Bazıları bu koşullarda onun görevinin başında kalmasını sevinçle karşılayabilir. Ancak bugün kamuoyunun anlaması gereken önemli bir gerçek şudur: Ekonomide herhangi bir başarı için Sayın Şimşek’in görevde kalması “gerekli koşul” olarak görülebilir. Ancak bu başarının somut hale gelebilmesi için “yeterli koşul” politika yaparken Sayın Şimşek’e sağlanan hareket alanının ne kadar olduğudur.
Ülke olarak Sayın Mehmet Şimşek’in istifa edip etmediğini konuşulurken, sayın bakanının uygulamaya çalıştığı “prematüre” ekonomik programının olumsuz sonuçları kamuoyunun farklı kesimlerinde de görülmeye başladı.
Önceleri sadece sabit gelirliler, emekliler ve ücretlileri hedef alıyormuş gibi görülen bu politikalar, hasat döneminin başlaması ile birlikte farklı tarımsal kesimleri de etkisi altına almaya başladı.
Harcamalar kısmında eksik kalan maliye politikasının vergi artışları yoluyla vatandaşın sırtına yüklediği yük, sermaye kesimlerinden de şikâyetlerin yükselmesine neden oldu.
Bunca sene ekonomide yapılan yanlışların siyasi maliyetini ödememe imtiyazına sahip AKP, kaçınılmaz olarak yaşanan gelişmelerinin siyasi maliyetleriyle yüzleşmeye başladı.
Tüm bunlara rağmen, daha 2015 yılında iflas etmiş bir ekonomik politikasını sürdürme inadı bugün ortaya çıkan ekonomik sorunların nedenlerindendir.
Ekonomide yapılması zaruri bu dönüşümü yapmakta zorlanan AKP, iktidarını dayandırdığı ama ekonomik manada ülkeye katkısı sınırlı kesimlerle kurduğu bağı bir şekilde devam ettirmeye çalışmaktadır. Bunun için tüm ülkenin geleceğini riske atan ekonomik uygulamaları yapmaktan geri durmamıştır.
Bu yüzden ekonominin içine düştüğü zor dönemlerde bile eldeki ekonomik kaynakları bu kesimlerin kullanımına sunmakta bir sakınca görmemiştir. Bunun en bariz örneğini 2017’de zora düşmüş işletmelerin finansal kaynak ihtiyaçlarını gidermek ve onların ihtiyacı olan nakit akışı sağlamayı amaçlayan kredi garanti fonu kurup, para aktarmaktır. Bu şekilde ekonomiye katkısı son derecede sınırlı olan birçok “zombi şirketin” yaşamasına olanak sağlanmıştır. İktidara yakınlığı olan sermaye gruplarına düşük faizli kredi temini ve bunun dayandırıldığı “Nas söylemi” hep bu yüzdendir.
Şimdi ortaya çıkan ekonomik ve siyasi iklimde bunların dile getirilmemesi veya sorgulanmaması isteniyor. Tüm bunlar yaşanmamış gibi yapılarak, bugün maruz kaldığımız ekonomik politikalarla olan bağı koparılmak isteniyor. Kimse hesap sormuyor, sorumluluk hissetmiyor.
Koşulsuz bugünkü ekonomi yönetimine destek verilmesi isteniyor.
Şimdilerde AKP eskiden yaptıklarını yapacak, ekonomide olumlu bir “illüzyon” yaratacak finansal kaynaklardan mahrum. Dışarıdan kaynak bulunamadığı için ülke içinde imtiyaz sahibi olmayan kesimlerin kullandığı kaynaklara el konmak zorunda.
Burada sorun Sayın Mehmet Şimşek ve beraberindeki ekibin kendilerine tanınan sınırlı hareket alanında bundan farklı bir sonuç elde edip, ekonomideki sorunlara kalıcı çözümler üretebilme beklentisine sahip olmalarıdır.
SORUN, KALICI ÇÖZÜM BEKLENTİSİ
Maalesef Sayın Mehmet Şimşek’in kendisine tanınan sınırlı hareket alanı içinde geliştirdiği enflasyonla mücadele politikaları, uygulandığı haliyle son derecede tarafgir ve siyasi nitelik kazanıyor.
Zaten 20 yılı aşkın AKP iktidarının uygulamalarına bakan herhangi bir Türk vatandaşının bunun aksinin gerçekleşmesini beklemesi mümkün değildir. Burada sorun Sayın Mehmet Şimşek ve beraberindeki ekibin kendilerine tanınan sınırlı hareket alanında bundan farklı bir sonuç elde edip, ekonomideki sorunlara kalıcı çözümler üretebilme beklentisine sahip olmalarıdır.
Bir yandan ekonomik gelişmelerin yarattığı olumsuzlukların tüm kesimler üzerinde yarattığı memnuniyetsizlikler, diğer yandan bunları gidermeye yönelik adımları atabilecek otonomiye sahip olmayan ekonomi yönetiminin rahatsızlıkları ister istemez kamuoyu tarafından far edilmekte ve geçen hafta ortaya çıkan istifa söylentilerine yol açmaktadır.
