En önemli halk sağlığı sorunumuz haline gelen obeziteyle mücadele etmek amacıyla bir grup gönüllü “Obeziteye Karşı İşbirliği Hareketi” ni oluşturduk. Başlangıç olarak 4 Mart 2025 Dünya Obezite Gününde olabildiğince fazla kurumda yapılacak etkinliklerin yaratacağı ivme ile Avrupa’da birinci sırada olduğumuz obezite oranlarını zamanla ve kalıcı olarak azaltmak için gerekli önlemlerin alınmasını sağlamak istiyoruz. Yeni Arayış'ta başladığımız Türkiye'nin Obezite Gerçeği Dosyası: Her Yönüyle Obezite Yazı Dizisi'nde obezite sebeplerini, tanı, tedavi ve korunmada dikkat edilmesi gereken hususları konunun uzmanlarıyla en ayrıntılı biçimde ele alacağız.
Dr. Dyt Banu Salman
Yapılan çalışmalar, obezitenin nedenleri arasında coğrafyanın, sosyal koşulların, politik ve ekonomik faktörlerin de eetkili olduğunu göstemektedir. Toplamda, en yaygın görülen obezite nedenleri ise, sosyo demografik, davranışsal, genetik ve obezojenik çevre gibi faktörlerdir.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi, Obezite kronik, karmaşık, pek çok hastalığa sebep olabilen ve tekrarlayıcı bir salgın hastalıktır. Ortaya çıkışında davranışsal, genetik, metabolik, çevresel pek çok faktör rol oynar. Yapılan çalışmalar, obezitenin nedenleri arasında coğrafyanın, sosyal koşulların, politik ve ekonomik faktörlerin de etkili olduğunu göstemektedir. Toplamda, en yaygın görülen obezite nedenleri ise, sosyo demografik, davranışsal, genetik ve obezojenik çevre gibi faktörlerdir. Farklı literatür çalışmaları, obezite ile yüksek oranda ilişkili olan sosyo demografik faktörleri açıkça tanımlamıştır. İleri yaş, medeni durum, düşük refah endeksi, şehirde ikamet, kadın olmak, özel okullarda öğrenim görmek, abur cubur ve enerji yoğunluğu yüksek olan besinlere kolay erişilebilirlik, kırsal kentsel göç, yerel tarım ticaretinin gıda perakendeciliği ile değiştirilmesi, yüksek eğitim düzeyi ve hamilelik bu faktörlere örnek olarak verilebilir.
Obezitenin özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki bir başka nedeni de erken yaşta yetersiz beslenmenin daha sonraki yaşamda obezite ve metabolik bozukluklara yol açmasıdır. Yani sosyoekonomik düzey yetersizliği de besin değeri yüksek gıdalara erişim zorluğundan ötürü tek tip beslenmeye dayalı (yetersiz ekonomik durum nedeniyle ekmek vb gıdaların daha fazla tüketimi gibi..) obezite nedeni olabilmektedir.
Ezcümle, obezite pek çok kök nedene bağlı olarak gelişebilmektedir ancak unutulmaması gereken en önemli nokta obezitenin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğudur.
Vücut yağı, beyne ne kadar yağ depolandığını işaret eden önemli bir hormon olan leptin (beyninize tok olduğunuzu söyleyen bir hormon) üretir. Vücut yağ ağırlığı azaldığında leptin de azalacağından, beyin bunu açlık olarak yorumlar ve metabolizmayı enerji tasarrufuna geçirir, iştahı arttırır ve tokluk hissini azaltır. Ancak bu sistem, vücut yağının fazladan artışına uyum sağlamada o kadar iyi değildir.
OBEZİTEYE NEDEN OLAN FAKTÖRLER
1. Metabolizma ve Endokrin Sistem
Vücudumuz açlığı önlemek için önemli bir savunma sistemiyle tasarlanmıştır. Ancak bu sistem vücut yağ ağırlığı arttıkça yağlanmayı destekler. Vücut yağı, beyne ne kadar yağ depolandığını işaret eden önemli bir hormon olan leptin (beyninize tok olduğunuzu söyleyen bir hormon) üretir. Leptinin temel görevi yağ depolarının yeterli olduğunu beyne bildirmektir. Kişi bu sayede doyduğunu anlayarak daha az yiyebilir ya da yemek yemeyi bırakabilir.Vücut yağ ağırlığı azaldığında leptin de azalacağından, beyin bunu açlık olarak yorumlar ve metabolizmayı enerji tasarrufuna geçirir, iştahı arttırır ve tokluk hissini azaltır. Bu, vücut ağırlığımızın düşmesini önlemek için iyi çalışan bir sistemdir. Ancak bu sistem, vücut yağının fazladan artışına uyum sağlamada o kadar iyi değildir. Vücudun yüksek leptin seviyelerine verdiği tepki her zaman işe yaramaz yani tokluk yaratmaz. Yani metabolizma vücudun artmış yağ dokusunu artık normal kabul eder ve onu korumaya çalışır. Buna beynin "leptin direnci" diyebiliriz. Yani vücudumuz ağırlık kaybına direnir ve ağırlık artışını teşvik eder. Diğer bir deyişle zayıflamaya ve ağırlık kaybını korumaya çalıştığımızda, vücudumuzun düzenleyici sistemiyle bir "çekişme" içindeyizdir. Bunun üstesinden gelmek için ise tedavide istikrar son derece önemlidir. Tedavinin işe yaramadığı fikriyle çoğu zaman kişiler tedavilerini yarım bırakırlar ancak tedavinin düzenli takibi, sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite ile sağlıklı yaşam alışkanlıkları orta ve uzun vadede obezite tedavisinde son derece etkilidir.
