ABD siyasetinde önemli bir yer edinen ve MAGA adıyla bilinen bu yeni Cumhuriyetçiliğin oluşmasına katkı sağlayanlar, 4 Kasım’da muhtemelen 2. kez devlet başkanı seçilecek Trump’ın ABD’yi tam teşekküllü bir oligarşiye sürüklemesinde de önemli rol oynayacaklardır.
ABD siyasetinde yeni figürlerin ortaya çıktığı bir dönem yaşanmakta. Esasında Trump’ın belki de görünürde en büyük destekçisi olan Elon Musk veya Hillbilly Elegy isimli otobiyografi eseriyle çok satan bir yazar olan ve 2020 itibarıyla siyasete girerek bugün Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı olan J.D Vance gibi figürler, önceki kariyerlerinde de gerek girişimci gerek yazar olarak çok tanınan isimler olsa da bugün siyaset sahnesinde yeni figürlerdir. Ticaretin, sanatın, sporun ve teknolojinin siyasetle arasındaki sınırın son derece şeffaflaştığı ve farklı kavramların iç içe geçtiği bu dönemde, hayatın çeşitli alanlarındaki tanınan insanların siyasete geçip önemli roller üstlenmeleri – en azından ABD özelinde- “tesadüf” olarak addedilebilecek bir unsur olmaktan ziyade arka planda yer alan karmaşık ideolojik çıkar ilişkilerinin irdelenmesini gerektiren bir portre ortaya koymaktadır.
Keza ABD siyasetinde önemli bir yer edinen ve MAGA adıyla bilinen bu yeni Cumhuriyetçiliğin oluşmasına katkı sağlayanlar, 4 Kasım’da muhtemelen 2. kez devlet başkanı seçilecek Trump’ın ABD’yi tam teşekküllü bir oligarşiye sürüklemesinde de önemli rol oynayacaklardır. Son zamanlarda Cumhuriyetçi cenahta “parlayan ve gelecek vadeden” figürlerin ideolojik düşüncelerinin oluşma süreci baz alındığında, esasında ABD’de Reagan döneminden bu yana ilk kez böylesine köklü bir siyasi değişimi mümkün kılanın Trump olmaktan ziyade günümüz MAGA siyasi figürlerinin ideolojilerini oluşturan kişiler olduğu ortaya çıkıyor.
J.D Vance 2010’lu yılların henüz başında, Yale Üniversitesi’nde bir hukuk öğrencisiyken, bir seminer vermek üzere Yale Üniversitesi’ne gelen Peter Thiel ile tanışmasını her zaman için hayatının dönüm noktalarından biri olarak nitelendiriyor[1]. Silikon Vadisi’nde büyük yatırımları olan ve teknoloji alanında önemli bir figür olan Thiel’in Vance’nin öğrencilik yıllarından önemli bir siyasi figür olmasına kadar geçen süreçte en büyük destekçisi olduğu bilinmektedir. Öyle ki, mezuniyetinin akabinde kısa bir süre için Thiel’in firmasında çalışan Vance, bu süre zarfında çok satan kitabı Hillbilly Elegy kitabını da tamamlamış oluyor. Vance’nin kitabında değindiği önemli temalar hiç şüphesiz ki Amerika’nın orta sınıfı ve kenar mahallelerde hayata tutunmaya çalışan insanların hayatı.
Kitabının popülerleşmesiyle eşgüdümlü olarak yalnızca edebiyat alanında değil, orta sınıf insanların hayatlarını iyi yansıtabildiği ve onların düşüncelerini iyi analiz edebildiği için siyaset alanında da popülerlik kazanan Vance, herhangi bir siyasi hüviyetinin olmamasına rağmen başta o zamanlar FOX News’in önemli figürlerinden olan Tucker Carlson’un, daha sonrasında ise pek çok haber kanalına konuk olarak çıkmaya ve politika, orta sınıf ve ekonomi özelindeki düşüncelerini paylaşmaya başlıyor[2]. Bu sayede kamuoyunda önemli bir tanınırlık kazanan Vance, 2020 itibarıyla Hillbilly Elegy isimli kitabının da temasını oluşturan memleketi Ohio’ya dönerek siyasete girmeye karar veriyor. Ancak tüm bu süreçlerde henüz Yale Üniversitesi’nde tanıştığı ve fikirlerinin oluşmasında önemli bir yer tutan Peter Thiel’i ise unutmamak gerekiyor. Keza Thiel’in, Silikon Vadisi’nin önemli bir milyoneri olarak Vance’nin seçim süreçlerine milyonlarca dolar bağış yaptığı belirtilmelidir.
