kanunlar hem var, hem yok...
kimine var, kimine yok.
kimi zaman var, kimi zaman yok.
kimi yerde var, kimi yerde yok.
insan hakları, hani varımsı da yokumtrak;
demokrasi; demokrasisimsi...
sosyal adalet; sosyal adaletimsi...
varımtrak yokumsu...
tatlımtrak acımsı...
salımtrak ama çarşambamsı...
batılımsı da doğulumtrak...
ilerimsi de biraz gerimtrak...
Azizname
Türkiye’de (umarım yakın) gelecekteki bir iktidar değişikliğinde müfredata zorunlu eklenmesi gereken yazar hiç tereddütsüz Aziz Nesin’dir.
Bizim kuşağın büyük ölçüde okuduğu Nesin, politik olarak doğru olsa da stratejik olarak sıkıntılı Şeytan Ayetleri süreci ile gözden düşürülmeye ve yeni kuşaklardan uzak tutulmaya çalışıldı.
Oysa ki bütün hayatı bazen askeri faşizme, bazen sivil faşizme, en çok da soğuk savaşın anti komünist cadı avına karşı sağlam durmayla geçen Nesin’i okuyan herkes; ülkede ters giden şeylerin sebebini çok iyi bilir.
Günde 9 saat bilgisayar başında çalışılan bir banka şubesinde yangın çıkma olasılığı ile 230 kişiye 3 öğün yemek üretilen ahşap kaplama bir otelin yangın riskinin mukayesesini takdirinize bırakıyorum.
Uzun yıllar yaptığım banka müdürlüğü sırasında çalışanın elini kağıt kesmesin diye İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı istihdam ederdik. Bütün banka müdürleri yeni taşındıkları şubelerde yangın merdiveni yüzünden denetimlere maruz kalırdı. Milyonlar harcanıp dekore edilen binalar bazen bu yangın güvensizliği sorunu nedeniyle terk edilirdi. Saat 9’dan 18’e bilgisayar başında çalışılan bir banka şubesinde yangın çıkma olasılığı ile 230 kişiye 3 öğün yemek üretilen ahşap kaplama bir otelin yangın riskinin mukayesesini takdirinize bırakıyorum.
Ahşap bir binanın sigortalanmadığını defalarca deneyimlemiş olmamı da buna ilave edeyim. Haberler doğru ise Bolu’daki Otelin sigortasının mevcut olduğu anlaşılıyor. Yine de poliçenin detayları olmadan yorum yapmak doğru olmaz. Eğer sigortacı bu otelin risklerini uluslararası reassürere devrettiyse ortada ciddi bir risk algısı var demektir. Bu sigorta şirketinin benzer tüm poliçelerinin de mercek altına alınmasında fayda olacaktır. Bu da konuya dair benim katkım olsun.
Türk sağcıları Soğuk Savaş döneminde konjonktürel olarak Türk solunun en önemli işi olan Anti Amerikancılığı bile asıl Anti Amerikan bizdik diyerek kendine mal edecek kadar cüretkar.
Aziz Nesin bu ülkede çifte standardın hayat felsefesi olduğunu deneyimlemiş ve yazıya dökmüş biriydi.
25 yıllık Ak Parti iktidarından önce de “Dün Dündür Bugün Bugündür” şiarı vardı. Bu anlayışın soğuk savaşın karanlık yıllarında, bu kış gelecek komünizme karşı uygulamasını en derinden hissetmiş kişilerin başında o geliyordu.
Türk sağı 1950’de o zaman solcu falan da olmayan CHP’yi yenip direksiyona geçmişti. NATO’ya sadık Türk ordusunun devreye girdiği darbe dönemleri dışında ülkeyi neredeyse fasılasız sağcılar yönetti.
AKP’nin bu sürecin önemli bir kısmını kapsadığını söylemek yanlış olmaz. Aradaki fark şu ki AKP/Erdoğan iktidarı süre olarak öncüllerini çok aştı. İktidar gücü ise hiçbir sağ lidere nasip olmayacak bir seviyeye geldi.
Tek parti 1.0 döneminin kendi zamanının ruhuna uygun arkaik cezalandırma pratiklerini tabii ki bu günlerde görmeyiz. Ancak AKP yönetimi kendi çerçevesinde kalanlara gösterdiği hoşgörüyü rakiplerinden esirgeyerek ciddi bir görünmez korku duvarı yaratmayı başarıyor. Beğenmediği Belediye Başkanı kendi partisindense emekliliğini twitterda geçirebilirken muhalif başkanlar cezaeviyle tanışıyor.
AKP’nin basına el atarak kendi görsel ve yazılı medyasını oluşturması ise bütün bu sürecin olmazsa olmazı olarak yerini aldı. Geçmişte sadece Kamusal TRT ve Resmi Gazete ile sınırlı kalan iktidar propagandası varlığını iktidarın sağladığı reklamlara borçlu sözde özel özde parti/devlet kanalları ve yazılı basınıyla güçlendirdi.
Türk sağcıları Soğuk Savaş döneminde konjonktürel olarak Türk solunun en önemli işi olan Anti Amerikancılığı bile asıl Anti Amerikan bizdik diyerek kendine mal edecek kadar cüretkar oldular.
Faiz düşecek deyip taşı 19. Kattan çekip sonunda asansörü 50. Kata çıkarmak önemli sorun yaratmaktadır
Tarihi bükmenin son örnekleri arasında Fetullah Gülen takipçilerine bir dönem verilen tüm anahtarları sayabiliriz. Daha da güncel örneği ise son 10 yıldır istinasız her seçimde illet/zillet diye suçlanan kesimin planlamakla itham edildiği hamlenin bir sabah aniden iktidar kesiminin iş modeli olması oldu.
Siyasetin gelgitleri içinde dün dündür bugün bugündür demek çok da sorun olmayabilir. Ama mesele ekonomiyse dün faiz düşecek deyip taşı 19. Kattan çekip sonunda asansörü 50. Kata çıkarmak önemli sorun yaratmaktadır.
Dün itibariyle 2021’de %19 olan faizin 3 yılda 45’e inen(!) grafiği ülkede bir zamanlar Abidin Dino figürlerine yansıyan mutluluğunun son kırıntılarını da aldı götürdü.
Faiz sebep enflasyon sonuç denilerek çıkılan yolun sonu kabaca pek çok ülkedeki oranları toplasan ancak eşitlenecek bir faiz oranını düşüş diye servis etmek oldu.
Bu ülkedeki sağ geleneğin dönüş pratiği için sıradan olsa da bu durum geçmişte hiçbir sağ lidere nasip olmayacak düzeyde hasar yaratıcıydı.
Tam da Azizname’de dile geldiği gibi:
kanunlar hem var, hem yok...
kimine var, kimine yok.
kimi zaman var, kimi zaman yok.
kimi yerde var, kimi yerde yok.
insan hakları, hani varımsı da yokumtrak;
demokrasi; demokrasisimsi...
sosyal adalet; sosyal adaletimsi...
varımtrak yokumsu...
tatlımtrak acımsı...
salımtrak ama çarşambamsı...
batılımsı da doğulumtrak...
ilerimsi de biraz gerimtrak..
Yorum Yazın