Kendini anlama yolculuğunda yaşamın içerisinde sık sık yan yollara, kuytulara sapar ve soluklanırdı Kartonpierre. Sıkıcı bir ofis gününde sandalyesini döndürerek pencereye döndü ve kendi âlemine dalıverdi yine. Beyin makinesinin anahtarını 7 tur döndürüp kurdu düşünce mekaniğini ve salıverdi anahtarı. Mekaniğin düzeneğiyle dönmeye başladı anahtar gerisin geri. Ta ki bir noktaya varıncaya kadar.Çıplak gerçeğe tanıklık etmek için harcadığım zamanın ardından itiraf etmeliyim ki; düşünmenin hakkını vermedikçe gerçeği apaçık göremeyeceğim. Bu puslu perdenin ardından gördüklerim hayretimi katlamaya yetiyor şimdilik. Bir hiyerarşi var anlama sisteminde. Şehadet, hayret, sükûnet, kavrayış, özümseme ve ifşa. Anladığını anlatmakla varıyor düşünceler kemâle. Ardından yine aynı süreçler, yeni arayışlar, yeni bilgiler. Sonsuza dek sürecek bu devinim. İstek, ızdırap, hayal, puslu gerçek, hayret, yalın gerçekler ve sükûnet.Bu devinimde en önemli şey bilgi gibi duruyor ama her devinimde değişen bilginin ruhuma bir şifası yok. Hakikate varana kadar elde ettiğim her bilgi geçici istekler, hayal kırıklığı ve ızdıraba sebep olduğundan canımı yakıyor. Ancak gerçeğe ulaşacağım zincirin bir halkası olduklarından katlanıyorum onlara.Hakikati elde edemediğim müddetçe elime geçen yalnızca hayal, hayret ve sükûnet. Yalancı doğum sancısı gibi bir sükûnet. Hakikati bulamadığım müddetçe hiç birinin önemi yok. Hayat bu üçünün sürekli deveranı ile devam edip gidiyor genellikle. Hakikati bulsam ne olur? Gerçekliğe hapsolmaz mıyım? Gerçeğe hapsolur ve hayatın tadını kaçırırsam ya? Ya bir daha hiç hayal kuramaz ve çileğin tadını hiç alamazsam?Gerçekler bizi çitlerin arasında oynamaya sevk ederken, hayaller sonsuz tarlaların üzerinde uçmaya izin verir. Öyle daha mutlu kalırım belki de. Hayatımın sınırlarını aşma imkânım olur gönlümce.Hayaller; sonsuz, sınırsız ve yalnızca bana ait.Kendisiyle yüzleşmeye üşendi Kartonpierre ve bir piyon buldu kendine. Mesela; zekâsı, geliri, etiketi, saygınlığı, fiziği olabileceklerin en aşağılarında yüzen bir adam olsun elimizde. Bu adam; zeki, saygın, güzelliği olabileceklerin en üzerinde bir kadınla ilişki yaşıyor olabilir hayalinde. İlişki yaşamak bir yana, bu kadın gerçekte dönüp bakmayacağı adamın kölesi olabilir. Bilse cinnet geçireceği bu hayal karşısında ne yapabilir ki bu kadın? Hayaller öznel ve ihtimalleri hesaba katmadan ilerleyebilme gücü açısında büyüleyici, sonsuz ve sınırsız bir âlem. Öyle mi ki? Hayal kurarken bile kuşatılmış olduğunu fark etti Kartonpierre. Dünyada yaşayıp da sonsuz ve sınırsız hayal gücüne sahip olabilecek biri nasıl biridir acaba diye düşünmeye koyuldu. O kişi neden ben olmayayım ki?Bunu nasıl başarabileceğine kafa yormaya başladı. Nasıl sonsuzca hayal kurabilirim? Aklının çalışma yöntemlerini değiştirmeliydi Kartonpierre. Çünkü aklın bir çalışma yöntemi vardı, dosyaları tasnif düzeni ve bilgileri işleyiş biçimi vardı. Aklının yazı kâtibi muhtemelen 45 yaşlarında, bekâr, idealist bir kadındı. Katı kuralları vardı. O nasıl kayıt