Katar’ın şehir merkezi diye buraya gelmekten ötürü biraz öfkeli ve demiri eritebilecek sıcağa maruz kalmaktan ötürü ıslak bir şekilde alışveriş merkezinden içeri adım attım ki… İnsan morgun için bu kadar çok mağaza açar mı? Morgda mağazanın işi ne? Meğer bu morgun soğukluğu, Katar’daki iç mekânların doğal derecesiymiş.
Bir Ağustos günü Doha’da uçaktan inmek, önden ısıtılmış bir fırına girmekle aynı anlama geliyormuş meğer.
Sıcak ama öyle böyle bir sıcak değil, insan hiç bilmediği yerlerinden ansızın su çıktığını görüp kendi biyolojisine karşı hayrete düşüyor.
Güneş gözlüğümü takayım dedim, camını buğu kapladı, önümü göremez oldum.
Böyle feci, yapış yapış bir sıcak.
Beni karşılayan arabaya bindiğimde su içindeydim ama klima son süratle çalıştığı için üstümde çeşitli buz parçacıkları oluşmaya başladı.
Neyse, bu sıcak-soğuk farkın alışırım diye düşünürken “şehir merkezi” diye bir yerde arabadan indim.
Burası devasa bir alışveriş merkezi aslında, dünyanın her yerinde bulunan, hiçbir özelliği olmayan, ışıltılı, pırıl pırıl bir alışveriş merkezi.
Katar’ın şehir merkezi diye buraya gelmekten ötürü biraz öfkeli ve demiri eritebilecek sıcağa maruz kalmaktan ötürü ıslak bir şekilde alışveriş merkezinden içeri adım attım ki…
İnsan morgun için bu kadar çok mağaza açar mı?
Morgda mağazanın işi ne?
Meğer bu morgun soğukluğu, Katar’daki iç mekânların doğal derecesiymiş.
Hani olur da güçlü kuvvetli biri gelir, gene de hasta olmadan dönmesin diye düşünülmüş.
İçeride tayfun yerini boraya bırakıyor, bir köşeyi dönünce ansızın bir kasırga esmeye başlıyor -üstelik ıslaksınız!
Morga benzer alışveriş merkezinde yok yok, ama benim de bu bir örnek camekânların karşısında geçirecek zamanım yok, şöyle bir dolandıktan sonra çıkmaya karar verdim.
Ama Doha’nın sıcağına çıkması bir dert, soğuğuna girmesi iki dert ve bunu sürekli yapmak zorunda kalıyorsunuz.
Bu benim Katar’a ilk gelişim, dolayısıyla eski halini bilmiyorum ama buraya daha önceden gelenlere göre Doha’nın miladı 2022 Dünya Kupası olmuş.
Şampiyonadan önceki Doha ile şampiyona için hazırlanan Doha arasında uçurumlar varmış.
On sene önce Doha’da otel ve yol dahil pek çok şey yokken 2020’lerde herşeyi bulabileceğiniz bir şehre dönüşmüş.
Aradan iki sene geçmesine rağmen hediyelik eşya dükkanlarında hâlâ Dünya Kupası’na dair ürünlerin satılması, sanırım şehrin gördüğü, ev sahipliği yaptığı ve övündüğü en büyük etkinlik olması sebebiyle.
Katarlıların şansına, unutulmaz final maçının ardından Messi’nin kupa kaldırmasıyla neticelenen 2022 Dünya Kupası, sporseverlerin aklında hep yer edecek.
Tabii bu da iki yönlü bir yer etme; çevreciler klimalı stadyumlara isyan etmiş, pek çok seyirci de kısıtlamalardan illallah etmişti…
Biz Vakıflar Çarşısı’na -Souq Waqif- gidip "eski Doha"yı yaşayalım. Katar küçücük bir ülke olsa da mümbit enerji kaynaklarına sahip olduğu için dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri. Ama enerji para etmeden önce buradaki geçimin temelini inci avcılığı ve şahincilik oluşturuyormuş.
İNCİ AVCILIĞI VE ŞAHİNCİLİK
Neyse, konumuz Dünya Kupası değil, ama Doha’yı gezerken bu konuya girmemek çok zor.
Biz Vakıflar Çarşısı’na -Souq Waqif- gidip “eski Doha”yı yaşayalım.
