Bu AB Parlamento seçimlerinin (bence) en büyük kazananı Erdoğan, evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ama en büyük kaybedeni de çok büyük ölçüde Türkiye’nin büyük çoğunluğu olacak; bu saptamam kısa ve orta vade için geçerli, uzun vade için zaten analiz yapmak, tahmin üretmek pek mümkün değildir.
AB Parlamento seçimleri Avrupa’yı çok karıştırdı, neden çok karıştırdı ben çok anlamadım çünkü epey bir süredir sonuçların üç aşağı beş yukarı böyle çıkacağını siyasi analizciler, akademisyenler, gazeteciler söylüyorlardı. Sonuçlar benim için de çok can sıkıcı ama benim için bir sürpriz değildi, bu sonuçları bekliyordum; bu aşamada daha önemli olan Avrupa Birliği gibi muhtemelen, hatta pek muhtemelen de değil, kesinlikle insanlık tarihinin en önemli, en anlamlı özgürlük, refah ve güvenlik projesini ve bölgesini (AB) üreten halkların bu noktaya nasıl geldiklerinin tartışılması, sonuçların ciddi analizlere konu olması.
ABD gibi bir büyük demokraside de Trump’ın ikinci kez seçimleri kazanacağı yönündeki güçlü beklentiler de kanımca aynı analizlere konu olmalı; dünya üretiminin yaklaşık dörtte birini yapan, kişi başına gelirde altmış bin doları geride bırakmış, dünyanın en önde gelen üniversitelerini barındıran, mükemmele yakın köklü bir anayasası olan bir ülkede Trump’ın güçlü seçilme beklentileri hangi analizlere konu olacak ise AB için de bence aynı analiz metodolojisi kullanılmalı, bilgi ekonomisinin kazananları ve kaybedenleri ciddi bir biçimde masaya konmalı, kazananların neden etkin bir telafi mekanizmasını devreye sokamadıkları araştırılmalı.
Bu yazıda AB Parlamento seçimlerinin sonuçlarını okurlara aktarmayacağım, çok yerde düzgün bir biçimde yayınlandı, tekrarlamayacağım, Agos gazetesinde Cengiz Aktar konuya hakim biri olarak çok düzgün bir makale yayınladı bugün (11 Haziran Salı), isteyen internetten hemen ulaşıp okuyabilir. Bu seçim sonuçlarını çok büyük ölçüde Avrupa seçmeninin göçmen karşıtlığı ile açıklamak isteyenler var, bu gerekçe mutlaka çok önemli ama seçmen davranışlarını belirleyen başka faktörlerin daha da ağır bastığını düşünüyorum, bir gün kısmetse bu konuya da girerim ama şimdilik göçmen karşıtlığının seçimlerde birinci belirleyici olduğu varsayımı ile hareket edeceğim bugünkü yazıda. Evet, bu seçimlerin gerçek kazananı ve gerçek kaybedeni aslında kim ve kimler? Başka çok sayıda faktörü bilinçli olarak ihmal ederek bu soruya bizi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını çok ilgilendirecek bir açıdan yanıtlamaya çalışacağım bu soruyu.
Pazar günkü AB Parlamento seçimleri AB ülkelerinde ortanca seçmenin (median voter) çok önemli bir ölçüde AB kurucu ilkelerinden, Kopenhag kriterlerinden, tüm AB ülkeleri için bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadından uzaklaştığını ortaya koydu; AB’de bugünden sonra artık siyaseti, dış politikayı kozmopolitizme kapalı, göçmen ve hatta bir ölçüde yabancı karşıtı bu ortanca seçmen belirleyecek önemli ölçüde.
ORTANCA SEÇMEN, AB KURUCU İLKELERİNDEN UZAKLAŞTI
Bu AB Parlamento seçimlerinin (bence) en büyük kazananı Erdoğan, evet, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ama en büyük kaybedeni de çok büyük ölçüde Türkiye’nin büyük çoğunluğu olacak; bu saptamam kısa ve orta vade için geçerli, uzun vade için zaten analiz yapmak, tahmin üretmek pek mümkün değildir.
