Hatırlarsınız, Uğur Dündar hakkında açılan babalık davası, yedi ay kadar önce sürekli Sabah gazetesinin sürmanşetindeydi. Ama şimdi mahkeme karar verip, davayı reddedince haber bile yapmadılar.
Belli ki, mahkemenin kararını beğenmemişlerdi. Nitekim karardan hoşnutsuzluklarını babalık davası açan Dilara Gülatan ve kız kardeşi Duygu Nebioğlu’nun karar aleyhine sözlerini mutlak doğrularmış gibi haber yaparak gösterdiler.
22 Kasım’da, “Ablam gerekirse AİHM’e kadar gidecek”, 25 Kasım’da “Dündar’ın DNA testi usule uygun yapılmadı” ve 26 Kasım’da da “Dündar alaycı ve saygısız” haberiyle salvoya başladılar. Bugün de “Bu neyin telaşı” başlıklı bir haber vardı Sabah’ta. Muhtemelen daha da sürecek bu yayınlar…
Gazetecilik, yargılama haberlerinde suçlamalar kadar, savunmayı da dengeli biçimde yayımlamayı, adil, tarafsız ve önyargısız olmayı gerektirir. Haberini yaptığınız davayı izler, mahkemenin verdiği kararı da yayımlar, okurlarınızı eksiksiz bilgilendirirsiniz.
Sabah ve aynı gruptaki Takvim gazetesi, baştan itibaren bu davayı Uğur Dündar aleyhine kampanyaya dönüştürdü; ilk günden itibaren de tek yanlı, suçlayıcı ve hüküm içeren haberler yayımlamayı yeğlediler.
Sabah ve Takvim’in kampanyası
Aslında bu dava 2022’de açılmıştı ama Sabah, Duygu Nebioğlu’nun sanatçı Metin Akpınar’ın kızı olduğunun ortaya çıkmasının ardından ablası Dilara Gülatan’ın da Uğur Dündar’a dava açtığını fark etti. Sabah’ın, Uğur Dündar’a babalık davası açıldığına ilişkin ilk haberi 16 Nisan’da yayımlandı. O günden itibaren de karşı görüşe hiç yer vermeden sürdürdüler yayınlarını.
Uğur Dündar’ın, anne Suphiye Orancı’yı tanımadığı ve “Adli Tıp raporunun Dilara Gülatan’ın babası olmadığını kanıtladığı” yolundaki açıklamalarına rağmen haberlerin ardı kesilmedi. Sabah’ın ilk sayfasından anons edilen haberlere, Günaydın ekinde ve Takvim gazetesinde geniş yer ayrılmaya devam etti.
Sabah ve Takvim gazetelerini tarayarak Sabah grubunun bu davaya yaklaşımını inceledim. Geçen nisan ayı içinde Uğur Dündar hakkında Sabah’ta 11 haber, Takvim’de 13 haber kullanılmıştı. Başlıkları da şöyleydi:
Sabah (15 günde 11 haber) Uğur Dündar’a babalık davası (16 Nisan), İşte Uğur Dündar’a babalık davası açan Dilara (17 Nisan), Annem ‘Baban Uğur Dündar’ dedi (18 Nisan), Yeni DNA testi istiyoruz (19 Nisan), DNA testinde 5 kural ihlal edildi (20 Nisan), Uğur Dündar’ın pişkin tavrı tepki çekti (21 Nisan), Araştırmacı gazetecilik basına yasak getirmek mi? (22 Nisan), Uğur Dündar’la Çınar Otel’de görüştüler (23 Nisan), Basın yasağı bu kadar kolay verilmemeli (24 Nisan), Büyük korkusunu yıllar önce itiraf etti (25 Nisan), Uğur Dündar’ın verdiği röportaj delil oldu (26 Nisan).
Takvim (15 günde 13 haber) Kim bu gazeteci? (16 Nisan), DNA raporu sahte mi? (18 Nisan), DNA testine inanmıyorum (19 Nisan), Tarihi skandal (20 Nisan), Kapak geliyor kapak (21 Nisan), Gerçeklerin zamanı gelince gün yüzüne çıkma huyu vardır (22 Nisan), Çınar Otel’de birlikteydi (23 Nisan), Sakin ol koca Çınar (24 Nisan), Vay babasını (25 Nisan), Daha neler var neler (26 Nisan), Duygusal çağrı (27 Nisan), Allah haklı olduğumu biliyor (29 Nisan), Seksend The City (30 Nisan).
Başlıklardan da anlaşılacağı gibi, haberleri sürdürmek için özel çaba harcanmıştı. Hemen her gün Uğur Dündar aleyhine yeni bir veri aranmış; bulunamazsa da özellikle Takvim’de “Vay babasını”, “Sakin ol koca Çınar”, “Seksend The City” gibi başlıklar atılarak düzey iyice düşürülmüş, magazinleştirilmişti. Uğur Dündar’ın yıllar önce verdiği bir demeç bile bu davayla ilgili kanıt olarak sunulmuştu.
Kararı Uğur Dündar duyurdu
Mahkeme sonucunu beklemeye mi karar verdiler bilemiyorum ama Sabah ve Takvim, geçen mayıs ayından itibaren Uğur Dündar haberlerine ara verdi. Arada kaçırdığım bir haber yoksa, sadece Takvim’de 8 Mayıs’ta “Duygusal ses” başlıklı bir haber kullanıldı. Ondan sonra beş ay kadar kesildi bu haberler, ta ki 14 Ekim’e kadar.
