Dünya sıralamasında 42. sıradayız, evet önemli bireysel yeteneklerimiz ve kariyerli oyuncularımız var, günlük bireysel performanslarda bazen çok iyi de olabiliyoruz, ama halen bir futbol geleneğimiz yok.
1960 yılından beri düzenlenen ve bu sene Almanya’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen Avrupa Futbol Şampiyonası ikinci tur maçları ile sona erdi ve 8 çeyrek finalist belirlendi. Daha önce 16 takımla oynanan turnuva, Fransa’da düzenlenen 2016’daki organizasyonla birlikte dörder takımlı 6 grup ve toplam 24 takımla oynanmaya başladı. Böylece gruplarında ilk iki sırayı alan takımların yanısıra, en iyi 4 grup üçüncüsünün oluşturduğu 16 takımlık grup ikinci tur maçları oynamaya hak kazanıyor. Türkiye de ikinci tura kalan takımlar arasına girdi.Bu durumda 24 takım arasından 16 takım içine girmek çok zor değil, ancak yine de bunun bir başarı olduğunu küçümsemiyorum. Zira turnuva öncesi yayınlanan güç sıralamasında, grubun en güçlü takımı Portekiz dünyada 6. sırada yer alırken, Çekya 34, Türkiye 42, Gürcistan ise 74. sırada bulunuyordu. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu grupta ilk üçe girmesi normal sonuç olmakla birlikte, Çekya ile aşağı yukarı denk takımlarız, ilk yarının ortalarında 10 kişi kalan rakibi son dakikalarda da olsa neden zorlanarak yenebildiğimizin cevabı burada aslında: Türkiye, kümülatifte Çekya’dan daha iyi bir takım değil!
Bu yüzden gruptan ikinci çıkmak başarıdır, heyecanı hamaseti seviyoruz ama kendimizi dev aynasında görmemizi gerektirecek bir noktada değiliz, dünyada 42. sıradayız!F grubunda Portekiz’le aynı puana ulaşan ve iki galibiyet alan Türk milli takımı, Son-16 turunda turnuvanın iyi futbol oynayan ekiplerinden Avusturya ile eşleşti ve çok zorlansa da 2-1 galip geldi. Şimdi sırada çeyrek finalde Hollanda eşleşmesi var, onu da geçmemiz halinde finale kadar yürüyebilme şansı var milli takımımızın.Ancak bu maçtan önce, turnuvanın geneli, grup aşamaları ve Son 16 turu ile ilgili bazı gözlemlerimi aktarmak istiyorum:
- Şu ana kadar turnuvanın en iyi takımları olarak ev sahibi Almanya ve İspanya göze çarpıyor. İspanya grup aşamasında, İtalya ve Hırvatistan’ın da bulunduğu grubu üç galibiyetle bitirirken, Almanya nispeten daha kolay bir grubu 2 galibiyet ve bir beraberlikle bitirdi.
- Bu iki takım, çeşitli takım ve oyuncu parametrelerine göre belirlenen güç sıralamalarında turnuvadaki en iyi iki takım olarak görünüyor. Grup aşamalarının ardından yapılan listenin tam hali ve puanlama şu şekilde:
- İspanya – 2455
- Almanya – 2367
- Fransa – 2366
- İngiltere – 2352
- Portekiz – 2239
- İtalya – 2116
- Hollanda – 2098
- Avusturya – 2073
- İsviçre – 2072
- Belçika – 2014
- Türkiye – 2005
- Danimarka – 1968
- Romanya – 1793
- Slovenya – 1791
- Slovakya – 1778
- Gürcistan – 1714
Bu sıralama biraz şaşırtıcı aslında, zira takımların bireysel oyuncularının piyasadaki maddi değerlerinin toplanmasıyla elde edilen değer sıralamasında ilk 12 sıra şu şekilde (milyon Euro):
- İngiltere – 1.520
- Fransa – 1.230
- Portekiz – 1.050
- İspanya – 965
- Almanya – 851
- Hollanda – 765
- İtalya – 705
- Belçika – 584
- Danimarka – 415
- Ukrayna – 379
- Hırvatistan – 328
- Türkiye – 324
Almanya-İspanya çeyrek finalini kazanacak takımın finale kadar yürüyeceğini ve şampiyon olacağını öngörüyorum.