tutuyorsa anılarından, Kartonpierre de bu malzemeye göre hayal üretebiliyordu. “Bir plan dâhilinde hayal kuruyoruz” dedi Kartonpierre. Bu planı çizen, onu en çok etkileyen şeylerdi. Kimisi iyi, kimisi kötü anılar. Kötü anılar katı kurallar koyardı hayal dünyasına. Bir otelde tatil yaparken otelin terliğini bulamadığı için yataktan inemediği gün fark etmişti bunu. Annesi çok titiz bir kadındı ve onu da kendi kuralları ile yetiştirmişti. Temizlikle ilgili bir eyleme girişeceği an annesi zihninde konuşmaya ve ona neyi nasıl yapacağını söylemeye başlardı ve o da öyle yapardı. O yüzden, annesi otel odasında olmadığı halde, yataktan inebilmek için yatmadan önce savurduğu terlikleri aradı. Bulamadığı an başını öfkeyle kaldırdığında karşısında salınan söğüt ağacının yemyeşil saçlarını gördü ve büyülendi Kartonpierre. O an annesinin değil de bu kadının esnek kurallarına uymaya karar verdi. Sonra bastı ahşap döşemeye ve o tatili boyunca hiç çekinmedi kirli ayaklarıyla çoraplarını giymeye ve kirlenen çoraplarıyla ayakkabısına basmaya ve sonra da o ayakkabıyı yıkama gereği duymamaya. Annesini yanında gezdirdiğini fark etmişti Kartonpierre. Hâlbuki o hayatı boyunca tatil yapmadığından, hiç hazzetmezdi tatil yapmaktan ve yapanlardan ve otellerden ve yeterince steril olmayan nevresim takımlarından, defalarca sofraya konup kaldırılan şarküteri ürünlerinden.Tıpkı annesi gibi kovması gereken kim bilir kaç operatör vardı zihnini iğdiş eden, özgürce düşünmesini engelleyen. Annesinin zıddına giderek kurduğu hayalleri ve gerçekleştirdiği eylemleri düşünürse, o bile ondan ayrı değil ki. Zıddına gidiyorum ama onun zıddına, canımın istediği yere değil, dedi Kartonpierre. Canım, hiç tecrübe etmese, nereden bilirdi ne isteyeceğini zaten?Aklının bile kendi kafasına göre davrandığını getirdi hatırına Kartonpierre. Sahi kimden alıyor bu akılları?Mesela; aklımıza getirmek istediğimiz bir şey ne kadar zorlarsak zorlayalım yada ne kadar beklersek bekleyelim gelmeyebilir. Tamamen onun insafına kalmış gibiyizdir. Hani şu kuralcı kâtibenin. Ama bazen de hiç gündemimizde yokken, birden bire aklımıza düşüverir ve bizi hemen harekete geçirir o meçhul yerden çıkıp gelen çılgın fikirler. Geleni ve gelmeyeni biz takdir etmediğimize göre kesin olarak söyleyebiliriz, hayal dünyamız da sonsuz ve sınırsız değil.Bir plan dâhilinde hayal kuruyoruzdur mesela. Hayallerimizi dahi bir planın parçası olarak kurduğumuz vehmi ne kadar korkunç!!Aklımıza getirmek istediğimiz ve bir türlü bulup da çıkaramadığımız o ipin ucu hangi kuyunun dibinde ıslak uçlarıyla kıs kıs gülüyordur acaba? Yahut aniden apaçık bir hakikat gibi karşımızda duran hayaller nasıl bu kadar gerçekmiş gibi acı verebiliyor?Pencereden masasına döndü Kartonpierre. Masa takvimine baktı, listelerin, zımbanın ve renkli kalemlerin renksiz dünyasına. Yazıcının yanı başında bir Tolstoy kitabı duruyordu, Hayatı Sorgulamak. Tüm bunların içinde belki en gerçeği.
Bir plan dahilinde hayal kuruyoruzdur mesela…
Bir plan dahilinde hayal kuruyoruzdur mesela…
Yorum Yazın