Obeziteye neden olan faktörler arasında endokrin sistem de önemli bir yer almaktadır. Bazı endokrin hastalıklar ve hormon bozuklukları ile kullanılan ilaçlar da obezite oluşumuna neden olabilmektedir (Yetkin İ. ve ark., 2017).
Endokrin hormonlarının yapımında ve fonksiyonlarındaki bozukluklar sonucunda kişinin iştahı artabilir, bazal metabolizma hızı yavaşlayabilir ve enerji dengesi bozularak şişmanlık oluşabilir. Bunun yanında insan vücudu kendini açlıktan korumak için yerleşik mekanizmalara sahiptir; bu da kilo kaybını sürdürmeyi zorlaştırabilir.
2. Beslenme Alışkanlıkları
Beslenme alışkanlıkları obezite gelişiminde son derece önemli bir faktördür. Obezitenin temel nedeni pozitif enerji dengesi, yani alınan enerjinin harcanan enerjiden daha fazla olmasıdır. Bu günkü çevremiz, limitsiz olarak ve kolaylıkla elde edilebilen hazır ve enerji yükü yüksek olan gıdalarla doludur. Bir telefonla ihtiyacımızın çok üzerinde enerji içeren besinlere (üstelik yeterli vitamin mineral içermeyen) ya da markette, hele bir de aç gitmişsek, düşünmeden elimizin uzandığı şekerleme ve hamur işlerine ulaşabiliyoruz. Bir diğer vahim durum ise ekonomik yetersizlikler nedeniyle bireylerin yeterli besin çeşitliliğine ulaşamaması ve tek taraflı beslenmek zorunda kalmasıdır (ekmek, şeker, hamur işi gibi) ki bu da obezitenin nedenlerindendir.
Bilimsel olarak, şeker ve şekerli besinler ve içecekler, yağlar ve alkol gibi enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri ise düşük olan besinlerin tüketilmesi obezite ve kronik hastalıklarla yüksek oranda ilişkilidir. Hamur işlerinin ve işlenmiş besinlerin fazla tüketimi, alkol tüketimi, besin çeşitliliğinin azlığı, sebze ve meyve tüketim yetersizliği, düşük diyet kalitesi, akşam atıştırmaları obezite oluşumunu arttırır (Endalifer ve Diress, 2020). Ayrıca, okul ve işyerlerindeki yiyecek ve içecek ortamı obezojen çevre oluşturabilmektedir.
3. Fiziksel Aktivite Yetersizliği
Yetersiz fiziksel aktivite, uzun süre ekran başında kalma (televizyon, bilgisayar vb), yetersiz uyku veya vardiyalı çalışma, sigara tüketimi obezite için belirleyici diğer faktörlerdir.
4. Genetik
Yapılan bazı araştırmalar, ailede obezite öyküsünün ve farklı genetik özelliklerin obezite için bir risk faktörü olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan çalışmalar, 150'den fazla genin obezite ile ilişkili olduğunu belirlemiştir ve bu genler ile, daha yüksek vücut ağırlığı ve yağ oranı ile leptin konsantrasyonları arasındaki ilişki açıkça ortaya konulmuştur. Evrimsel süreç de bunun en önemli kanıtlarından birisi değil midir ? Vücudun evrimsel süreçte açlık gibi bir çok tehdite karşı geliştirmiş olduğu savunma mekanizması vücudumuza tutumlu olmayı öğretmiştir. İşte atalarımızdan gelen bu tutumlu genlerimiz bugün obezite gerçeği ile bizi karşı karşıya bırakmış durumda.
