Unutmamak gerekir ki her içedönük bilinçdışında dışadönük her dışadönükse içedönük eğilimleri saklar. Bilinçli tutum nesneyi ne kadar baskılarsa, nesne bilinçdışında o kadar baskın hale gelir. Ve sonunda bastırdığımız malzeme şiddetli ortaya çıkmaya başlar. Jung bu tutumların bu nedenle dinamik olduğunu söyler.Carl Gustav Jung yirmi yıllık çalışmalarının sonucunda hastalarındaki bazı temel eğilimlerin farklarını keşfeder ve psikolojik tipler teorisini ortaya koyar. Halen iş görüşmelerinde ve kişiliklerin sınıflandırılmasında kullanılan içedönük ve dışadönük tip Jung’tan mirastır. O zamana kadar aktif ve pasif tutumlar olarak adlandırılan bir sınıflandırma zaten mevcuttur. Ama Jung bunu daha detaylandırır: aktif olarak adlandırılan insanlar dış dünyaya güvenirler ve hemen adım atma konusunda kararlı davranırlar. Pasif olanlarsa iç dünyalarıyla bağlantı kurmayı yeğlerler. Pasif olanlar içedönük, aktif olanlar dışadönüktür.C.G. Jung şöyle der: "Bir grup insan var ki belirli bir durum karşısında önce biraz geri çekilip, sessiz bir "hayır" der ve ancak bundan sonra tepki gösterebilir. Bir diğer grup ise aynı durumda ani tepkiyle öne çıkar ve davranışlarının son derece haklı olduğunu düşünür" der. Bu iki tipe örnek bulmak kolaydır. Bir toplantıda oldukça çekingen davranan insanları kolayca fark edebiliriz. Kendileri gidip bir konuşma başlatmaz ve birisinin yanlarına gelip kendileri ile konuşmasını beklerler. Aynı toplantıda hiç çekinmeden insanlarla etkileşime girebilen insanlar da vardır. Sırasıyla bunlar içedönük ve dışadönük tiptir.Jung bu kavramları detaylandırır: dışadönükler kolaylıkla her türlü insanla ilişki kurarlar, son derece sosyaldirler, geniş bir çevreleri vardır. Yabancı ortamlarda rahat davranırlar, Jung bu insanların bedenleriyle temasının düşük olduğunu söyler. Örneğin dışarıda bolca vakit geçirip evine yeteri zamanı ayırmayan kişiler bu sınıfa girebilir. Diğer bir söylemle öznel ihtiyaçlar, düşünceleri geri plana itilir ve psişenin karanlık yerinde kalır. Jung’un astrolojiyle çokça ilgilendiğini biliyoruz. Astrolojide en temel ayrımlardan biri eril dişil-aktif ve pasif ayrımıdır. Bazıları Jung’un teorilerini ortaya koyarken astrolojiden esinlendiğini söylese de şimdilik bunu tartışmadan bu tiplerin astrolojik karşılığını araştıralım:Dışadönük tipleri ateş ve hava burçları içine yerleştirebiliriz: Ateş burçları; Koç, Aslan ve Yay'dır, Hava burçları ise İkizler, Terazi ve Kova’dır. Koç’un düşünmeden bir şeye atlaması, girişkenliği sosyalleşmede elini kuvvetlendirir, Aslan neşesi ve samimiyetiyle kolayca gruplar içinde kendi ortaya koyarken Yay, ilişkilere bir deneyim alanı olarak bakarak yeni oluşumlar içinde hemen baş gösterir. İkizler zaten sosyal bir kelebektir, yediden yetmişe herkesle kolayca bağ kurar. Terazi hiçbir şeye hayır diyemediğinden sosyal alanlarda aranılan insandır, Kova ise oldukça arkadaşvari olduğundan herkesle yıldızı barışıktır. Bu noktada doğum haritanın incelenmesinin bütüncül değerlendirmede öne çıktığını bunların sadece Jung’un yaptığı gibi genel ayrımlar olduğuna dikkat çekmek isterim.Gelelim içedönüklere. İçedönük kişinin şimdiye kadar bahsettiğimiz bütün konularda dışadönüğün tam tersine bir eğilim gösterdiğini söyleyebiliriz. İçedönük için dış dünya güvenilmez ve tehdit edicidir. Bu nedenle geride durur, kendini sürekli savunur bir pozisyondadır, ancak böyle korunur. Sosyal ilişkiler onun sahası değildir. Yalnız kalmayı daha çok sever hatta buna ihtiyaç duyar. Kalabalıklar ona göre değildir. Oralarda güvensizleşir, kaybolmuş hisseder.
Bir Terazi hayatının ilk yarısını sosyalleşmekle harcarken ikinci yarısını kendini analize ayırabilir. Veya bir Yengeç yaşamın ilk yarısında yaralarıyla boğuşurken daha sonra bunların iyileşme yönündeki bir aktarıcısı olabilir. İster istemez sosyalleşir. Zaman içinde karşıtlar birbirine neden olur.Toprak ve su elementine burçlarını içedönük tip olarak sınıflandırabiliriz. Toprak burçları; Boğa, Başak, Oğlak, su burçlarıysa Yengeç, Akrep ve Balık'tır. Bu burçların baskın eğilimleri psişik enerjiyi içe yönlendirmektir, genelde ilgilerini kendi iç dünyalarına verirler, iç gözlemler yaparlar ve toplumsal olarak çekingenlerdir. Uyumlu olanı seven, ortamdaki gerginliğe düşman Boğa burcu, sakin kalırken içe yönelebilir. Analizci Başak, yeteri kadar iyi olmadığını düşünür ve o yüzden sahneye çıkmak yerine içedönük bir tutumla inzivayı seçebilir. Oğlak zaten doğuştan münzevidir, yalnız kalmanın kitabını doğuştan yazmış gibidir, insandan kaçar. Kendi kendine yetme konusunda uzmandır. Yengeç’in güvensiz hâlleri, çocuklukta almış olduğu yaralar hâlâ zihnini oyalar. O yüzden en iyisinin insanlardan uzak kalmak olduğuna karar verir. Dış dünyayı bir kere kötü olarak bellemiş Akrep için dışarıdaki tehditlerden korunmak için ketum bir elbiseye sarılarak dışadönük tutumdan kaçınır. Balık ise kendi hülyalı yaşantısına kaçarak, rüyalı alemlere dalarken kimseye ihtiyacı yoktur. Boşlukta yalnız bir başına süzülmeyi bilir.Unutmamak gerekir ki her içedönük bilinçdışında dışadönük her dışadönükse içedönük eğilimleri saklar. Bilinçli tutum nesneyi ne kadar baskılarsa, nesne bilinçdışında o kadar baskın hale gelir. Ve sonunda bastırdığımız malzeme şiddetli ortaya çıkmaya başlar. Jung bu tutumların bu nedenle dinamik olduğunu söyler. İçedönük bir çocuk büyüyünce bir sürü insanı yöneten ve etkili biri hâline gelebilir. O yüzden bu astrolojik kalıplarda orta yaş sonrasında zıddını tadabileceğini söyleyebiliriz. Bir Terazi hayatının ilk yarısını sosyalleşmekle harcarken ikinci yarısını kendini analize ayırabilir. Veya bir Yengeç yaşamın ilk yarısında yaralarıyla boğuşurken daha sonra bunların iyileşme yönündeki bir aktarıcısı olabilir. İster istemez sosyalleşir. Zaman içinde karşıtlar birbirine neden olur.
Yorum Yazın