Gözaltına alınanlara, onların belediyedeki görevlerine baktığımızda bu operasyonun iki amacı ortaya çıkmaktadır. İlki, Kanal İstanbul projesinin önünü açmak. İkincisi de, İBB’yi karar alamaz, çalışamaz hale getirmektir.
İBB’ye yönelik cumartesi yapılan 2. dalga ile 52 kişi için gözaltı kararı verildi. Bu yazı yazılarken Çağlayan’da sorgumalar sona ermiş, 4 kişi savcılıktan tahliye edilirken; 48 kişiden 30'u tutuklama, 18 isim ise adli kontrol istemiyle hâkimliğe sevk edildi. Kararların gece yarısı çıkması bekleniyor.
Son operasyon, alışılmışın dışında hafta içi değil hafta sonu Cumartesi sabah gerçekleşti. Gözaltına alınanlar arasında İBB’nin yönetim kademesinden farklı birimlerinde insanlar var. Aralarında İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa da var, İBB Boğaziçi İmar Müdürü Elçin Karaoğlu da, İBB Genel Sekreter Yardımcısı Arif Gürkan Alpay da, İBB İmar Müdürü Ramazan Gülten de, İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Begüm Çelikdelen de, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun özel kalemi Kadriye Kasapoğlu da, Medya A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ongun'un eşi Gözdem Ongun da. Bunlar dışında Kültür A.Ş. başta olmak üzere farklı birimlerden İBB çalışanları da var.
Bu gözaltılarda karşımıza çıkan en acı tablo yavaş yavaş kamuoyuna yansıyan insan hikayeleri.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun özel kalemi Kadriye Kasapoğlu göz altına alındığında 10 yaşındaki oğlu tek başına kalmış mesela.
Ya da Ongun’un eşi de gözaltına alındığın kızı ve oğluyla polisler arasında geçen diyaloglar, oğlunun kumbarasına el konulması ve çocukların akrabalara sığınması.
Gerçekten insan bunları okurken üzülüyor.
Bu operasyon, başsavcılığın açıklamasına göre 19 Mart’ın devamı. Ancak basına yansıya polis ifadelerine bakıldığında gördüğümüz tablo şu; eskiden hukuk, delilden suça ve suçluya doğru giderken, şimdi ise şüpheli ilan edilenler üzerinden giderek delil bulmaya, bulunmadıkça da itirafçı bulmaya ve gizli tanığa başvuruluyor.
Bırakalım her şeyi; İmamoğlu’nun özel kalemi Kadriye Hanım’ın 2. elden alınan arabasının önceki sahibin araçla yurtdışına çıkmış olması bile kendisine soruluyor. Sadece bu soru bile yapılan operasyona şüphe ile bakmamıza yol açıyor.
KANAL İSTANBUL’UN ÖNÜNÜ AÇMAK
Gözaltına alınanlara, onların belediyedeki görevlerine baktığımızda bu operasyonun iki amacı ortaya çıkmaktadır.
İlki, Kanal İstanbul projesinin önünü açmak.
İkincisi de, İBB’yi karar alamaz, çalışamaz hale getirmektir.
Nitekim gözaltı kararının alındığı cumartesi günü, Sözcü Gazetesi’nin manşetinde yer alan haber tesadüf olmasa gerek.
Haberde, Sazlıdere Su Havzası yakınlarına yapılması planlanan TOKİ’ye ait konut projesinin durdurulması için İSKİ’nin ilgilere yolladığı inşaatın durdurması ve yıkılması tebligatının bilgisi yer almaktadır. Bunu sadece tesadüfle açıklamanın mümkün olduğunu sanmıyorum.
Nitekim, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması ile, öncesinde neredeyse uykuya yatırılmış olan Kanal İstanbul’la ilgili çalışmalar bir anda hızlanmış durumdadır. Buna paralel olarak Körfez ülkelerinde Kanal İstanbul ile ilgili reklamlar ve bu reklamlarda yer alan, bu projede ev/arsa alanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verileceği bilgisi gerçekten acıdır.
Oysa Kanal İstanbul ile ilgili çevresel riskler, depremle ilgili riskler uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Dahası iktidar toplumu ikna etmek gibi bir çabaya dahi girmeden süreci sessizce geçirmeyi yeğliyor.
Yaptığı tek şey var; Kanal İstanbul projesine engel olabilecek herkesi tasfiye etmek.
Burada bir parantez açarak benzer bir durumu daha paylaşmak isterim. O da, Şişli Belediye Başkanı’nın tutuklanmasından sonra, daha önce belediyenin başvurusu ile mahkemeden aldığı durdurma kararına rağmen belediye binasının arkasında ve karşısında yer alan gökdelen inşatlarının yeniden başlamasıdır. Üstelik bazı sosyal medya mesajlarında bu çalışmanın pazar sabah 07.30 ve öncesinde başladığı bilgisi de var.
Peki bu nasıl olabiliyor?
Seçilmiş Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan’ın mahkeme kararı ile durduğu inşaatın tutuklanması ve belediyeye kayyum atanması sonrasında nasıl başlayabiliyor?
Bu ancak, atanmış kayyumun bu gelişmelere sessiz kalması, Şişli ve İstanbulluların haklarını savunmaması ile açıklayabiliriz.
İmamoğlu’nun tutuklanmasından sonra Kanal İstanbul projesine hız verilmesi de aynı siyasi anlayışın ürünüdür.
İBB ÇALIŞMIYOR ALGISI YARATMAK
Siyasi iktidar ilk dalgada sadece İmamoğlu değil, belediyenin kritik görevde olan isimlerini gözaltına alıp tutukladı.
Son yapılan operasyonda gözaltına alınan emekli genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarını düşündüğümüzde bu hamlenin bir hedefinin de, belediyeyi karar alamaz ve çalışamaz duruma getirme amacı olduğu açıktır.
Sonuç olarak bu sürecin sonunda yaratılmak istenen “İBB Çalışmıyor” algısıdır.

Yorum Yazın