Ekonomik ve psikolojik şiddetle mücadele edebilme, diğer şiddet türleri ile özellikle de fiziksel şiddet ile baş edebilmek için kritik bir eşik aslında. Bu döngüye hapsolmayan, içten ve dıştan gücünü, kapasitesini koruyabilen kadınlar yaklaşan fırtınaya daha hazırlıklı olabilirler. Bu yapılmadığı vakit üçlü şiddet sarmalına maruz kalan kadınların psikolojik olarak iç dengesi bozulmuş, mali konularda yılların verdiği eksiklik ilk kez bir ihtiyaç olarak baş göstermiştir.
Şiddetin ilk nerde, ne zaman ve neden yaşandığına dair net bir veriye sahip değiliz. Yapılan arkeolojik kazılar üzerinden, olası bir tarih okuması yapılmaktadır. Benzer bir durum kadına şiddetin tarihi için de geçerli. Kadına şiddetin ilk ne zaman ve hangi gerekçe ile uygulandığı konusunda bir netlik yok ancak çok güçlü ipuçları var. Şöyle ki D.Ü. Edebiyat Fakültesi Arkeoloji bölümü tarafından Ilısu baraj gölü içinde kalacak olan Kortik tepe höyüğünde yapılan kazılarda, kadın iskeletlerindeki kırık oranının erkeklere oranla iki kat daha fazla olduğu bulgusuna ulaşıldı. Yapılan incelemede kadınların özellikle de arkadan darbe aldıklarına dair buluntular özellikle dikkat çekici Bilim insanları kafatası zarar gören genç yaştaki kadınların varlığına dikkat çekiyorlar. Yine arkeologlar tarafından yapılan bir başka kazıda erkek mumyaların kemiklerindeki kırık oranı %9-20 iken bu oran kadınlarda %30-50’lere kadar çıkıyor. Kadına yönelik şiddet günümüze geçmişten devredilen bir miras sanki.
Sosyal, duygusal, cinsel, psikolojik, fiziksel, ekonomik, siber akla ilk gelen şiddet türleri. İlginç olan nokta ise kadınlar fiziksel olarak hırpalandıktan sonra bizler şiddeti konuşuyor ve kınıyoruz. Oysa ki kadınlar psikolojik ve ekonomik olarak çökertilince, fiziksel şiddete daha açık hale geliyorlar. Fiziksel şiddet bu nedenle aslında bir sonuç.
FİZİKSEL ŞİDDET BİR SONUÇ
Şiddet karşı tarafa acı vermenin en pratik yolu olarak düşünülür. Kadınlar ise bu acıyı farklı boyutlarda çok uzun zamandır deneyimliyor diyebiliriz. Sosyal, duygusal, cinsel, psikolojik, fiziksel, ekonomik, siber akla ilk gelen şiddet türleri. İlginç olan nokta ise kadınlar fiziksel olarak hırpalandıktan sonra bizler şiddeti konuşuyor ve kınıyoruz. Oysa ki kadınlar psikolojik ve ekonomik olarak çökertilince, fiziksel şiddete daha açık hale geliyorlar. Fiziksel şiddet bu nedenle aslında bir sonuç. Esas mesele psikolojik ve ekonomik birliktelikte yaşanan handikaplar.