Bu tabloda Son-16 eşleşmeleri şu şekilde oluştu (koyu renkli takımlar çeyrek finale yükseldi):İspanya – Gürcistan
Almanya – Danimarka
Portekiz – Slovenya
Fransa – Belçika
Romanya - Hollanda
Avusturya – Türkiye
İngiltere – Slovakya
İsviçre – İtalya
Yukarıdaki iki tablo ve sıralama arasında ilginç bazı sonuçlar dikkatimi çekiyor:
- Örneğin en pahalı kadro olan İngiltere, grup aşamalarında çok zorlanması bir yana, Son-16 turunda Slovakya gibi her iki sıralamada da son sıralarda yer alan bir takımı uzatma dakikalarında bulduğu iki golle ve çok zor geçebildi. Keza Euro-2020’nin kazananı, yani son şampiyon İtalya henüz ikinci turda İsviçre karşısında zor anlar yaşadı ve yenilerek turnuvaya veda etti.
- Almanya ve İspanya ise rakiplerini zorlanmadan yenip çeyrek finalde birbiriyle eşleşti. Turnuvanın, sayısal verilere göre de en iyi iki takımı olan bu iki dev futbol ülkesinin erken bir finalde birbirine rakip olması futbolseverleri doğal olarak üzdü. Zira oynadıkları futbolla, finale bu iki takımın çok yakıştığını düşünüyorum pek çok izleyici gibi.
- Almanya-İspanya çeyrek finalini kazanacak takımın finale kadar yürüyeceğini ve şampiyon olacağını öngörüyorum. Bu eşleşmede ev sahibi avantajıyla Almanları bir adım önde gördüğümü, şampiyonluğun Almanya’ya, turnuvanın en iyi oyuncusu ödülünün Kroos veya Musiala’ya gidebileceğini öngördüğümü de not düşmüş olayım. Olur da İspanya kupayı alırsa, Fabian Ruiz ve 16 yaşındaki Yamal’a bu ödül çok yakışacak.
- Almanya ve İspanya dışındaki takımlar arasındaki makasın her geçen yıl daha da kapandığını gözlemliyorum. Örneğin Slovakya ile İngiltere arasında oyun anlamında çok büyük bir fark yok, keza Gürcistan çıkıp Portekiz’i 2-0 yenebiliyor, Belçika Slovakya’ya yenilebiliyor. Oyun anlamındaki makasın kapanmasıyla birlikte fiziksel kondisyon ve dirilik, teknik ve bireysel yetenekler, topsuz oyundaki üstünlük ve takım savunması gibi daha üst düzey dinamikler belirleyici oluyor bu seviyelerde.
- Takımların ötesinde, bir parantez de geçtiğimiz günlerde Real Madrid’de futbolu bırakan ve Almanya forması altında artık son maçlarına çıkıp turnuva sonrası emekli olacak Toni Kroos için açmak istiyorum. Şimdiye kadar turnuvadaki en iyi birkaç orta saha oyuncusu arasında Kroos; grup maçları sonrası istatistiklere baktığımızda en çok topla buluşan, en çok top çalan, en yüksek pas yüzdesine sahip ve isabetli pas atan, en çok gollük şans yaratan oyuncu Kroos. İnanılmaz bir performans bu ve bir futbolsever olarak bu eşsiz maestronun böylesine zirvedeyken futbolu bırakacak olmasına üzülüyorum.
- Turnuvadaki üst düzey performanslarıyla Barış Alper Yılmaz ve Ferdi Kadıoğlu’nun (onların hemen ardından da sürpriz şekilde Mert Müldür’ün) birkaç hafta içinde Avrupa’nın önde gelen takımlarına transfer olabileceğini düşünüyorum. Bu yöndeki söylentilerin de artmasıyla bu ihtimal turnuva ilerledikçe güçleniyor. Türk futbolu adına yüksek bonservis geliri sağlayabilecek ve altyapıdaki genç oyuncuların vizyonunu genişletecek bir motivasyon unsuru olacak bu tür transferler. Keza Real Madrid’den Arda Güler ve Juventus’tan Kenan Yıldız gibi iki genç ve kaliteli ismin, bu turnuva performanslarıyla kendi kulüp takımlarındaki yerlerini daha da sağlamlaştıracaklarını düşünüyorum.