Sayın Bakan’ın şimdilik görevinin başında kaldığı görülüyor. Ancak bu tartışmalar yaşanırken, Mehmet Şimşek ve ekibinin bugünkü sorunlara neden olan yapısal sıkıntıları giderme konusunda yol alıp alamayacağı göz ardı edilmiştir. Bizzat AKP iktidarının bunca zaman yaptığı ekonomik uygulamaların bu yapısal sorunların nedeni olduğu gerçeği görünmezden gelinmekte ve Sayın Şimşek’in bizzat kendisinin de sorumluluğu olan bu gerçek ile yüzleşmekteki isteksizliği ise dikkatlerden kaçmaktadır. Elbette bunun Sayın Şimşek’in sıkça şikâyet ettiği gibi, politikalarının inanırlığını azaltan bir etki yaratmaktadır.
Bugün Türkiye ekonomisindeki sorunları sadece yüksek enflasyon sorununa indirgemek doğru değildir. Ekonominin yapısal sorunlarını halletmeden enflasyon konusunda kalıcı bir istikrar sağlanması düşünülemez.
Gıda enflasyonu iktidarın tarım politikası, barınma politikası ise ülkedeki barınma politikası ve konut edindirme pratikleriyle ilgili para politikasının sınırlarını aşan sorunlardır. Bu sorunların çözümü siyasi iktidarın kalkınma paradigmasında bir değişime ihtiyaç duymaktadır.
PARA POLİTİKASININ SINIRLARINI AŞAN SORUNLAR
Maalesef Sayın Şimşek ve ekibi bugünkü ekonomik sorunların çözümünü doğru para politikası uygulamalarında arıyor. Bu politikaların dışına çıkmakta zorlanıyorlar. O yüzden de enflasyonda kalıcı bir çözüme ulaşılıp ulaşılmayacağı hala belirsizliğini koruyor.
Örneğin bugünkü enflasyonda en fazla etkiye sahip olan gıda ve kira enflasyonu para politikası ile çözüme kavuşturulabilecek sorunlar değildir. Her ikisi de yapısal sorunlardır. Gıda enflasyonu iktidarın tarım politikası, barınma politikası ise ülkedeki barınma politikası ve konut edindirme pratikleriyle ilgili para politikasının sınırlarını aşan sorunlardır.
Bu sorunların çözümü siyasi iktidarın kalkınma paradigmasında bir değişime ihtiyaç duymaktadır.
AKP’nin bugüne kadar benimsediği paradigmaya göre, “üreten ve değer yaratan” bir ekonomi öngörülmemiştir. Onun yerine ekonomiden ve ekonomi yönetiminden anlaşılan, “ticaret” yoluyla başkalarının ürettiklerini ve/veya dışarıdan borçlanılanı ülke içindeki siyasi yandaşları arasında “yeniden dağıtımını” sağlamak olarak anlamışlardır. Ülke ekonomisine kaynak akımı devam ederken, üretilen değerler var olduğu müddetçe bu yönetim pratiğinin sorgulanmasına gerek duyulmamıştır. Şimdi AKP’nin bu anlayışının ekonomide uygulanabilme olanağı kalmamıştır.
Maalesef Sayın Mehmet Şimşek’in bugünkü uygulamaları da bu “yeniden dağıtım” misyonuna uygun niteliktedir. Kendisinin oluşturduğu para politikasının sınırları için hapsolmuş sayın bakan, AKP’nin büyüme ve kalkınma paradigmasını değiştirebilecek herhangi bir inisiyatife sahip olmadığı gibi, onları politikaları için “veri” almak zorunda kalmıştır. Bu da onun enflasyonla mücadelede arzu ettiği başarıyı geciktirmekte, ama daha da önemlisi, belli kesimlere yüklenmiş olan maliyetleri arttırmaktadır. Bugün kamuoyunda artan memnuniyetsizliğin önemli bir nedeni de geniş bir kesime yayılan bu memnuniyetsizliklerdir.
Evet… Bugün Sayın Şimşek hala görevinin başındadır. Ancak onun sadece görevinin başında kalması ekonomideki sorunlara kalıcı çözüm bulunabileceği anlamına gelmemektedir.
Bazıları bu koşullarda onun görevinin başında kalmasını sevinçle karşılayabilir. Ancak bugün kamuoyunun anlaması gereken önemli bir gerçek şudur:
Ekonomide herhangi bir başarı için Sayın Şimşek’in görevde kalması “gerekli koşul” olarak görülebilir. Ancak bu başarının somut hale gelebilmesi için “yeterli koşul” politika yaparken Sayın Şimşek’e sağlanan hareket alanının ne kadar olduğudur.
Yorum Yazın