Özgür Özel ve CHP yönetimi muhtemelen 31 Mart seçim başarısının altında çok ağırlıklı olarak iktisadi kriz ve özellikle de çok yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının yattığı varsayımıyla mitingleri iktisadi konulara yoğunlaştırdılar ve böylece de Tandoğan’da yapılacak anayasa-hukuk devleti mitingi gümbürtüye gitti, çok yazık oldu.
31 Mart 2024 yerel seçimlerde CHP’nin birinci parti haline gelmesini izleyen günlerde CHP ve genel başkanı Özgür Özel bir dizi tematik mitingler düzenlemeye başladı.
Aralarında atladığım olabilir ama emekliler için, atanmayan öğretmenler için, çay ve fındık taban fiyatları için mitingler düzenledi CHP ve bence de çok iyi yaptı, umarım bu mitingler serisi devam eder.
Ancak, bu mitingler serisine aslında CHP Ankara Tandoğan’da anayasa mitingi ile başlıyordu, araya maalesef Kuzey Irak’ta yaşanan bir dram girdi, bu mitingi Özgür Özel’in ifadesi ile ertelendi; bu anayasa mitinginin nedeni hapiste olan Hatay milletvekili Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Meclis’e gelememesi idi, çok önemli bir miting olacak idi ama önce ertelendi, sonra da unutuldu ya da unutturuldu, bilemiyorum, yazının sonunda bu erteleme işine yönelik bir komplo yaklaşımını da sunacağım.
Yazıya önce bu anayasa mitinginin bir nedenden unutulmasının çok ama çok yanlış bir tercih olduğu saptaması ile başlayacağım; Özgür Özel ve CHP yönetimi muhtemelen 31 Mart seçim başarısının* altında çok ağırlıklı olarak iktisadi kriz ve özellikle de çok yüksek enflasyon ve hayat pahalılığının yattığı varsayımıyla mitingleri iktisadi konulara yoğunlaştırdılar ve böylece de Tandoğan’da yapılacak anayasa-hukuk devleti mitingi gümbürtüye gitti, çok yazık oldu.
Üstelik bu anayasa-hukuk devleti mitinginin süresiz ertelenmesi kararı CHP’nin toplumla iletişiminde ekonomik krizi, hayat pahalılığını öne çıkarma gayreti ile de çok büyük ölçüde çelişiyor, bunu da iyi görmek lazım, bizlere de bunu iyi anlatmak düşüyor.
Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, Anayasanın resmen, evet resmen buzluğa kaldırıldığı, açık anayasal hükümlerin farklı yorumlanabildiği (en güçlünün mantığı en doğru mantıktır mantıksızlığı) bir ülkede neler mümkün değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır, bir bakalım: Anayasa, hukuk bir ülkede bu ölçüde çiğneniyor ise, o ülkenin emeklilerinin müreffeh bir emeklilik yaşamları hiç olmayacaktır…
ANAYASA ÇİĞNENİYORSA…
Argomuzda bir tabir var, “ne kadar ekmek o kadar köfte” diye, bu tabiri çağımızda mutlaka “ne kadar hukuk, o kadar köfte” diye değiştirmek lazım.
Şunu çok iyi görmek lazım, tabii CHP’nin de görmesi şart, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, Anayasanın resmen, evet resmen buzluğa kaldırıldığı, açık anayasal hükümlerin farklı yorumlanabildiği (en güçlünün mantığı en doğru mantıktır mantıksızlığı) bir ülkede neler mümkün değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır, bir bakalım:
-Anayasa, hukuk bir ülkede bu ölçüde çiğneniyor ise, o ülkenin emeklilerinin müreffeh bir emeklilik yaşamları hiç olmayacaktır, muhalefet önceliği en düşük emekli maaşının on bin liradan on beş bin liraya çıkmasına değil o ülkenin gerçek bir hukuk devletine dönüşmesine verirse emeklilerin durumunun daha hızlı iyileşebileceğini biliyoruz çünkü gerçek bir hukuk devletinde mesela kayıtdışılık çok azalacağı için aktüaryal dengeler daha düzgün olacaktır, işverenler çalışanlarının gerçek ücretlerini beyan edecekleri için sosyal güvenlik primleri de o ölçüde artacaktır, vs.
-Anayasa, hukuk bir ülkede bu ölçüde çiğneniyor ise, o ülkede öğretmelerin atanmama sorununu da çözmek mümkün değildir çünkü hukuksuz bir yerde bu sektörde öğretmen arz-talebini dengelemek, kontenjan fazlalarına yol açmamak olanaksızdır, gençlerin öğretmenliği bir garantili gelir kapısı olarak görmemeleri söz konusu değildir.