Çalışmalar en çok da evlilik birliği içinde bulunan kadınların şiddet mağduru olduğu konusunda hem fikir. Peki evlilik birliği içinde şiddeti tetikleyen sebepler neler olabilir? Sosyolojik ve antropolojik bakış açısına göre evlilik cinsel ve ekonomik bir birlikteliktir. Kadın ve erkek birlikteliği, farklı amaç, güdü ve gerekliliklere göre gerçekleşmektedir. Evlilik bu yönüyle her iki cins için “Evlilik Kültürü İttifakı” şeklinde bir anlaşmanın adıdır. Kadın ve erkek her ne kadar duygusal gerekçeler ile bir araya gelse de adı konmamış bir anlaşma ile farklı ilişki ağlarına dahil olarak, birkaç cephede sadakat temelli ittifak yapmaktadır. Bu sadakat özellikle de duygusal ve ekonomik sınırlara sahiptir. Diyebiliriz ki evlilik içinde her iki cins sadece duygusal olarak değil ekonomik olarak da sadakate dayalı bir ittifak içindedir. Bülent Aksoy, kelimelerin kökenlerine dair özellikli bilgiler verdiği çalışmasında ekonomi sözcüğünün bu tezi desteklediğini teyit ediyor. Şöyle ki ekonomi Yunan dilinde ev idaresi ve tutumluluk anlamına gelir Ekonomik birliktelik evlilik sermayesini, cinsel birliktelik ise evlilik ailesini oluşturmaktadır. Bu ele alışa göre evlilik ailesi bir aile örgütlenmesi, evlilik sermayesi ise uzun süreli bir evlilikte çifti bir arada tutma eğilimi gösteren mali ve duygusal birikimlerdir.
Geçtiğimiz günlerde Nagehan Alçı’nın evliliğine dair yaptığı açıklamalar, bir kez daha gösterdi ki kadınlar ilk olarak ekonomik ve duygusal yönlerden saldırıya uğruyorlar. Alçı, evliliğinde eski eşi tarafından kendisine “düşük seviyeli başarısız zavallı, sahte ve sinsi insan, yeteneksiz, aptal, cahil, hizmetçi, köpek gibi hizmetçilik yapıyorsun, tiksiniyorum senin alaturka rezil kimliğinden” sözleri ile psikolojik şiddete uğruyor. Bu şiddet yolu ile yok sayılıyor, varlığı inkâr ediliyor.
KADINLAR İLK EKONOMİK VE DUYGUSAL YÖNDEN SALDIRIYA UĞRUYOR
Bahsi geçen bu ittifak içinde mali ve duygusal konular kritik önemde. Erkeklerin kadınlara uyguladığı psikolojik ve ekonomik şiddet bu ittifakın masum gerekçeler ile tek taraflı olarak yok sayılmasıdır. Geçtiğimiz günlerde Nagehan Alçı’nın evliliğine dair yaptığı açıklamalar, bir kez daha gösterdi ki kadınlar ilk olarak ekonomik ve duygusal yönlerden saldırıya uğruyorlar. Alçı, evliliğinde eski eşi tarafından kendisine “düşük seviyeli başarısız zavallı, sahte ve sinsi insan, yeteneksiz, aptal, cahil, hizmetçi, köpek gibi hizmetçilik yapıyorsun, tiksiniyorum senin alaturka rezil kimliğinden” sözleri ile psikolojik şiddete uğruyor. Bu şiddet yolu ile yok sayılıyor, varlığı inkâr ediliyor. İkinci bir aşama ise bu ittifakın bir diğer direği olan mali konular. Yine sayın Alçı’nın röportajına dönecek olursak, kazandığı paranın sen anlamazsın bu işten gerekçesi ile ilk gün elinden alındığını, bankadaki parasının eski eş tarafından zorla kontrol edildiğini, ortak hesaptan çekilen bir para ile habersiz bir ev satın alındığını belirtip “bütün iplerimi bir şekilde eline aldı” diyerek yaşadıklarını anlatmıştır. Bu veriler kadını evlilik ittifakı içinde ekonomik olarak sakat bırakma girişimleridir. Fiziksel şiddete henüz uğramamış olan kadınlar ilk etapta duygusal yani psikolojik ve ekonomik şiddet ile sınanırlar.