O gün Sabah’ın sürmanşetinde kullanılan haberde “Kritik duruşma perşembe günü: Babalık davasında düğüm çözülüyor” başlığı yer alıyordu. Fakat bu kadar önem atfettikleri duruşmanın haberini kullanmadı Sabah. 18 Ekim’de bu konuda hiçbir haber yoktu! “Kritik duruşma” Sabah’ın beklediği gibi gitmemişti anlaşılan.
Davanın sonucuyla ilgili haber de günlerce sürmanşetten yayın yapan Sabah ve Takvim’den değil, Uğur Dündar’dan geldi. 20 Kasım’da yaptığı paylaşıma “Gereksiz dava reddedildi” başlığını koymuştu:
“D.G. adlı kişi tarafından şahsıma açılan ‘babalık davası’nda Adli Tıp Kurumu DNA incelemesi yapmış ve biyolojik babalık iddiasını kesin olarak reddetmişti. Dün de mahkeme kararını verdi ve bu gereksiz davayı reddetti.”
Sabah, Uğur Dündar’ın bu paylaşımından sonra aleyhte ve tek yanlı yayına tekrar başladı. Isparta 3. Aile Mahkemesi’nin 19 Kasım’da verdiği ret kararının içeriği ve Uğur Dündar’ın açıklamaları hakkında okurlarına bilgi vermeden üç gündür devam ediyorlar iki kız kardeşin suçlamalarını yayımlamaya. Belki dava istinafta, sonra Yargıtay’da kesinleşene kadar da devam edecekler.
Erişim engeline çifte standart
Bu süreçte gazetecilik açısından dikkat çeken bir gelişme de Uğur Dündar’ın haberlerle ilgili erişim engeli kararı aldırmasına Sabah ve yazarlarının gösterdiği tepkiydi. Erişim engelini “basına yasak” ve “haber alma özgürlüğüne engel” olarak niteleyen Sabah, “Basın yasağı bu kadar kolay verilmemeli” haberi yaptı o günlerde.
Evet, bence de bir gazetecinin erişim engeli için başvurması tartışılabilir. Ancak yukarıda da belirttiğim haberlerin niteliği de ortada. Üstelik Sabah gazetesi ve yazarları, bugüne değin özellikle iktidar ve yakınlarının getirttiği on binlerce erişim engellemesine itiraz etmediler.
Hatta Sabah yazarı Hilal Kaplan evlilik haberlerine, Turkuvaz Medya Grubu Yönetim Kurulu Başkanvekili Serhat Albayrak da BirGün ve Cumhuriyet’teki haberlere erişim engeli kararı aldırmıştı. O zaman bu engellemelere karşı çıkmadılar.
Tam bir çifte standart içinde yaklaştılar erişim engellerine…
İtibar linci
Sabah grubunun Uğur Dündar hakkındaki bu haberleri, önyargı ve düşmanlık duygularının gazeteciliği nasıl zehirlediğini kanıtlıyor. Zira Sabah ve Takvim’in Uğur Dündar’ın babalık davasıyla ilgili haberleri, baştan aşağı önyargı ve düşmanlık kokuyor.
Böyle bir yayın salt habercilik kaygısıyla yapılsa ilk haberden sonra babalık davasındaki gelişmeleri izler; somut verileri ve mahkeme sonucunu da ayrıntılı olarak okurlarına iletir; onları yanlış ve eksik bilgilendirmezlerdi.
Elbette 54 yıllık televizyon habercisi ve yazar Uğur Dündar’ın gazeteciliğini beğenmeyebilir, kişisel duruşundan, politik tavrından da hoşlanmayabilirler. Ama haberler, nesnelliği yok eden duygularından arınmalı; somut veriler ve mesleki kurallar üzerinden ilerlemeliydi. Oysa Sabah ve Takvim, bu davayı tek yanlı ve önyargılı yaklaşımla Uğur Dündar aleyhine itibar lincine dönüştürdü.
Uğur Dündar’ın son paylaşımı
Tabii Uğur Dündar’ın son paylaşımı da etik açıdan sorunlu. “D.G ‘nin hayatımda hiç tanımadığım annesi Suphiye (Sofi) Orancı hakkında ARENA’ya ulaşan yüz kızartıcı belgeleri yayınlamaya başlayabiliriz. Bunlar arasında öyleleri var ki ekrana getirdiğimizde içinizden tükürme duygusu geçecek” yazdı bu paylaşımında.
Sözünü ettiği gibi davayla ilgili yeni belgeler bulduysa Uğur Dündar onları mahkemeye sunmalıydı; dava bittikten sonra ekrana getirmesi, haberciliği, kişisel sorunu için kullanması anlamına gelir. Doğal olarak böyle bir yayında da nesnellik olamaz, duygular devreye girer; “kamusal yarar”dan söz edilemez.
Bu eleştirimi, yazımı yayına vermeden önce Uğur Dündar’a da ilettim, bir kez daha düşünmesini önerdim. Kendisi de eleştirime hak verdi ve sözünü ettiği yayından vazgeçti. Ortak noktada buluşmuş olmaktan dolayı sevindim doğrusu. Hem böylesi gazetecilik açısından daha doğru oldu.
----
Bu yazı, yazarın izni ile www.farukbildirici.com'dan alınmıştır.
Yorum Yazın