Türkiye için dalgalı performansı geride bırakıp istikrarlı şekilde bu seviyede mücadele verebilmek öncelikli ve gerçekçi hedef olmalı, 2016 ve 2020’den sonra 2024’e de katılarak bu açıdan istikrar yakalandı denilebilir.
***
Öte yandan, Avusturya’ya elenmiş olsaydı bile Türkiye’nin turnuvadaki performansının başarısız olmadığını iki parametreyle izah etmeye çalışayım:
- Bu turnuvalarda bizim seviyemizdeki takımlar için sürekli yarı final veya final oynamak, kupa almak değil, ama sürekli bu seviyede var olmak ve eleme gruplarını istikrarlı şekilde geçebilmek daha öncelikli –en azından bu aşamada ve dünyada 42. sırada yer alırken.1960’dan beri düzenlenen turnuvada, örneğin Almanya toplam 6 kez final oynayıp 3 sefer şampiyon olmuş, İspanya 4 final oynayıp 3 kez şampiyon olmuş, İtalya 4 final oynayıp 2 kez şampiyon olmuş ve istikrarlı şekilde her turnuvada yer almışlar.Türkiye ise Avrupa Futbol Şampiyonası sahnesinde ilk kez 1996’da boy gösterebildi, onda da grup aşamasında oynadığı üç maçı da kaybetti. 2000’deki turnuvaya katılıp gruptan çıkabildi ama çeyrek finalde Portekiz’e yenilip elendi; bu sonuç gerçekten başarıydı. 2004’te elemeleri geçemeyerek şampiyonaya katılamadı. 2008’de ise en büyük başarısını elde etti, yarı finale kadar yükseldi ve Almanya’ya 3-2 yenilerek elendi. 2012’de yine elemeleri geçip turnuvaya katılamadı, 2016’da katıldı ama üçüncü olup gruptan çıkamadı. 2020’deki turnuva ise 1996’dan sonra en başarısız performansa sahne oldu, gruptaki üç maçını da kaybedip şampiyonaya son sırada veda etti.Yani Türkiye için dalgalı performansı geride bırakıp istikrarlı şekilde bu seviyede mücadele verebilmek öncelikli ve gerçekçi hedef olmalı, 2016 ve 2020’den sonra 2024’e de katılarak bu açıdan istikrar yakalandı denilebilir. Daha önce 2000’de çeyrek final ve 2008’de yarı final oynadı bu takım, dolayısıyla grup aşamalarını geçip istikrarlı şekilde Son-16 ve çeyrek finallere kalabilmek şimdiki öncelikli hedef olmalı.
- Bir diğer husus, 1960’dan beri oynanan turnuva tarihinde toplam sadece 4 galibiyetimiz vardı (2008’de iki galibiyet, 2000 ve 2016’da birer galibiyet), tek başına 2024’te ise 3 galibiyet daha aldık. Bu, rasyonel bakabilen gözler için, daha iyiye ulaşma yolunda çok önemli bir başarı.
Yukarıda da değindiğim gibi, dünya sıralamasında 42. sıradayız, evet önemli bireysel yeteneklerimiz ve kariyerli oyuncularımız var, günlük bireysel performanslarda bazen çok iyi de olabiliyoruz, ama halen bir futbol geleneğimiz yok. Dalgalanmalarımız çok fazla ve hemen her alanda olduğu gibi, rasyonel olmayan beklentilerimiz imkân ve kabiliyetlerimizin çok önünde. Her şeyden önce ayaklarımızı yere sağlam bir şekilde basıp, mevcut kapasiteyi doğru kullanabilmeye ve beklentileri rasyonelleştirmeye ihtiyacımız var.Türkiye bugün çeyrek finalde, büyük bir başarı bu, ama bunu bir sonraki turnuvada da tekrarlayabilmek ve istikrarı sağlamak zorundayız öncelikle. Aksi takdirde geçici başarılar ve günlük bireysel performanslara bağlı kalan bir takım olmaktan ileri gidemeyebiliriz.
Yorum Yazın