olarak görmeyerek, diğer sektörlerle birlikte bir bütün olarak görmek zaruridir. Dolayısıyla dikkatinizi sadece mali kesimle sınırladığınızda ve bu kesimdeki sorunları gidermeye yönelik politikalar uygulayıp, bu politikaların ekonominin diğer kesimlerini etkilemeyeceğini kabul etmek doğru olmayacaktır.
Yani “finansal bakış açışının” ekonominin diğer kesimlerini ve o kesimlerinin yapısal sorunlarını “dışsal” kabul etmesi sorun olarak görülmelidir. Dolayısıyla iktisatçılar, finansal kesimin sorunlarını aşamaya yönelik olarak yapılacak uygulamaların diğer sektörlerde yapacağı etkileri de dikkate alınarak bu politikaların oluşturulmasını önerirler. Çünkü gerçek bir ekonomide, “finansal bakış açısına” sahip uzmanların varsaydığı gibi, kesimler arasında böyle bir dışsallık söz konusu değildir.
Geçen sene Mehmet Şimşek ekonominin başına geldiğinde, bazıları onu rahmetli Kemal Derviş ile karşılaştırmaya çalıştı. Uygulayacağı politikaların, aynı 2001 yılında olduğu gibi ülkenin kaderini değiştireceğini ve Türkiye iktisat tarihinde aynı Kemal Derviş gibi iz bırakacağını söyleyenler bile oldu.O günlerde Mehmet Şimşek Türkiye ekonomisinin sorunlarına yönelik doğruları söyle gibiydi. Daha icraatlarının ne olacağının ipuçlarını vermekten uzaktı. Bu yüzden geçmişle yapılan bu ilk karşılaştırmaları anlayışla karşılamak mümkündür.
Mehmet Şimşek’in yaklaşımı ve uyguladığı politikalara bakıldığında, ekonomi tarihimiz açısından önemli bu iki kişilik arasında çok ciddi farklılıklar olduğu görülmektedir. Elbette en temel fark Kemal Derviş’in iktisadi sorunlara sadece bir finansçı gözüyle bakmamasındadır.
MEHMET ŞİMŞEK İLE KEMAL DERVİŞ’İN FARKI
Ama aradan geçen bir yılı aşkın sürede ekonominin içinden geçtiği ekonomik krize yönelik olarak Mehmet Şimşek’in yaklaşımı ve uyguladığı politikalara bakıldığında, ekonomi tarihimiz açısından önemli bu iki kişilik arasında çok ciddi farklılıklar olduğu görülmektedir.
Elbette en temel fark Kemal Derviş’in iktisadi sorunlara sadece bir finansçı gözüyle bakmamasındadır. O, sorunların nedenlerini ekonominin diğer kesimlerindeki aksaklıklarda arayarak, ekonomide yapısal özellik kazanmış sorunları giderecek politikaları gündeme alan bir yaklaşımı benimsemiş olmasıdır.Hatta uygulanacak politikaların toplumun farklı kesimleri üzerindeki etkileri dikkate alarak ciddi bir sosyal dayanışma ağı oluşturmayı bile gündemine alması düşünmüş bir “iktisatçıdır” Kemal Derviş. İlgi alanını sadece finans kesiminin sorunları ile sınırlamamıştır. Türkiye ekonomisini bir bütün olarak dönüşümü ve bu amaçla ekonominin, kaynak kullanım tercihlerinin değiştirmeyi amaçlamıştır. Kanımca bir süreliğine de olsa bunu başarmıştır.Mehmet Şimşek’te böyle bir bakış açısının izlerine rastlayamıyoruz. Uygulama alanını, sadece finansal sorunlarla sınırlamış, maliye politikası için ise son derece iptidai olan, kamuoyunu daha fazla vergilendirerek kamu kesiminin bitmek tükenmek bilmeyen harcamalarına kaynak yaratmakla sınırlamıştır.
İşte bu sebepten dolayı Mehmet Şimşek, AKP iktidarının tahkimi için gerekli (ülkenin değil) harcamalarının finansmanında karşı karşıya kalınan finansal kısıtları aşmayı amaçlayan ve sadece bu yönde sonuçlar doğuracak politikaları uygulamaya çalışan bir portföy yöneticisi fonksiyonları icra etmektedir.
Haksız mıyım?
Yorum Yazın