Öyle ki, bu bağışın 15 milyon dolar olduğu bilinmekte[3]. Henüz 2022 yılında senatoya girmeye çalışan Vance’nin kampanyasına böylesine yüklü bir miktar bağışta bulunulması, şaşırtıcı unsurlardan bir tanesidir. Vance’nin politika girmeden önceki düşüncelerinin Trump’ın yaklaşımlarına uyumlu olmadığı ve hatta kendisinin Trump’ı “Amerika’nın Hitleri” olarak tanımladığı da bilinmektedir[4]. Ancak 2020 itibarıyla senatodan başlayarak politikaya adım atma isteği, Vance’nin düşüncelerini değiştirmiştir. Düşüncelerinin değişiminin, Thiel’in yüklü yardımlarıyla eş zamanlı gerçekleşmiş olması kamuoyunda sıklıkla tartışılan bir konu haline gelmiştir. Keza CBS News’e göre (bkz. 1. kaynak):
2019'da Vance, memleketi Ohio'ya geri döndü ve Thiel ve diğer seçkin teknoloji yatırımcılarının güçlü desteğiyle kendi girişim sermayesi şirketini kurdu. O sıralarda seçime girmeyi ciddi şekilde düşünüyordu ve bu konuda en büyük destekçisi de Thiel olmuştu. Vance nihayet 2021'de bu adımı attığında, Trump’ı Hitler’e benzeten en sert eleştirmenlerinden birinden en etkili savunucularından ve bağış toplayıcılarından birine dönüşmüştü. Öyle ki, bir zamanlar Vance’nin yakın bir arkadaşına attığı mesajda Trump’ı ‘Amerika’nın Hitleri’ olarak tanımladığı bilinmekte.
Önemli bir girişimci olan Thiel’in kendi ideolojik düşüncelerinin ise pek demokrasi yanlısı olmadığı düşünülmektedir. Keza kendisinin bir zamanlar “Demokrasi ve özgürlüğün birlikte sürdürülebildiğini düşünmüyorum” sözleri, bu hususta kanıt olarak sıklıkla dile getirilen ifadelerdir[5]. Peter Thiel’in siyaset bağlamındaki düşünceleri için yine kendisinin yakın bir arkadaşı ve kendi düşüncelerini oluşturma sürecinde önemli bir etkiye sahip olan Curtis Yarvin’in de fikirlerine bakmak gerekir. Eski bir yazılımcı olan Curtis Yarvin, siyasi herhangi bir pozisyonu haiz olmayan ancak son derece üretken bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Yarvin, dünyanın internete erişiminin gittikçe yaygınlaştığı 2007 ve sonrasında Unqualified Reservations isimli kendi internet sitesinde, Mencious Moldbug mahlasıyla sayısız yazı kaleme alıyor.
Amerika’daki demokrasinin zararlı olduğunu, basının ABD’yi yöneten “üst tabaka”nın güdümünde yer aldığını ve dolayısıyla temel misyonu halkı aydınlatmak olan basının, üst tabakanın fikirlerini savunmaktan başka hiçbir şey yapmadığını, devlet işleyişinden sorumlu en küçük devlet dairesinden en prestijli koltuklara kadar tüm süreçlerde görevli olan binlerce bürokratın ABD’nin iyiliğine çalışmadığını konu edinen bu yazıların sayısı, totalde yüzbinlerce karakterlik dev bir arşiv oluşturuyor[6]. Salt bir blogger olmaktan ziyade yazılarının çeşitliliği ve önemli figürleri etkilemesinden dolayı postmodern filozof olarak addedilen Yarvin, geniş bir etki alanına sahip olsa da özellikle de sol görüşlü insanlar nezdinde olumlu çağrışımlar uyandırmamaktadır. Keza demokrasinin işe yaramadığını ve ABD’nin monarşi yönetim biçimiyle yönetilmesi gerektiğini sıklıka vurguluyor.