Peki bu iki şiddet türünün detaylarında neler var? Psikolojik şiddetin alt metninde içten zayıf bırakma düşüncesi yatar. Bu nedenle küçük düşürücü ifadeler kullanmak hatta tehdit etmek ve kadını buna da inandırmak sürecin diğer bir aşamasıdır. Alçı da verdiği mülakatta “yaşadıklarım sanki kendi kusurummuş gibi sustum” diyerek bu şiddetin kadın özelinde ne derece başarılı olduğunu gösteriyor. Ekonomik şiddet ise geliri keyfi bir şekilde kullanmak, birikime el koymak, maaş kartını elinden almak, habersiz yatırımlar yapmak, kadının birikim yapmasına, çalışmasına ya da iş değiştirmesine engel olmak gibi türlü şekillerde görülmektedir. Bu iki şiddet türünün eşgüdümlü olarak ilerlemesi tesadüf değil aslında. Psikolojik şiddet kadını sustururken -ki kadın kendi kusuru olduğunu düşünür- ekonomik şiddet ise kadının hareket alanını kısıtlar ve onu mali konularda sakat bırakır.
Şiddet olayında kadınlar esasında erkekler tarafından tıpkı boks maçındaki gibi köşeye sıkıştırılıyor ve üst üste pek çok darbeye maruz kalıyor. Özellikle de psikolojik ve ekonomik şiddet eşgüdümlü bir şekilde erkek tarafından kadına uygulanıyor. Kadının maddi konularda yetersiz olduğu, geliri değerlendirme konusunda tecrübesizliği düşüncesinden yola çıkılarak haneye gelir getirse de sözü ve gücü elinden alınıyor. Psikolojik olarak nakavt edilen kadın bir süre sonra anlamadığı iddia edilen konularda sözüne hiç başvurulmayarak şiddetin ikinci aşaması olan ekonomik şiddete uğruyor. Psikolojik ve ekonomik olarak örselenen, bir anlamda öğrenilmiş çaresizlik yaşayan kadın fiziksel şiddete ne yazık ki daha açık hale geliyor. Ruhu ve mantığı dövülerek değersiz, aklı ermez, para gibi konularda beceriksiz olduğuna inandırılan kadınlar için fiziksel şiddet ne yazık ki kaçınılmaz.
Psikolojik ve ekonomik sağlamlık için ise evliliğin daha ilk başlarında söz sahibi olmaktan vazgeçmemek gerekir. Yapılan çalışmalar kadınların özellikle de ekonomik şiddet konusunda farkındalık düzeyinin düşük olduğunu gösteriyor.
EVLİLİĞİN İLK BAŞLARINDA SÖZ SAHİBİ OLMAK
Ekonomik ve psikolojik şiddetle mücadele edebilme, diğer şiddet türleri ile özellikle de fiziksel şiddet ile baş edebilmek için kritik bir eşik aslında. Bu döngüye hapsolmayan, içten ve dıştan gücünü, kapasitesini koruyabilen kadınlar yaklaşan fırtınaya daha hazırlıklı olabilirler. Bu yapılmadığı vakit üçlü şiddet sarmalına maruz kalan kadınların psikolojik olarak iç dengesi bozulmuş, mali konularda yılların verdiği eksiklik ilk kez bir ihtiyaç olarak baş göstermiştir. Bu nedenle psikolojik ve ekonomik sağlamlık sürecin az hasarla anlatılabilmesi için önemli.
Psikolojik ve ekonomik sağlamlık için ise evliliğin daha ilk başlarında söz sahibi olmaktan vazgeçmemek gerekir. Yapılan çalışmalar kadınların özellikle de ekonomik şiddet konusunda farkındalık düzeyinin düşük olduğunu gösteriyor. Bir kadın parasını harcayamıyor, işinden ayrılmaya zorlanıyor, maaş kartını kullanamıyor ya da kendinden habersiz takıları alınıp birikim yapılıyor ise ekonomik şiddeti deneyimliyor demektir. Bu kadınlar gücü ele geçiren erkek tarafından daha kolay aşağılanıyor ya da yok sayılıyor. O nedenle madem ki evlilik duygusal ve mali bir birliktelik hatta bir ittifak, sonuna kadar bu ittifak da güçlü olmak evliliğin devamlılığı açısından da önemli.
Yorum Yazın