AKP yerel seçimlerden yara alarak çıksa da muhalefet bu yarayı derinleştirip siyasal liderliği ele alamadı. İktidar partisinin tek yumuşak karnı ise hala ekonomi. Daraltıcı ekonomi politikası geniş kitleleri mağdur ediyor. Bu nedenle yürütülen programda belli bir mesafe kaydedip, ardından da seçim ekonomisine geçmek iktidar için en uygun yol. O zamana kadar muhalefetteki parçalanmayı izlemek, rakiplerin iç çelişkilerini büyütürken parti içi fay hatlarını soğutmak Erdoğan’ın şu ana kadar başarıyla uyguladığı politik stratejinin esasını teşkil etmekte.
31 Mart’ı takip eden 6 ayın sonunda muhalefet darmadağın hale geldi. Yerel seçimlerin iki muzaffer partisinden biri Yeniden Refah, diğeri ise CHP. Her ikisi de AKP liderliği karşısında sorun yaşıyor. Öncelikle Erbakan’ın Yeniden Refah’ını ele alalım. Bu parti kurulduğu günden beri elitler karşısında zayıf bir konumda kaldı. İslamcı camianın ünlü isimleri Erbakan’la yol yürümektense Saadet, AKP, DEVA ve Gelecek’te kalmayı tercih etti. Ama halk Erbakan’a ve yarattığı Refah nostaljisine karşılık verdi.
Özellikle yoksul bölgelerde AKP iktidarının ekonomi politikalarından zarar gören kesimler bu partiye yöneldi. Ancak elitler liderliğe yeterince bağlı olmadığından elde edilen toplumsal desteğin siyasal sonuçları geçici oldu. Erbakan ciddi hiçbir karşılık almadan son anda Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçti. Bu fedakarlığı için mecliste fazladan vekil elde edemedi. Kendi gücüyle seçtirdiği vekillerden birini AKP’ye kaptırdı. 31 Mart’ta biri büyükşehir olmak üzere çok sayıda belediye kazandı. Anadolu bir Refah rüzgarı esti.
Ancak o seçilen belediye başkanlarının yarısı 6 ay içinde partilerinden istifa etti. AKP’nin siyasal baskısı karşısında Erbakan karşı stratejisi zayıf kalmakta. Partiye siyasal sosyolojik ihtiyaç hala devam ediyor. Çünkü ekonomik kriz muhafazakar kitleleri de perişan etmekte. Ama kadro istikrarı olmayan bir partinin AKP hegemonyası karşısında gerçekçi bir alternatif olması mümkün değil.
CHP’deki bu yoğun iç çekişme düzeyi onu AKP karşısında zayıflatmakta. Bu nedenle partinin pek çok ankette birinci parti olarak görünmesi politik açıdan kendisinden beklenen yararı vermiyor.
CHP’DEKİ YOĞUN İÇ ÇEKİŞME ONU AKP KARŞISINDA ZAYIFLATMAKTA
CHP’deki çözülme ise çok katmanlı bir şekilde devam etmekte. İmamoğlu, Yavaş, Özel ve Kılıçdaroğlu arasındaki iktidar mücadelesi partinin tek parça ve tek bir adayla Cumhurbaşkanlığı seçimini karşılamasını imkansız hale getirmiş durumda. Kılıçdaroğlu yeni yönetime karşı mesafeli duruşunu her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor. Bu sıfatla anılmayı uygun görmese de çoktan bir parti içi muhalefet unsuru haline gelmiş durumda. İmamoğlu,Özel yönetiminden o kadar da memnun değil. Değişimin durduğunu düşünüyor.
İmamoğlu ile Yavaş arasındaki gerilim saklanamaz bir niteliğe büründü. Yavaş Cumhurbaşkanı adayı olmak istiyor. Ama partiye hakim güçler İmamoğlu’nu aday olarak lanse etmekte. Yavaş’ın CHP’den, bu mümkün olamıyorsa bağımsız aday kimliğiyle meydana çıkması muhtemel. Bir de tabii İmamoğlu’nun siyasi yasak mevzusu var. CHP’deki bu yoğun iç çekişme düzeyi onu AKP karşısında zayıflatmakta. Bu nedenle partinin pek çok ankette birinci parti olarak görünmesi politik açıdan kendisinden beklenen yararı vermiyor. Çünkü yarın erken seçim kararı alınsa partiden çıkacak en az iki aday var.
AKP yerel seçimlerden yara alarak çıksa da muhalefet bu yarayı derinleştirip siyasal liderliği ele alamadı. İktidar partisinin tek yumuşak karnı ise hala ekonomi. Daraltıcı ekonomi politikası geniş kitleleri mağdur ediyor. Bu nedenle yürütülen programda belli bir mesafe kaydedip, ardından da seçim ekonomisine geçmek iktidar için en uygun yol. O zamana kadar muhalefetteki parçalanmayı izlemek, rakiplerin iç çelişkilerini büyütürken parti içi fay hatlarını soğutmak Erdoğan’ın şu ana kadar başarıyla uyguladığı politik stratejinin esasını teşkil etmekte.
Yorum Yazın