Erdoğan sadece MHP kıskacında değil, aynı zamanda devletin de kıskacında. Bu ikili kıskacı aşmasının yolu, var olan siyasal sistem ve siyaset yapma tarzı ve bu tarzın meşruiyet aldığı otoriter zihniyeti terk etmekten geçiyor. AKP’liler, AKP elitleri bunu istiyor olabilir ama Saray elitlerinin yani Beyaz Müslümanların bunu istediklerine emin değilim.
31 Mart seçim sonuçlarında AKP’nin ikinci parti olması parti içinde ciddi bir tartışma süreci başlattı.
Seçim sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özgür Özel’i parti merkezinde kabul etmesi, Erdoğan ağzından ifade edebilen siyasette “yumuşama” vurguları hep AKP içindeki parti elitlerinin yükselen sesleri.
Aynı şekilde Gezi tutukluları ve Osman Kavala için tahliye yolunun açılması konusunda köşe yazılarına yansıyan hassasiyet de kaynağı yine AKP elitleri.
Bu anlaşılabilir bir duygu.Çünkü, bu sürecin devamı AKP’nin daha fazla küçülmesi anlamını taşıyor. Bütün bu çıkışlar, bu çıkışı yapanlar için bir anlamda öz fikirlerini ifade etmeleri olarak okuyabiliriz.Peki bunlar ne kadar karşılık bulacak?
Açıkçası bu konuda umutlu değilim.
Erdoğan’ın Kızılcahamam Kampı’nda ifade ettiği; “Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık. Bu ülkede Kürtler, bir dönem uygulanan yanlış politikalar neticesinde ötelenmişlerdir. Hepsiyle biz kucaklaştık. Aleviler ötekileştirilmişti, sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik.” tespiti açık ifade edelim ki gerçeği yansıtmamaktadır.
AKP ELİTLERİ NE KADAR SAMİMİ?
Hafta sonu yapılan AKP Kızılcahamam'da Türkiye'nin Ortak Aklı kampında Erdoğan şunları ifade etmiş;
"Siyasette yumuşamaktan kastedilen hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır. Her zaman, olduğumuz gibi göründük, göründüğümüz gibi de olduk. Siyasetimizi gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmedik. Gerektiğinde sesimizi yükselttik, gerektiğinde kızdık, öfkelendik. Bir haksızlık gördüğümüzde, bir hukuksuzluk gördüğümüzde, ciğerimizi yakan, kanayan bir yara gördüğümüzde merhum Akif’in deyimiyle ‘Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım’ dedik ve var gücümüzle karşısında durduk.”
“Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık. Bu ülkede Kürtler, bir dönem uygulanan yanlış politikalar neticesinde ötelenmişlerdir. Hepsiyle biz kucaklaştık. Aleviler ötekileştirilmişti, sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik.”Erdoğan’ın konuşmasında yumuşamanın ne anlama geldiğini açık biçimde ifa ediyor. Bu; “hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmasıdır”. tespitlerini yapmış.
Kabul edelim ki, bu söylem içinde olduğumuz süreçte; “hukuka, demokrasiye, insan haklarına saygı duyulmadığının” bir anlamda ifadesidir. Ki yukarıdaki alıntıda ifade ettiği; “Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık. Bu ülkede Kürtler, bir dönem uygulanan yanlış politikalar neticesinde ötelenmişlerdir. Hepsiyle biz kucaklaştık. Aleviler ötekileştirilmişti, sorunlarını çözmek için samimiyetle çaba sarf ettik.” tespiti açık ifade edelim ki gerçeği yansıtmamaktadır.
Bunu, bu konuşmanın yapıldığı günün ertesinde milletin oylarıyla seçilmiş Hakkari Belediye Başkanı görevden alınarak, yerine kayyım atanmasından gördük.Nitekim aynı toplantıda partinin halktan koptuğu yönündeki görüşler daha fazla ve daha yüksek sesle ifade edilmiş. Hatta o toplantıda AKP ve Saray elitlerinin halktan koptuğu ve bunların “Beyaz Müslüman” olarak tanımlandığını sevgili Hilal Köylü’nün Serbestiyet’teki kulis haberinden öğrendik.