Katar küçücük bir ülke olsa da mümbit enerji kaynaklarına sahip olduğu için dünyanın en müreffeh ülkelerinden biri.
Ama enerji para etmeden önce buradaki geçimin temelini inci avcılığı ve şahincilik oluşturuyormuş.
Vakıflar Çarşısı’na mescidin önünden girip kumaşçılarla, tekstilcilerle, parfümcülerle, aktarlarla dolu sokakların arasında biraz dolaşalım.
Çarşının üstü kapalı olsa da sıcağı hissederek gezebiliyorsunuz.
Çarşının en gözde yerlerinden biri çeşit çeşit kuşun satıldığı kuş pazarı.
Benim ornitoloji bilgim yok gibi bir şeydir ama ben genel olarak uçmak için yaratılmış hayvanların kafeslere kapatılmasına tahammül edemiyorum; o yüzden, birçoklarını hayran bırakan bu yer beni hep itiyor, kendinden uzaklaştırıyor.
Çarşıya girdiğimiz mescidin karşısında bir hastane var ama bildiğimizden biraz farklı, burası bir şahin hastanesi.
Şahininize bir şey olduysa getiriyorsunuz burada bakıyorlar.
Eskiden bu coğrafyada statü göstergesi şahin sahibi olmakmış, o gelenek bugün biraz değişse de devam ediyor.
Hastanenin içinde bir küçük müze yapmışlar, orada şahinlerden başka birçok kuşun yumurtaları da sergileniyor, kuluçka sürelerine dair bilgileri yer alıyor.
Bu şahin hastanesini ben Doha haricinde hiçbir yerde görmediğim için hayli ilgimi çekti.
Bu sıcakta çok dolandık, artık bir yerde oturup biraz soluklanmamız lazım.
Çarşının içindeki “Arap usulü Gentlemen’s Club” Masjid al Dama’ya gidebiliriz.
Adından da belli olacağı üzere buraya gelenler kahve içip dama oynuyorlar.
En son kaç sene önce dama oynadığımı hatırlamamakla birlikte kazanacağıma dair olanca inancımla sandalyeye kuruldum, daha sonra salonun sahibi olduğunu anladığım ihtiyar bir adam gelip karşıma geçti, dizdik taşları, başladık oynamaya.
Az biraz direndim ama ikinci fincanın sonunda umutlarım tamamen tükenmişti.
İhtiyat kurt, beni yeniverdi.
Yeri gelmişken şu Arap kahvesinden de bahsedeyim istiyorum.
Arap kahvesi, bizim bildiğimiz kahvelerden tamamen farklı.
Vakıflar Çarşısı’nda dolanırken meydandaki devasa çadırın içinde -tabii ki son hızla çalışan klimalar sayesinde buz gibi- "hurma festivali" düzenlendiğini görüp hemen girdim. Meğer, hurmanın ne çok çeşidi varmış. Tazesi, olgunu, sarısı, kırmızısı, şekil itibariyle diğerlerinden hemen ayrışanları…
HURMA FESTİVALİ
Bir kere, kahve mutlaka kakule ve safranla -bazen zerdeçal da ekliyorlar- birlikte pişiriliyor, bizim alıştığımız gibi kavrulmuyor, o yüzden de rengi sarı, kokusu ise baharatlı oluyor.
Bu kahveyi kulpsuz çok küçük fincanlarla servis ediyorlar.
Genellikle, yanına da hurma koyuyorlar.
Vakıflar Çarşısı’nda dolanırken meydandaki devasa çadırın içinde -tabii ki son hızla çalışan klimalar sayesinde buz gibi- “hurma festivali” düzenlendiğini görüp hemen girdim.
Meğer, hurmanın ne çok çeşidi varmış.
Tazesi, olgunu, sarısı, kırmızısı, şekil itibariyle diğerlerinden hemen ayrışanları…
Uğradığım tezgâhlardan birer tane göz hakkı alarak hepsinden tadayım dedim ama hurma da öyle hapur hupur yenecek meyve değil, birkaç taneden sonra kesiliyorsunuz, ben de bir kilo kadar alıp eve getirdim.
İşte şimdi bu yazıyı İstanbul’da yazarken hem sarı hem de kırmızı hurmalarımdan yiyorum.
Yorum Yazın