Sadece Erdoğan değil bir bütün olarak iktidar bloku, tasavvur ettikleri Türkiye hedefinde ortaklaştırmak için muhalefetteki partileri kendi yanına hizalamak istiyor. Bunun içinde devletin tüm imkan ve araçlarını kullanıyorlar. Görünen o ki, bunu sivil toplum alanında da hedefledikleri açık. Tabi iş dünyası için de.
Bir önceki yazımı pazartesi akşamı izlediğim haberlerde öne çıkan konu başlıklarına ayırmış ve haberlerin çoğunluğunun ne yazık ki olumsuz olduğunu paylaşmıştım.
8 Şubat’ta RTÜK, yaptığı yazılı açıklama ile haber kanallarını uyarmış ve Türkiye’de “her şey kötü, olumlu hiçbir şey yokmuş” algısından vazgeçilmesini istemişti.
Aynı RTÜK, bu akşam ajanslara düşen bir habere göre Özlem Gürses’in TÜSİAD Başkanı Orhan Turhan’ın kendi hayatıyla ilgili verdiği bilgilerden sonra, “Şimdi bir Elazığ’ın köyündeki bir çocuğun buralara gelmesi ne kadar şey tartışılır” sözlerini, ‘Türkiye’de fırsat eşitliğinin azaldığını ima ettiği gerekçesiyle’ Sözcü TV’ye para cezası verdi.
Böylece açıklama konusunda ciddi olduklarını da göstermiş oldu RTÜK.
***
Başka bir tartışma da TÜSİAD ekseninde yaşananlar.
TÜSİAD, AKP’nin iktidar döneminde olumlu adımlarını destekledi. Olumsuz adımları karşısında da sesini zaman zaman yükselterek eleştirilerde bulundu. Yakın geçmişte bazı kritik gelişmelerde daha yüksek sesle eleştiride bulunabilirdi ama yapmadı. Sonuçta kurumsal olarak hiç bir zaman iktidarın karşısında yer almadı.
TÜSİAD geçen hafta genel kurul toplantısını gerçekleştirdi. Bu toplantıda hem Başkan Orhan Turhan hem de Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ömer Aras, ülkedeki son gelişmelerden hareketle hukuk başta olmak üzere yaşanan sorunlara dikkat çeken konuşmalara yaparak iktidarı eleştirdiler.
Gerek Turhan gerekse Aras’ın konuşmalarının benzerini pek çok kanalda yorumculardan, köşe yazılarından okuyorduk. Ki bu ve benzer görüşler ifade edenler sıkça hukuki takibata uğruyordu.
Turhan ve Aras’ın konuşmalarına AKP kanadından eleştiriler gelmiş ve Başkan Turhan’a değil ama YİK Başkanı Aras’a soruşturma açılmıştı.
TÜSİAD eski yöneticileri bir araya gelerek önceki gün bir açıklama yaptı ve Aras ve Turhan’a sahip çıkarak, kendilerine yönelik baskıya boyun eğmediler.
Ancak dün öğleden sonra bir gelişme daha oldu ve hem Turhan hem de Aras hakkında bu kez “gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlamasıyla yeni bir soruşturma başlatıldı ve polis nezaretinde adliyeye getirilerek ifadeleri alındı.
Dün açılan yeni soruşturmada Cumhurbaşkanı ve AKP lideri Erdoğan’ın dün Meclis’teki grup toplantısında TÜSİAD’a yönelik sert eleştirilerin payı var mı bilmiyoruz ama artık şunu biliyoruz; yargı özellikle gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs konusunda gazeteciden siyasetçiye, sıradan vatandaştan TÜSİAD yöneticisine kadar herkese eşit davranıyor.
***
Diğer yandan Meclis Grup Toplantısı’nda Erdoğan, TÜSİAD’a yönelik sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan konuşmasında; “TÜSİAD zihniyeti siyasetin zayıf ve devletin onların tasallutu olduğu dönemlerin sembolüdür. Bu yapı, kamunun kesesinden ve milletin sırtından elde edilen haksız kazançların yerli, milli üretim yerine distribütörlük yoluyla elde edilen imtiyazların gölgesinde büyümüş ve büyütülmüş iş adamlarıyla maruftur.
…
Eski Türkiye’nin kaotik ikliminde senelerce borunuzu öttürmüş olabilirsiniz, eski Türkiye’yi özlüyor da olabilirsiniz ama yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz. İş adamı derneği iseniz, iş adamı derneği gibi davranmayı öğreneceksiniz! Milleti kışkırtmayacak, devletin kurumlarını provoke etmeyecek, yargıyı baskı altına almaya kalkışmayacaksınız.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın konuşmasının TÜSİAD üzerinden eskileri anarak, bir anlamda da tabanını konsolide etme çabasıdır. Konuşmasındaki tarihi olaylara atıflar tam da bunu göstermektedir.
***
Erdoğan bu açıklamaları bana iki şey hatırlattı.
İlki, iktidar blokunun uzanca bir süredir siyasi motto olarak kulandıkları “Yerli ve Milli” kavramını.
Sadece Erdoğan değil bir bütün olarak iktidar bloku, tasavvur ettikleri Türkiye hedefinde ortaklaştırmak için muhalefetteki partileri kendi yanına hizalamak istiyor. Türkiye ve dünyaya kendileri gibi bakmasını arzu ediyor ve bunun içinde devletin tüm imkan ve araçlarını kullanıyorlar.
Bunu sivil toplum alanında da hedefledikleri açık. Tabi iş dünyası için de. Yerli ve Milli sivil toplum ve iş dünyası…
İkinci olarak ise İmamoğlu’nun 16 Ocak’ta yaptığı konuşmadaki sözlerini hatırlattı.
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat’ın tutuklanmasından sonra yaptığı konuşmada İmamoğlu; “Bugün bizim belediye başkanlarımızın meselesi gibi görenler, öyle kafasını kuma sokarak bunu görmezden gelemezler. Yarın sizin gazetelerinizin, televizyonlarınızın başına gelir. Sizin başınıza gelecek. İnanın, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Bugün sessizce ya da sadece içinden hayıflanarak ama ses çıkartmadan gelişmeleri izleyen iş dünyasının başına gelecek. Bu akıl, malınıza göz koyar. İş dünyasının, sermayenin, ekonominin içinde olan herkese sesleniyorum: Bu iş hafife almayın. Bu, büyük bir iştir. Sanatçılar, sporcular… Sizin de başınıza gelecek.” şeklinde konuşmuştu.
Tarih İmamoğlu’nu ne yazık ki, çok değil bir ayda doğruladı.
Tabi bütün bunlar iktidar blokunun da toplum üzerindeki baskısını arttırmasının da bir sonucu.
Bu bağlamda son soruyu da Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e soralım; hukukun üstünlüğünü tesis etmeden başta ekonomi olmak üzere iç ve dış sorunlarımızı çözebiliriz miyiz?

Yorum Yazın