-Anayasa, hukuk bir ülkede bu ölçüde çiğneniyor ise o ülkede tarımsal üretimin çıktılarının da değerlenmesi, üreticinin maliyetleri üzerinde taban fiyat alması, arazi toplulaştırmaları yaparak verimliliği arttırması da olanaksızdır, tarım çalışanlarının sendikalaşması, güçlü üretim ve tüketim kooperatifleri oluşturması da.
Özgür Özel anayasa mitingini erteleyerek, önceliği ekonomik sorunlara vererek arabayı atların önüne koşmuş olmaktadır.
Tekraren ifade ediyorum, çağımızın temel bir gerçeğini, “ne kadar hukuk o kadar köfte” ilişkisini akıldan hiç çıkarmamak lazımdır ama elli yaşın üzerindeki kuşak için hukuk devleti hep belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaşılırsa yaşanabilecek bir hedef idi, temel ilke “ ne kadar köfte, o kadar hukuk devleti” idi, çağın koşulları şimdi olduğu gibi çok hızlı değişince de insanların eski yargılarından vazgeçmeleri kolay olmamaktadır.
Ancak, her şeye rağmen CHP’nin yönetici kadrolarının, en başka da Özgün Özel’in çağın önemli bir gerçeği olan “ne kadar hukuk o kadar köfte” ilkesini anlamış ve benimsemiş olmalarını beklerim, aksi çok sevimsizdir ama o zaman da neden Tandoğan anayasa mitinginin gündemden düştüğünü anlamak zorlaşmaktadır.
Bu ihtimal dahilinde de Tuğrul Türkeş’in Kavala ziyaretinin tümüyle Erdoğan’ın bilgisi ve onayıyla gerçekleştiğini düşünebiliriz, diye düşünüyorum. Kavala ve diğer Gezi mahkumlarının hala hapiste olmalarının maliyetinin artık Erdoğan için bu durumun bir dönem yarattığı faydanın önüne geçtiği kanısındayım ve bu kanı doğrultusunda da Eylül, Ekim aylarında Kavala ve diğerlerinin hapisten çıkacağını düşünüyorum.
TÜRKEŞ’İN KAVALA ZİYARETİ ERDOĞAN’IN BİLGİSİ DAHİLİNDE OLABİLİR
O zaman da aklıma yazının başlarında belirttiğim bir ihtimal gelmektedir, bu ihtimal de Özgür Özel’in Erdoğan ile anlaştığı, Gezi mahkumlarının Eylül, Ekim gibi yeniden yargılanma kararının çıkacağı ve yeniden yargılanmanın da tutuksuz yapılacağı vaadinin Erdoğan tarafından Özel’e yapıldığı, Erdoğan da bunun karşılığında Özel’den yeniden yargılanma kararı çıkana kadar konuyu köpürtmemesini istediği ihtimalidir.
Bu ihtimal dahilinde de Tuğrul Türkeş’in Kavala ziyaretinin tümüyle Erdoğan’ın bilgisi ve onayıyla gerçekleştiğini düşünebiliriz, diye düşünüyorum.
Kavala ve diğer Gezi mahkumlarının hala hapiste olmalarının maliyetinin artık Erdoğan için bu durumun bir dönem yarattığı faydanın önüne geçtiği kanısındayım ve bu kanı doğrultusunda da Eylül, Ekim aylarında Kavala ve diğerlerinin hapisten çıkacağını düşünüyorum.
Ancak, bu son kurduğum cümlenin vahametinin değerlendirmesini de okurlara havale ediyorum; bir ülke düşünün ki, yargı kararlarının tecellisinin Erdoğan’ın şahsi ikbali doğrultusunda yapacağı fayda-maliyet analizlerine bağlı olduğu ve bu durumun yadırganmadığı, adeta normalleştiği** bir ülke.
Şayet Özgür Özel’in Tandoğan anayasa mitingini unutmasının altında bu doğrultuda Erdoğan’dan aldığı bir garanti varsa, hukukun bir pazarlığa konu olması çirkinliğini saklı tutarak, durumu mazur görebiliriz.
Bu ihtimal dışında Tandoğan mitinginin karambole getirilmesi kabul edilebilir, anlaşılabilir bir şey olamaz.
---
*CHP için seçim başarısı dediğimiz 31 Mart 2024 acaba gerçekten CHP’nin bir başarısı mı, yoksa AKP’nin çok muazzam bir başarısızlığı mı, bu konuyu da iyi tartışmak lazım.
**Bu tür hukuk skandalları konusuna girdiğimizde aklıma hep Memduh Ün’ün yönetmenliğini yaptığı, Fatma Girik ve Kemal Sunal’ın başrollerde oynadığı o şahane “Kanlı Nigar” filmi geliyor.
Yorum Yazın