Bankaların kredi verirken hesaba katması gereken pek çok maliyetten biri de SYR (sermaye yeterlik oranıdır). Bankalar hemen hiçbir şeyi yapmadıkları gibi kredileri de kafalarına göre vermezler. Sermayeleri ile orantılı vermek zorundadır. Sermayenin yeterli olup olmadığını BDDK denetler .
Bankacıdan Yeni Şafak yazarı olur mu? Bence olur. Neticede sponsoru devlet/parti olan Yeni Şafak’ta emekli bir Bankacı ekonomi konusundaki fikirlerini paylaşabilir. Peki tersi olası mı? Yani Yeni Şafak yazarından Bankacı olur mu? Olmayacağını ülkece gördük. Şahap Kavcıoğlu Merkez Bankasının başına geldiğinde Yeni Şafak’taki fikirlerini herkes gayet iyi biliyordu. Erdoğan’ın “faiz sebep” ana fikri etrafında kararnamelere atılan imzaların etkisi gazete yazısı gibi meraklısını değil koca bir ülkeyi etkiledi.
Mehmet Şimşek görevi devraldığında irrasyonel ekonomiyi yargılayan sözlerinin birinci muhatabı Nebati’ydi ama arkasından da Şahap Kavcıoğlu gelmekteydi.
Kavcıoğlu’nun TCMB’den ayrıldıktan sonra BDDK’nın başına gelmesi Mehmet Şimşek açısından bir çelişki gibi görünse de ideolojik pragmatik AKP/Erdoğan iktidarı için her zamanki gibi olağan bir atama olarak kayda geçti.
BDDK özünde kısıtlayıcı bir kurumdur. Bankaları “onu yapmayın bunu yapmayın” diyerek yönlendirir. Kavcıoğlu’nun “faiz sebep enflasyon sonuç” döneminin ardından başlayan “enflasyon sebep faiz sonuç” döneminde BDDK’nın başına gelmesi bu yönüyle çok da sıkıntı yaratmadı.
Faizler artmış, kredilerin GSMH’ye oranı tarihsel olarak dip noktalara gelmiş durumda. Hal böyle olunca BDDK gibi özünde kısıtlayıcı bir kurumun başındaki ismin kim olduğunun çok da önemi bulunmuyordu.
Şimşek sıkarken; Kavcıoğlu vidaları gevşetiyor mu?
Ancak hafta sonu haberlere düşen bir gelişme herkesin yerinde şöyle bir kaykılmasına , kaşların kalkmasına, “ne oluyoruz” denmesine yol açtı:
"Tüketicilere kullandırılan binek araç edinimi amaçlı taşıt kredileri ile taşıt teminatlı kredilerine ve yapılacak finansal kiralama işlemlerine, ihtiyaç kredilerine, bireysel kredi kartların ve tüketicinin kendisinin, eşinin veya 18 yaş altındaki çocuklarının malik olduğu en az bir konutunun bulunması halinde bu kişilere konut edinmeleri amacıyla kullandırılan ikamet amaçlı gayrimenkul ipoteği ile teminatlandırılan kredilere ilişkin daha ihtiyatlı risk ağırlıklarının belirlendiği 31/7/2023 tarihli ve 10630 sayılı Kurul Kararı ile 24/8/2023 tarihli ve 10655 sayılı Kurul Kararının ilga edilip söz konusu kredilere Yönetmelikte belirlenen risk ağırlıklarının uygulanmasına karar verilmiştir."
Türkçeye çevirecek olursak Bankaların yukarıda sayılan krediler için ayıracakları sermaye tutarı aşağı çekilmiş.
Bunu da özetlersek : Kredinin Bankaya maliyeti azalacak.,
Bankaların kredi verirken hesaba katması gereken pek çok maliyetten biri de SYR (sermaye yeterlik oranıdır). Bankalar hemen hiçbir şeyi yapmadıkları gibi kredileri de kafalarına göre vermezler. Sermayeleri ile orantılı vermek zorundadır. Sermayenin yeterli olup olmadığını BDDK denetler .
Yukarıda sayılan kredilere örneğin konut kredilerine ekstra maliyet yüklemenin manasını ve bunun makro ihtiyati izahını bize Ali Babacan bey çok iyi yapar. Konut kredisi NPL oranı binde bir olan ülkede konut kredisini ekstra kısıtlamak Bankaları korumak için değil dostlar alışverişte görsün diye yapılır. Türkiye’de makro ihtiyati önlem denince siz dostlar alışverişte görsün anlayın.
Dedemin radyosunun ve ekonominin ayarları ile kim oynadı?
Aslında BDDK’nın yaptığı düzenlemenin genel ifadesi Fine Tuning’dir. Yani İnce Ayar. Dedemin radyosunda ince ayar yapıp Viyana ile Zagreb’in arasında Prag radyosunu bulmak mümkündü. İnce ayar radyoda istasyon ayarlamak gibi dikkatle yapılması gereken bir iştir. Kaba ayar yaparsanız kendinizi Monte Carlo yada Canberra radyosu dinlerken bulabilirsiniz. Daha da kötüsü bir takım cızırtılara mahkum kalırsınız.
Türkiye Ekonomisinin 2021-22 yıllarında Nebati-Kavcıoğlu tandemi ile başına gelenler pek de ince ayarla falan uğraşılmasına yer bırakmamıştı. Faiz sebep enflasyon sonuç paradigması ekonominin bütün kanallarını dedemin radyosunu ehil olmayan birileri kurcalar gibi karmakarışık etmişti.
Aralarında bazı eski Merkez Bankacıların da olduğu ekonomistlerin BDDK kararını, Mehmet Şimşek tornavidayı sağa sıkarken , Kavcıoğlu’nun sola çeviren hamlesi olarak endişe verici bulmaları bana anlamsız geldi.
Bireysel Krediye devlet zaten faizin %30’u kadar ilave vergi koymuş durumda, faizin kendisi de aylık %4’ten %6’lara uzanıyor. Ortalama %5 banka faizi artı %1,5 devlet faizi ayda 6,5 yılda 78 yapıyor. Vatandaş %78’le borçlanıyor. Risk ağırlığının düşmesi bunu yüzde kaç düşürebilir ?
Bankaların aktif yapısı içinde zaten payı gerilemiş bireysel kredilere devlet bile ilave %30 vergi (KKDF+BSMV) koyarken Bankalar SYR oranı düştü diye oranları maliyetin altına çekecek değil. Oranlar en iyi ihtimalde ticari kredi oranlarına yaklaşır ama belirtttiğimiz ekstra devlet faiziyle yine çok çok pahalı kalmaya devam eder.
ba'de harâbi'l-Basr
Türkiye Ekonomisini para ve maliye politikasına gerek görmeden sadece Bankacılıkla yönlendirmek Ali Babacan’ın Makro İhtiyatlılık jargonundan kalma bir hastalıktı. Bu hastalık hala ekonomi yönetimini etkiliyor. Ülkede politik normalleşme kadar ekonomik normalleşmeye de ihtiyaç var. Bunun yolu Bankacılık’ın yakasından düşmekle olacak.
İnce ayarla işleri düzeltmenin treni çoktan kaçtı.
Yorum Yazın