Trump 2.0, ABD’nin daha verimli bir alt yapıya evrilmesi için kendi kurumlarını sorguladığı bir süreci başlatacağı gibi bütün dünyadaki siyaset anlayışını da Silikon Vadisi'ndeki gibi kurumlardan ziyade kişilerle yürütülen “güven” ve “özgüven” denklemine doğru değiştirebilir.
Donald Trump, ikinci döneminde yönetim kadrosunu belirlerken, gözlerini kariyer bürokratlarından ziyade teknoloji dünyasının öncülerine çevirdi. Bu yeni yaklaşım hem Cumhuriyetçi Parti içinde hem de genel siyasi arenada ciddi tartışmalara neden oluyor. Trump’ın stratejisi, iş dünyasının pratik zekâsını ve deneyimini hükümet yönetimine entegre etmek. Lakin bu, Amerikan siyasi sahnesinde alışılmışın dışında bir hamle.
Trump'ın yeni ekibinde: Elon Musk (Tesla, SpaceX - Silikon Vadisi), Vivek Ramaswamy(Roivant Sciences - Silikon Vadisi), JD Vance (Mithril Capital Management - Silikon Vadisi), Howard Lutnick (Cantor Fitzgerald - Finans), Scott Bessent (Key Square Capital Management - Finans) , Linda McMahon (World Wrestling Entertainment - Eğlence), Doug Burgum (Great Plains Software - Teknoloji) ve David Sacks (PayPal, Yammer - Silikon Vadisi) gibi isimler yer alıyor.
Bu liderler, sadece teknoloji dünyasında değil, sosyal ve politik konularda da önemli izler bırakmış kişiler ve neredeyse hemen hepsi Trump’a nazaran ailelerinin mirasının değil kendi yaptıkları servetlerin temsilcileri. Temel motivasyon, Amerikan ekonomisinin karmaşıklığına pratik çözümler getirebilecek liderlere ihtiyaç olduğu düşüncesi. Bu süreçte arka planda kalan ama ilk Trump seçiminde de büyük rol oynayan ve yukarıdakilerin çalışma arkadaşı Silikon Vadisinin ikonik risk yatırımcısı Peter Thiel’da var. Trump'ın danışmanı Chamath Palihapitiya(Social Capital - Silikon Vadisi) bu yaklaşımı şöyle özetliyor: "Amerika'nın ekonomisi, sadece teorisyenler veya akademisyenler tarafından yönetilemeyecek kadar karmaşık. Teknoloji dünyasından gelen liderler, hükümet politikalarını daha etkin uygulayabilir." Demokratlar ise iş dünyasından gelenlerin hükümette yer almasını modası geçmiş bir fikir olarak görüyor.
Trump'ın bu stratejisinin bazı somut avantajları ise teknoloji dünyasından gelenler, karmaşık sorunlara hızlı ve etkili çözümler sunabilme yetenekleri var. Bu liderler, kaynakları daha verimli kullanma konusunda uzman. Teknoloji ve finans dünyasından olanlar, modern ekonomiyi daha iyi anlayabilir.
Elbette, bu yaklaşımın eleştirileri de var. En büyük endişe, bu isimlerin kamu hizmetine yeterince odaklanamayacağı veya özel sektörün çıkarlarını önceliklendirebileceği yönünde. Ayrıca, hükümet politikalarında özel sektör mantığının her zaman işe yaramayabileceği de söyleniyor.
Kripto para birimleri için daha net ve dostane bir politika oluşturulması, blok zinciri ve finansal teknolojilerde yenilikçiliği artırabilir. Ancak bu kazanımların, çıkar çatışmalarının önlenmesi ve sektör genelinde adil bir yaklaşımın sürdürülmesiyle mümkün olacağı da belirtiliyor.
FİNANSAL TEKNOLOJİLERDE YENİLİKÇİLİK
Bunun karşılığında Silikon Vadisi, Trump yönetiminden potansiyel olarak daha inovasyon dostu bir düzenleyici ortam kazanabilir. Büyümesine daha da büyüme katarak ileriki dönemlere dönük siyasi gücünü artırabilir. Özellikle teknoloji sektöründe şirket birleşme ve satın almalarına yönelik engellerin kaldırılması, girişimlerin büyümesi ve ölçeklenmesi için yeni fırsatlar sunabilir. Ayrıca, yapay zekâ ve enerji gibi hızla büyüyen sektörlerde Trump’ın daha az bürokratik engel ve verimli düzenlemeler vaat etmesi, yeni teknolojilerin hızla piyasaya sürülmesini destekleyebilir. Kripto para birimleri için daha net ve dostane bir politika oluşturulması, blok zinciri ve finansal teknolojilerde yenilikçiliği artırabilir. Ancak bu kazanımların, çıkar çatışmalarının önlenmesi ve sektör genelinde adil bir yaklaşımın sürdürülmesiyle mümkün olacağı da belirtiliyor.
Trump 2.0 modelinde ekonomik büyüme ve bürokrasinin azaltılması hedefleri, birçok kişi için umut verici. Trump'ın yönetim modelinin başarısı, bu ekibin ne kadar etkili olacağına bağlı. Eğer bu kişiler, deneyimlerini kamu politikalarına başarıyla entegre edebilirse, bu model gelecekteki yönetimler için bir standart olabilir.
Bugün diğer ülkeler bu yeni yönetimle hangi insan kaynaklarıyla diyalog kurabileceğini ve eşlenik yaratabileceğini tartışmaya başladı bile. Örneğin, AB komisyonu üyelerinin Trump ekibiyle güçlü bağların olmaması bir risk olarak gündemde. Üye devletlerin koordinasyonsuz bir şekilde hareket etme olasılığı da söz konusu. Özellikle İtalyan Başbakanı Meloni gibi bazı liderlerin, belirli sektörler için ABD Başkanı’ndan özel ayrıcalıklar elde etmek amacıyla doğrudan ve kişisel bir yaklaşım benimsemesi öne çıkıyor. Bunun için Trump’ın sahibi olduğu Elon Musk’ın kamp kurduğu Florida’da bulunan Mar-a-Lago tatil köyü ziyaretçiler ile dolu.
Trump 2.0, ABD’nin daha verimli bir alt yapıya evrilmesi için kendi kurumlarını sorguladığı bir süreci başlatacağı gibi bütün dünyadaki siyaset anlayışını da Silikon Vadisi'ndeki gibi kurumlardan ziyade kişilerle yürütülen “güven” ve “özgüven”denklemine doğru değiştirebilir.
Yorum Yazın