Yarvin’in yazılarında değindiği önemli konulardan biri de Amerikan bürokrasisi. Ona göre demokratik yönetimlerde güç olgusu, mümkün mertebe bürokratlar arasında bölünmüştür. Tam olarak bölünmediyse bile bölündüğü algısı yaratılmıştır. Bunun nedeni ise bir başarı söz konusu olduğunda başarı, yönetimin önderliğinde ortak bir takım oyununun ürünüdür. Lakin başarısızlıkla karşılaşıldığında ise suçlamak veya sorumlu tutmak adına herhangi biri bulunamaz ve genellikle başarısızlığın faturası da böylece tabana yayılmış olur. Yarvin ise bu işleyişin başarı getirmekten ziyade herhangi bür süreci son derece yavaşlattığını ve etkililik açısından kısır bir mekanizmayı teşkil ettiğini belirtmektedir. Monarşi ise tüm kakofoniyi ortadan kaldırarak tek elden etkili bir yönetimi mümkün kılacaktır. Ancak Birleşik Krallık’taki monarşiden ziyade bir teknoloji şirketini yöneten CEO minvalinde bir monarşik yapının oluşturulması gerektiğini vurgular. Dolayısıyla Yarvin’in yaklaşımında teknolojinin kanaat önderlerinin önemli bir yer tuttuğu belirtilebilir. Bu şaşırtıcı da değildir. Eski bir yazılımcı olan Yarvin’in tıpkı Thiel gibi Silikon Vadisi geçmişi olduğunu da aktarmak gerekir. Katedral adını verdiği bir olgudan da bahsetmektedir Yarvin. Katedral, esasında toplumun tüm prestijli kurumlarıdır.
Harvard Üniversitesi de The New York Times gazetesi de Katedral çatısı altındaki kurumlardır. Yarvin, bu kurumların tarih boyunca gücü temsil eden kişilerin güdümünde yer aldığını, toplumu da içine kapsayacak şekilde büyük bir yankı odası oluşturduğunu düşünmektedir. Katedral’de yer alan herkes ve her kurum, gücü temsil eden kim ve ne ise onun güdümünde çalışmaktadır. Bilim de bu sarmaldan kurtulamaz sanat da. Basın ve Katedral arasındaki bu bağ bir süre sonra birbirinin çıkarına çalışan karmaşık bir network oluşturur. Örneğin, Harvard Üniversitesi’ndeki bir akademisyenin ortaya koyduğu veriler – ki bu veriler o an gücü temsil eden kişilerin ideolojisi ve görüşleriyle uyumludur- basın tarafından seslendirilir, dolayısıyla süreç sonunda eli güçlenen tek şey gücü elinde tutanlardır. Bu duruma örnek olarak ise tarihsel bir paradoksu öne sürer.
1940 yılında Harvard Üniversitesi’nin ideolojisiyle 2024 yılındaki Harvard Üniversitesi’nin ideolojisi mukayese edildiğinde arada büyük uçurumlar olacaktır. Fakat her iki dönem koşullarında alınan ideolojik tutumlarla o dönemin güçlü ideolojileri karşılaştırıldığında önemli farklar olmayacaktır der Yarvin. 1940’lardaki Harvard, 1940’lardaki Amerika ile uyumludur. 2024 Harvard’ı ise 2024 Amerikası ile. Bu paradigmaya uymayan her olay ise basın yoluyla bastırılmaktadır. Yarvin’e bu konuda katılmamak elde değildir. Keza İsrail’in Gazze’ye uyguladığı soykırımın akabinde geçtiğimiz günlerde Amerika’da pek çok üniversitede Gazze yanlısı ve şiddetten uzak yürüyüşler yapılmıştır. Ne var ki, çocuklar ve kadınlara uygulanan zulüme karşı gelmek amacıyla düzenlenen bu yürüyüşler kısa süre içerisinde Amerikan basını tarafından anti-semitizim olarak addedilerek toplumsal bir yanılsama oluşturuldu. Basının artan tepkisiyle birlikte söz konusu üniversitelerin kimi rektörleri istifaya zorlandı[7].
