Fassianos’un tablolarının baskılarını ilkin Plaka’daki eskici dükkânlarında gördüm, sonra orijinallerini ve numaralı baskılarını Kolonaki’nin sanat galerinde gezdim, nihayet soluğu Alekos Fassianos Müzesinde aldım. Çividi mavi ve ateşli turuncu Fassianos resimlerinin egemen rengidir.
Yunan resmi deyince akla ilk gelen isim El Greco diye bilinen Doménikos Theotokópoulos’tur herhalde.
Ressamlıkta kullandığı isim doğrudan “Yunan” anlamına geliyorsa da Yunanlı bir ressam neden Yunan olduğunu vurgulamak istesin?
1541’de Venedik’te ait Girit adasında doğan El Greco, genellikle İspanyol ressamlarıyla birlikte anılır.
El Greco, hayatının büyük bölümünü dışarıda geçirdi, Venedik’e gitti, Toledo’da, 1611 yılında öldü.
Onun resimlerine baktığımızda Yunanistan aklımıza gelmez.
Ne kadar Yunan’sa bir o kadar da Yunan değildir.
Oysa, Alekos Fassianos’un tablolarına bakar bakmaz insanın zihninde Yunanistan çağrışımları olanca gücüyle belirir.
Fassianos’un tablolarının baskılarını ilkin Plaka’daki eskici dükkânlarında gördüm, sonra orijinallerini ve numaralı baskılarını Kolonaki’nin sanat galerinde gezdim, nihayet soluğu Alekos Fassianos Müzesinde aldım.
Yunan sanatı deyince gözümün önünde evvela resim değil de heykel belirir, Yunan heykeli deyince de geniş omuzlu, geniş çeneli, gür saçlı, adaleli adamları biliriz.
Fassianos’un tablolarının çoğunun ortasında bu Yunan heykeline benzer bir adamla kadın yer alır.
Çividi mavi ve ateşli turuncu Fassianos resimlerinin egemen rengidir.
Fassianos Müzesi, yazarın ölümünden bir yıl sonra açılmış -2023.
Alekos Fassianos, gençliğinde konservatuara gitmiş, burada keman ve resim eğitimi almış, sonra litografi öğrenmek için bir bursla Paris’in yolunu tutmuş ve üç sene kalmış -1963.
67’de Albaylar Cuntası iktidarı ele geçirince yeniden Paris’e gitmiş, burada Aragon’la yakın arkadaş olmuş, Paris’in entelektüel ortamında kendine ciddi bir yer edinmiş.
Ressamlığın yanısıra sahne tasarımcılığı, yazarlık, şairlik, seramikçilik, kostüm ve kitap kapağı tasarımcılığı, senaryo yazarlığı ve mimarlık da yapmış.
Fassianos’un çocukluğu müzenin bulunduğu bu binada geçmiş ama 70’lerin sonunda annesi o evi yıktırarak şimdiki dört katlı apartmanı inşa ettirmiş.
Müzeden aldığım bilgi notunda yazdığına göre, çocukluk anılarının kaybolmasının Fassianos üzerinde travmatik bir etkisi olmuş.
Atina’dayken seksen kadar Fassianos resmi gördüğümü tahmin ediyorum, hemen hepsini çok sevdim ama bazılarına özellikle bayıldığımı ifade etmeliyim.
Kolonaki’de, sadece tablolar alınıp satıldığı için eskiciden çok galeriyi andıran bir dükkânda yine elden düşme Fassianos ararken, dükkânın sahibi, onun sadece dekoratif resimler çizdiğini esas Yunan ressamının Vassilis Germenis olduğunu söyledi.
Böylece, Fassianos’tan sonra Germenis’in tablolarını da inceleme fırsatı buldum.
O dükkânda birkaç tane orijinal Germenis vardı, manzara resimleri, dükkân sahibinin dediğine göre, Germenis’in aynı seriye ait başka tabloları Londra ve Paris’teki müzayedelerde kapış kapış satılıyormuş.
Germenis, hayatının bir döneminde Etiyopya’ya giderek Haile Selassie’nin saray ressamı olarak görev yapmış ama ben o resimlerini görme fırsatı bulamadım.
Fassianos’un bir özelliği de çok bariz şekilde kendisinden sonra gelen ressamları etkilemesi. Galerilerin birinde Fassianos’un tarzına çok benzese de “işte tam bir Fassianos!” demenin mümkün olmadığı tablolar gördüm, sorunca, her birinin başka Yunan ressamlarına ait olduğunu öğrendim.
FASSİANOS’UN BİR ÖZELLİĞİ DE KENDİSİNDEN SONRAKİLERİ ETKİLEMESİ
Gene de, bana göre, tarzları çok farklı olsa da, Fassianos kadar parlak bir ressam değil Germenis.
Fassianos’un bir özelliği de çok bariz şekilde kendisinden sonra gelen ressamları etkilemesi.
Galerilerin birinde Fassianos’un tarzına çok benzese de “işte tam bir Fassianos!” demenin mümkün olmadığı tablolar gördüm, sorunca, her birinin başka ve yine önemsiz sayılamayacak Yunan ressamlarına ait olduğunu öğrendim.
Fassianos’un bu açıdan da Yunan resim sanatı tarihinde bir yeri olduğunu düşünüyorum.
Görür görmez çarpılıp kaldığım, bambaşka bir ressam-heykeltıraştan da söz etmek istiyorum: Yannis Gaitis.
Kolonaki’de sadece onun duvar heykellerinden ve resimlerinden oluşan bir sergiye denk geldim.
Gaitis’in yolu da Atina Güzel Sanatlar Akademisi’nden geçmiş, ilk sergisini, öğrenciyken, binbir riski söze alarak, Alman işgali sırasında açmış, 1954’te Paris’e gitmiş, ülkedeki karışıklıklar sona erince Atina’ya dönmüş.
Yannis Gaitis’in heykelleri alıştığımız Yunan heykeline hiç benzemiyor, hemen hepsinde sıra sıra figüratif adamlar yer alıyor, bambaşka ve çok çarpıcı bir tarz.
İlk heykellerini bizzat boyamışken daha sonrakilerde baskı da kullanmış.
Fassianos gibi Gaitis’i de çok sevdim.
Yorum Yazın