Bölgenin sosyoekonomik olarak yeniden canlandırılması için merkezi hükümet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası yardım kuruluşlarının koordineli çalışması büyük önem taşımaktadır. Uzun vadeli kentsel dönüşüm projeleriyle depreme dayanıklı şehirler inşa edilmeli, psikolojik destek hizmetleri yaygınlaştırılmalı ve göç eden nüfusun bölgeye dönüşünü teşvik edecek politikalar uygulanmalıdır.
6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler, Türkiye’nin güneydoğusunda büyük yıkıma neden oldu. Bu felaket, binlerce insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarca insanın evsiz kalmasına ve bölgedeki ekonomik yapının ciddi şekilde zarar görmesine yol açtı. Hayatını kaybeden, yitip giden tüm canlara Allahtan Rahmet diliyorum.
Depremin ardından yaşanan barınma, işsizlik ve altyapı sorunları, bölgenin sosyoekonomik yapısını derinden etkiledi. Bu süreçte hem kamu hem de özel sektörün iş birliğiyle sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi gerekmektedir.
Depremin ardından en büyük sorunlardan biri barınma oldu. On binlerce bina yıkıldığı veya ağır hasar aldığı için yüz binlerce insan evsiz kaldı. Acil yardım sürecinde Tüm Türkiye tek yürek oldu; çadır ve konteyner kentler kuruldu.
Kalıcı konut projelerinin hızlandırılması ve bölgeye özgü, depreme dayanıklı yeni yapıların inşa edilmesi kritik bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, yerel yönetimlerin afet yönetimi kapasitesinin artırılması ve halkın afetlere karşı bilinçlendirilmesi uzun vadede benzer felaketlerin etkilerini azaltabilir. Ancak, şu an tüm konutlar eski mevzuatla yapılmaktadır, eski binaların yerine yine eski projeler uygulanmaktadır. Bölge de daha önce hiç müteahhitlik tecrübesi ve yetkinliği olmayan inşaat firmalarının sayısında artış oldu.Depremin yaşandığı günlerde, televizyon kanallarında boy gösteren akademisyenler, bilim insanları deprem sonrası bölgenin inşası sürecinde yer almadılar. Bölgenin sağlıklı ve depreme dayanıklı inşaatı için ellerini taşın altına yeterince koymadılar… Kısaca bölgede binalar eski mevzuat ile eski yöntemlerle yükselmeye devam etmektedir. İşini temiz yapan firmalar ise, mevzuat değişmediği için, rekabet gücünü kaybetmektedirler. Çünkü mevcut mevzuat ile; inşaat metrekare maliyeti 10.000 TL’ye de 20.000 TL’ye de imal etmek mümkündür.
Önümüzdeki 2-3 yıl içinde bölgedeki inşaatlar tamamlanınca bölge insanın tamamı kredi borçlusu ve iş olanaklarından yoksun bir tablo ile karşımıza çıkacaktır. Konut inşası için alınan kredilerin geri ödemeleri bölgede ciddi bir yoksulluğa zemin hazırlayacaktır.
Bölgedeki ekonomik yapı da büyük zarar gördü. Tarım, sanayi ve ticaret alanında faaliyet gösteren birçok işletme ya tamamen yok oldu ya da faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı. İşsizlik oranları ciddi şekilde arttı ve ekonomik toparlanma sürecinin uzun süreceği öngörülmektedir. Bu noktada, küçük ve orta ölçekli işletmelerin desteklenmesi, esnafa yönelik faizsiz krediler sağlanması ve yeni istihdam alanlarının oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, bölgedeki sanayi yatırımlarının teşvik edilmesi ve lojistik altyapının güçlendirilmesi ekonomik iyileşme sürecini hızlandırabilir. Nitekim Türkiye’nin üretim kalbi olan Marmara bölgesinde beklenen yıkıcı depremin de etkilerini azaltmak için, yeni inşa edilen Adıyaman, Malatya… gibi sanayi alt yapısı yetersiz olan iller başta olmak üzere sanayi üretim tesislerinin kamu ve özel sektör öncülüğünde yeni bir konsept ile yeniden tasarlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, 11 ili etkileyen 6 Şubat depremi Marmara bölgesinde olsaydı, Türkiye daha büyük bir yıkım yaşardı. Bu nedenle, Marmara bölgesindeki üretim kapasitesi Türkiye geneline dağıtılmalıdır.
Son olarak, bölgenin sosyoekonomik olarak yeniden canlandırılması için merkezi hükümet, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası yardım kuruluşlarının koordineli çalışması büyük önem taşımaktadır. Uzun vadeli kentsel dönüşüm projeleriyle depreme dayanıklı şehirler inşa edilmeli, psikolojik destek hizmetleri yaygınlaştırılmalı ve göç eden nüfusun bölgeye dönüşünü teşvik edecek politikalar uygulanmalıdır. Depremin yaralarının tamamen sarılması zaman alacak olsa da doğru stratejiler ve kararlı politikalarla bölgeyi yeniden inşa etmek mümkündür. Nitekim bölgede süren inşaatlar ve kamunun sağladığı hibe ve kredilerin deprem illerinde neden olduğu ekonomik canlılık, bölgesel enflasyonu tetiklemiş durumdadır. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde bölgedeki inşaatlar tamamlanınca bölge insanın tamamı kredi borçlusu ve iş olanaklarından yoksun bir tablo ile karşımıza çıkacaktır. Konut inşası için alınan kredilerin geri ödemeleri bölgede ciddi bir yoksulluğa zemin hazırlayacaktır. Özellikle Adıyaman ili gibi sanayi üretim kapasitesi yetersiz olan illerde ciddi bir yoksulluk baş gösterecektir. Bu nedenle deprem bölgesinde önümüzdeki 10 yılın planı yapılmalıdır.

Yorum Yazın