Ancak Yarvin’in düşüncelerine dönecek olursak, yüzbinlerce karakterlik bu yazıların toplumdaki önemli kişileri etkilediği belirtilebilir. Vance’nin üzerinde önemli bir etkisi olan Thiel’i de etkilediği yukarıda belirtilmişti. Trump’ın Başkan Yardımcısı adayı olan Vance’nin ise adaylığı açıklanmadan önce bir podcast sırasında “Eğer Trump’a bir tavsiye verecek olsaydım, orta seviyedeki tüm bürokratları kovmasını söylerdim, yönetimdeki tüm memurları. Onların yerine kendi adamlarımızı koyardım” sözleri kayda değerdir[8]. Vance’nin bu sözleri Yarvin’in bürokratlar özelindeki düşünceleriyle taşıdığı benzerlikler aşikardır. Vance’nin ideolojik olarak beslendiği iki isimden birinin Yarvin olduğu düşünüldüğünde bu durum şaşırtıcı olmamaktadır. The Verge’de yayımlanan bir makalede de Yarvin’in Vance üzerindeki etkisi şu sözlerle açıklanmaktadır:
Ancak, Cumhuriyetçi başkan yardımcısı adayı olmadan yıllar önce, Vance Yarvin’in kendi üzerindeki etkisini açıkça dillendiriyordu. 2021'de katıldığı sağcı bir podcast'te, “Bu konular hakkında yazılar yazmış olan Curtis Yarvin adında bir adam var,” demişti. Vance, yalnızca isim vermekle kalmamış; eski Başkan Donald Trump yeniden seçilirse federal bürokrasiyi nasıl yeniden yapılandırması gerektiğini de ayrıntılı bir şekilde anlatmıştı.[9]
Yeniden seçilmesi kuvvetle muhtemel görünen Trump’ın, 2025 itibarıyla kilit pozisyonlara kendisine sadık isimleri atamayı fakat bu atama süreçlerine geleneksel olarak uygulanan güvenlik soruşturmalarının engel olacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla bu güvenlik soruşturmalarının ortadan kaldırılması, en önemli meziyeti MAGA Cumhuriyetçisi olan isimlerin önemli pozisyonlara gelmesinin de önünü açacaktır.
MAGA CUMHURİYETÇİSİ İSİMLERİN ÖNÜ AÇILACAK
İlk olarak Yarvin’in kapsamlı yazılarıyla detaylandırılan bu yaklaşım, günümüzde Proje 2025 olarak bilinen ve Cumhuriyetçi Parti’nin Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda yürürlüğe sokacağı düşünülen el kitabını da etkilemiş görünüyor. Keza Trump’ın saatler içerisinde yapılacak olan Kasım 2024 seçimlerinde yeniden başkan seçilmesinin akabinde uygulanması ereğiyle hazırlanan bu projede, yeni Trump döneminde yapılması gerekenler detaylandırılmış bulunuyor. Trump’ın 2017 itibarıyla ilk başkanlığı sırasında karar alma süreçlerinde çoğu kez kendi fikirlerini benimsemeyen bürokratlar tarafından engellendiği kendisi tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Keza 2016’ya kadar ünlü bir iş adamı olan Trump’ın siyaset arenasına olan uzaklığı, başkan seçilmesinin akabinde önemli pozisyonlara getirilmesi gereken kişiler konusunda hazırlıksız yakalanmasına neden olmuştu. Ancak bu durumun 2025 itibarıyla söz konusu olamayacağını belirten Trump, yeniden seçilmesi halinde yeni yönetimini kendi karar alma mekanizmasını kolaylaştıracak isimlerle oluşturacağını sık sık belirtmektedir. Proje 2025 ise bu konuda tartışılmaz bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Keza yaklaşık 1000 sayfalık bu kitapta Trump’ın yeni yönetimini kendisine sadık, MAGA Cumhuriyetçisi kimselerle doldurması gerektiği, bu sayede fanatik düşünceleri olmayan ve ölçülü bürokratların Trump’ın kararlarını akamete uğratamayacağı aktarılmaktadır. ABD bürokrasisindeki yüzbinlerce bürokratın tasfiyesi, Yarvin’den başlayıp Thiel, Vance ve Proje 2025’i etkilemekle kalmamış, bizatihi Trump’ı da bu konuda ikna etmiştir. Keza kendisi geçtiğimiz günlerde Joe Rogan’ın yayınına konuk olmuş ve en büyük hatasının yanlış insanlarla çalışmak olduğunu belirtmiştir[10].