Pazar günkü AB Parlamento seçimleri AB ülkelerinde ortanca seçmenin (median voter) çok önemli bir ölçüde AB kurucu ilkelerinden, Kopenhag kriterlerinden, tüm AB ülkeleri için bağlayıcı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM içtihadından uzaklaştığını ortaya koydu; AB’de bugünden sonra artık siyaseti, dış politikayı kozmopolitizme kapalı, göçmen ve hatta bir ölçüde yabancı karşıtı bu ortanca seçmen belirleyecek önemli ölçüde.
Türkiye’nin AB tam üyeliği perspektifi zaten çok zorlaşmış idi, çok büyük ölçüde bizim hatalarımızdan, rant kollama merakımızdan oldu bu kopukluk ama bugünden sonra daha da güçlenecek bu uzaklaşma, bu kopukluk, bu durum da zaten Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerine çok meraklı AKP için çok iyi bir haber; bu durumun Türkiye’ye yansıması ise düşük büyüme oranları yani fakirleşme ve işsizlik, çok düşük standartlarda demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları, şeffaflığını daha da kaybedecek bir devlet aparatı, OHAL benzeri uygulamalar şeklinde olacak.
Erdoğan ve Cumhur ittifakı ülke içindeki hukuk dışı uygulamalarında kendilerini çok daha serbest hissedecekler, Avrupa kurumlarından yani AB ve Avrupa Konseyinden Türkiye’ye zaten çok azılmış olumlu baskılar muhtemelen sıfır mertebesine inecekler.
Erdoğan göçmen politikasında Avrupa için zaten “güvenirliğini” çok büyük ölçüde kanıtlamış bir siyasetçi ama muhalefet AB başkentleri için büyük bir risk oluşturmasa da “belirsizlik katsayısı” Erdoğan’a oranla daha yüksek; bu durum önümüzdeki ay ve yıllarda Avrupa’nın Erdoğan’ın iktidarını sağlamlaştıracak, konsolide edecek adımlar atmasına, mesela daha fazla dış kaynak bulunmasına neden olabilir.
ERDOĞAN GÖÇMEN KARTINI DAHA RAHAT KULLANACAK
Erdoğan göçmen kartını Avrupa’ya karşı çok daha rahat kullanacak, yine muhtemelen, Avrupa’dan daha fazla mülteci kabulü için kaynak da kullanabilecek; Kasım ayında Trump seçilir ise bu durum Erdoğan için biraz amiyane, daha ziyade popüler bir tabirle “kaymaklı ekmek kadayıfı” olacak ama bu kaymaklı ekmek kadayıfı zaten büyük ölçüde sağlığını kaybetmiş toplumun büyük çoğunluğu için çok ağır bir darbe olacak.
Erdoğan göçmen politikasında Avrupa için zaten “güvenirliğini” çok büyük ölçüde kanıtlamış bir siyasetçi ama muhalefet AB başkentleri için büyük bir risk oluşturmasa da “belirsizlik katsayısı” Erdoğan’a oranla daha yüksek; bu durum önümüzdeki ay ve yıllarda Avrupa’nın Erdoğan’ın iktidarını sağlamlaştıracak, konsolide edecek adımlar atmasına, mesela daha fazla dış kaynak bulunmasına neden olabilir, Avrupa kendisi için daha risk sizi tercih edecek ve bu tercih doğrultusunda da hareket edecek. AB Parlamento seçim sonuçları Pazar akşamı belli olmaya başladığı saatlerde Erdoğan’ın yakınlarıyla büyük bir kutlama yaptığını düşünüyorum, haksız da sayılmaz doğrusu. Bu durum da Türkiye’nin talihsizliği, Türkiye’de ve dünyada, ABD’de, AB’de, Hindistan’da (Rusya ve Çin’i hiç saymıyorum bile) özgürlüklere, hakkaniyetli gelir artışlarına karşı kadrolar iktidara yerleşiyorlar, bu kadroların kendi içlerinde farklılıkları mevcut ama en temel ortak noktaları çevre duyarsızlıkları, bu da küresel büyük bir sorun; Türkiye’nin talihsizliği çünkü Erdoğan bu küresel ortamda kendini çok daha rahat hissedecek muhtemelen.
Biz ise hala bugünkü (dünkü) iade-i ziyarette Erdoğan ve Özel’in, zabıt tutacakların oturma düzenleri nasıl olacak, hangi bayrak nereye nasıl asılacak, koltukların rengini, bunları konuşuyoruz.
Yorum Yazın