Haberde ilgili bölüm şöyle;
“Cumhurbaşkanımız Erdoğan; 31 Mart seçim sonuçlarının alındığı ilk akşamdan beri halkın AK Parti’ye verdiği mesajın doğru okunacağı mesajını verdi. Sonrasında Erdoğan’ın, parti yönetiminden halkla kendisi ve parti arasındaki duvarın ya da duvarların kaldırılmasını istediğini biliyoruz. Sorun tam da burada: AK Parti halktan uzak, halktan kopuk görüntüsünden kurtulması gerekiyor. Biz, muhalefetin halktan uzak ve kopuk olduğunu söylerken Beyaz Türkleri işaret ettik. Muhalefet halkın dilinden ve derdinden anlamayan Beyaz Türkler yaratmıştı. Şimdi AK Parti’nin zengin ettiği, halktan kopuk Beyaz Müslümanlar var. Bu kişiler gündem oluyor. Bunu da biz yarattık. Bu durumdan acilen kurtulmak gerekiyor.”
Kızılcahamam’da AKP’liler, “devletin imtiyaz tanıdığı başka Türkler’i Beyaz Müslüman olarak tanımlamışlar. Ama dediğim gibi sadece son yılların bir sonucu değil 2011 sonrası izlenen politikaların bir sonucu. Ve Kızılcahamam’da bu eleştirileri yapanlar da, gelinen noktada yaşananların sorumlularıdır.
BURAYA ADIM ADIM GELİNDİ
Bütün bu şikayetler AKP son seçimde 2. Parti olduğu için yapılmaktadır.Ancak bugünler geliyorum diyen bir süreçti. Üstelik ta 2013’ten bu yana.Bu sona ve tehlikeye 11 yıl önce yazdığım yazıda dikkat çekmiştim.
Yazının başlığı; “Beyaz Türklerin yerini kim alacak?” şeklinde idi. Ve yazının sonu;“Evet, Eski Türkiye’de Beyaz Türkleri, hak etmedikleri imtiyazlar üzerinden eleştirdik. Kamusal alanın çoğullaşmasına itirazları üzerinden eleştirdik. Ve bugün hala eleştiriyoruz.Türkiye değişiyor.Ama hala Yeni Türkiye’yi kuramadık. Zira son yıllardaki kamusal tercihlere bakıldığında görüyoruz ki, Birinci Cumhuriyet’in “kamusal alan”ı inşa ederken kullandığı filtre ortadan kalkmamış, sadece şekil değiştirmiş ve başka bir kültürel kod ile hayatına devam ediyor. Beyaz Türklerin yerini bu kez devletin imtiyaz tanıdığı başka Türkler alıyor.”şeklinde bitiyordu.
Kızılcahamam’da AKP’liler, “devletin imtiyaz tanıdığı başka Türkler’i Beyaz Müslüman olarak tanımlamışlar.
Ama dediğim gibi sadece son yılların bir sonucu değil 2011 sonrası izlenen politikaların bir sonucu.Ve Kızılcahamam’da bu eleştirileri yapanlar da, gelinen noktada yaşananların sorumlularıdır.
Şimdi konuşmalarının temel nedeni AKP içine sıkışmış olmalarıdır. Eğer Saray eliti olsalardı onlardan bu eleştirileri yine duymazdık.
Bu açıdan bu eleştirileri yüksek sesle dile getirenler kapalı toplantılarda “öz fikirlerini” ifade ediyorlar.Burada sorun bu öz fikirlerin “resmi görüş” olup olmayacağı olacak.
Ve şu anda o resmi görüşü temsil eden kişi de, AKP Genel Başkanı sıfatını da taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan olacak.Ancak Erdoğan istese dahi bunun çok kolay olacağını söylemek mümkün değil.
Çünkü Erdoğan sadece MHP kıskacında değil, aynı zamanda devletin de kıskacında.
Bu ikili kıskacı aşmasının yolu, var olan siyasal sistem ve siyaset yapma tarzı ve bu tarzın meşruiyet aldığı otoriter zihniyeti terk etmekten geçiyor.
AKP’liler, AKP elitleri bunu istiyor olabilir ama Saray elitlerinin yani Beyaz Müslümanların ve Erdoğan'ın bunu istediğinden emin değilim.
Erdoğan'ın Akşener görüşmesine bu gözle bakmak gerek...
Yorum Yazın