Bu bağlamda yeni Trump döneminde yalnızca ülkedeki göçmenlerin tasviyesine değil aynı zamanda devlet işleyişindeki bürokratların da tasviyesine şahitlik etmek muhtemel görünmektedir. Öyle ki, geçtiğimiz günlerde ABD basınına “Trump’ın seçilmesi halinde atanacak önemli bürokratlara uygulanan güvenlik soruşturmalarını kaldırmayı” planladığı haberleri düşmüştür[11][12]. Yeniden seçilmesi kuvvetle muhtemel görünen Trump’ın, 2025 itibarıyla kilit pozisyonlara kendisine sadık isimleri atamayı fakat bu atama süreçlerine geleneksel olarak uygulanan güvenlik soruşturmalarının engel olacağı belirtilmektedir. Dolayısıyla bu güvenlik soruşturmalarının ortadan kaldırılması, en önemli meziyeti MAGA Cumhuriyetçisi olan isimlerin önemli pozisyonlara gelmesinin de önünü açacaktır.
İnsanlar sürekli “Trump neden Putin’e hayranlık duyuyor?” diye soruyor. Aynı şekilde, “Trump neden Elon Musk’a hayran?” diye de sorulabilir. Çünkü Elon Musk, muhtemelen Trump’ın yeniden seçilme kampanyasının en büyük destekçisi ve en güçlü savunucusu haline gelmiş durumda.
ELON MUSK, TRUMP’IN KAMPANYASININ EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ
Cumhuriyetçi Parti’nin dönüşümündeki önemli figürlerden biri de şüphesiz ki Elon Musk’tır. Kendisinin, Trump’ı ve etrafındaki isimleri etkileyen Yarvin ve Thiel gibi önemli isimlerle ortak özelliği sermayesinin önemli bir kısmının teknolojiyi kullanan önemli girişimlerde yer almasıdır. SpaceX ve Tesla gibi şirketlerin yanı sıra dünyanın en etkiti iletişim platformu X’i de yöneten Musk, bu bağlamda etki alanı olarak Yarvin ve Thiel’den ayrılmaktadır. Ancak yine de tıpkı Thiel’in Vance’ye yapmış olduğu gibi Musk da Silikon Vadisi’nden gelen ve Trump’ın kampanyasına milyonlarca dolar bağışta bulunan önemli figürlerden biridir. Trump’ın mitinglerinde saatlerce boy gösteren ve sıkı bir MAGA destekçisi olduğunu her fırsatta dile getiren Musk, finansal gücü ve X platformuyla birlikte Starlink gibi iletişim olanakları sayesinde, belki de hiçbir insanın elde edemeyeceği bir etki alanına sahiptir.
Bu bağlamda Trump’ın seçim sürecinde önemli bir figür olan Musk’ın Trump’ın seçilmesi halinde resmi bir göreve geleceği de göz önüne alındığında[13], elinde bulundurduğu tüm araçlara ek olarak politik gücün de ekleneceği belirtilebilir. Bu durum, Musk’ın Trump’ın yeni döneminde üstleneceği resmi görevi kendi bireysel çıkarları uğruna kullanıp kullanmayacağı sorusunu da düşündürmektedir. Keza Trump’ın yalnızca ABD sınırları içerisinde değil, diğer ülkelerle de yakın ilişkiler içerisinde olmasını gerektiren Starlink girişiminden dolayı, Musk’ın elde edeceği politik gücü Starlink gibi girişimleri için de kullanabileceği aktarılmaktadır. Politico’da yayımlanan bir makalede şu sözler yer almaktadır:
Musk'ın Trump’ın seçimlerdeki başarısından kendi işlerini ilgilendiren konularda bir şeyler elde etmeyi umduğu açık. Ancak sadece Trump’tan değil, Putin’den de birtakım çıkarlar sağlamayı hedefliyor. Elon Musk için, Starlink ve SpaceX projeleri açısından dünyanın dört bir yanında, özellikle de Rusya ve Çin gibi geniş topraklarda kara istasyonlarına erişim gerekiyor. Musk, uydu sistemlerinin — ki şu anki yörüngedeki uyduların çoğu Starlink’e ait — Çin veya Rusya gibi düşman güçler tarafından tehdit edilmemesini istiyor. Rusya’nın uyduları uzayda imha edebilme kapasitesine sahip olduğunu gördük, ve Musk’ın çıkarları açısından bu durumdan kaçınmak, en temel önceliği olacaktır[14].
Esasında farklı sebeplerden dolayı Trump’ın ve çevresindeki önemli figürlerin Putin gibi isimlerle yakın ilişkisi muhtelif zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Trump’ın Putin ve Xi gibi demokratik rejimlerden uzak bir yönetim anlayışı benimseyen isimlerle iyi anlaştığı, bizatihi Trump tarafından dile getirilmektedir. Yine aynı makalede belirtildiği üzere:
İnsanlar sürekli “Trump neden Putin’e hayranlık duyuyor?” diye soruyor. Aynı şekilde, “Trump neden Elon Musk’a hayran?” diye de sorulabilir. Çünkü Elon Musk, muhtemelen Trump’ın yeniden seçilme kampanyasının en büyük destekçisi ve en güçlü savunucusu haline gelmiş durumda. Onu Trump ile mitinglerde görüyoruz, Trump’a oy vermeyi düşünenlere ödüller sunuyor ve Trump’a desteği için harcadığı milyonlarca dolardan sürekli bahsediyor. Hem Musk hem de Trump, kendilerini küresel ölçekte nüfuz sahibi olmak isteyen, olağanüstü güçlü bir zenginler sınıfının üyeleri olarak görüyorlar.
Trump’ın başkanlığının son bulmasından bu yana kendisinin Putin ile defalarca kez görüşmüş olması, benzer bir biçimde Musk’ın da Putin ile sürekli temas halinde olması[15], Cumhuriyetçi Parti’nin dönüştüren yeni figürlerin oligarşi eğilimlerinin söz konusu olabileceğini de düşündürmektedir. Keza bu dönüşümün önemli bir figürü olan Vance’nin “akıl hocalarının” demokrasiye yönelik görüşleri ve bu isimlerin Trump üzerindeki etkisi de göz önüne alındığında, söz konusu oligarşi eğiliminin salt siyasal figürlerle değil aynı zamanda teknoloji alanında önemli sermayedarlar olan kimseler tarafından da desteklendiği düşünülebilir.
---
[1] https://www.cbsnews.com/news/jd-vance-trump-vp-peter-thiel-billionaire/
[2] https://www.youtube.com/watch?v=4M_DlxA6330
[3] https://www.nytimes.com/2024/07/17/technology/jd-vance-tech-silicon-valley.html
[4] https://www.reuters.com/world/us/jd-vance-once-compared-trump-hitler-now-they-are-running-mates-2024-07-15/
[5] https://www.truthdig.com/articles/elon-musk-and-peter-thiels-war-on-democracy/
[6] https://www.unqualified-reservations.org/
[7] https://www.bbc.com/news/articles/cy8431ejnk5o
[8] https://www.defenseone.com/policy/2024/07/heres-now-trumps-new-vice-presidential-pick-stacks-federal-workforce-issues/398079/
[9] https://www.theverge.com/2024/10/16/24266512/jd-vance-curtis-yarvin-influence-rage-project-2025
[10] https://thehill.com/homenews/campaign/4955032-trump-criticizes-administration-picks/
[11] https://www.theguardian.com/us-news/2024/oct/28/trump-fbi-security-clearance-check
[12] https://www.nytimes.com/2024/10/27/us/politics/trump-security-clearances-fbi.html
[13] https://www.theguardian.com/us-news/article/2024/sep/05/trump-musk-efficiency-commission
[14] https://www.politico.com/news/magazine/2024/10/28/fiona-hill-explains-trump-musk-putin-00185820
[15] https://abcnews.go.com/US/elon-musk-regular-contact-vladimir-putin-new-report/story?id=115130093
Yorum Yazın