Bu genlerin çoğu tek başlarına küçük bir etkiye sahiptir, ancak bir araya geldiklerinde obezite riskini önemli ölçüde artırabilirler. Genlerimiz obezite riskimizi etkilemede temel bir rol oynarken, genlerimizin çevremizle nasıl etkileşime girdiği bu riski hem iyi hem de kötü yönde etkileyebilir. Genlerimiz obezite riskimizi arttırabilir ancak aynı zamanda yaşam tarzımız, beslenme alışkanlıklarımız ve çevresel faktörler tarafından da değiştirilebilir.
Epigenetik faktörler de obeziteye sebep olabilir, sağlıksız yaşam koşulları, toksinler, özellikle annenin obez ya da diyabetli olması ve diğer çevresel kirleticiler gibi..Tüm bunların yanında yaşam şeklimizden bağımsız olarak bazı genetik hastalıklar da obeziteye neden olabilmektedir.
5. Stres
Obezite gelişimi ve stres arasındaki ilişki, stres sırasında kortizol hormon seviyelerinin yükselmesi ve bunun da iştahı ve günlük enerji alımını artırarak abdominal (karın bölgesi) yağ üretimine sebep olması şeklindedir. Günlük stres seviyelerinizi mümkün olduğunca azaltmak veya stresle başa çıkma yollarınızı iyileştirmek, vücut ağırlığı yönetimi üzerinde olumlu etkilere yol açabilir.
Doğum öncesi annenin sağlık durumu, bebeklik, ergenlik ve yetişkinlik dönemi boyunca değişen yaşam şeklimiz ve çevremiz bizi obeziteye yatkın kılabilir.
6. Çevresel ve Sosyal Faktörler
Kişinin yaşamı boyunca gerçekleşen olaylar kilo alımının itici güçleri olabilir. Doğum öncesi annenin sağlık durumu, bebeklik, ergenlik ve yetişkinlik dönemi boyunca değişen yaşam şeklimiz ve çevremiz bizi obeziteye yatkın kılabilir.
7. Bağırsak Floramız
Obezitede bağırsak mikrobiyomunun rolü oldukça yeni bir kavramdır. Yaşam boyunca bağırsak mikrobiyotası, doğum tipinden (vajinal veya sezaryen), perinatal ve erken çocukluk çağı beslenmesinden, bireyin diyetinden, antibiyotik kullanımından etkilenir. Bağırsak florası (mikrobiyomu) kişinin yaşam tarzını ve beslenme şeklini yansıtmaktadır. Bağırsak mikrobiyota çeşitliliği ile obezite arasındaki ilişkiyi tanımlayan bazı öncü çalışmalar bulunmaktadır. Faydalı bakterilerin floramızdaki zenginliği ve çeşitliliği karın bölgesindeki yağlanma ile ters orantılıdır.
8. Yetersiz Uyku
Yetersiz uyku (hem süresi hem de kalitesi) kardiyovasküler hastalık, depresyon ve obezite gibi hastalıklarla bağlantılıdır. Uyku eksikliği, vücut ağırlığı dengesini sağlayan hormonları bozar; aynı şekilde yüksek stres seviyeleri de buna dahildir.
Özellikle obezite söz konusu olduğunda, uyku eksikliği artan kortizol (kilo alımıyla ilişkili bir stres hormonu) ve artan ghrelin (iştahı ve yeme isteğini arttıran bir hormon) ve azalan leptin gibi hormonların seviyelerini bozabilir. Yüksek stres hormonu seviyeleri şekerli, yağlı ve tuzlu yiyecekleri canınızın çekmesini daha olası hale getirebilir. Uyku sorunlarını yönetmek daha fazla enerjiye sahip olmanıza, daha az yemenize ve genel olarak daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir.
9. Sağlık Hizmetlerine Erişim
Obezite konusunda uzmanlaşmış sağlık uzmanlarına (doktor, diyetisyen, psikolog, fizyoterapist gibi) erişim olmadan, obezite sorunu yaşayan bireyler sağlıklı ve uzun vadeli tedavi hedeflerine ulaşamazlar.
Obezite tedavisinde kişilere, bireye özgü diyet, obezite karşıtı ilaçlar, davranış ve egzersiz seçenekleri gibi kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları ile tedavi edebilen uzmanlaşmış sağlık hizmeti ve personeline erişim sağlanmalıdır. Gerekli durumlarda buna cerrahi müdahale de dahil olabilir.
Sonuç olarak, obezite ile mücadelede toplumun her kesiminden kişiler, kurum ve kuruluşlar bu salgın hastalığın artışına sebep olabileceği gibi obezitenin oluşumunun azalmasına ve hatta tedavisine katkı sağlayabilir. Yani hepimiz bu konuda sorumluyuz ve hep birlikte daha güçlüyüz.
Referanslar
1. Al-Raddadi, et al, (2019). The prevalence of obesity and overweight, associated demographic and lifestyle factors, and health status in the adult population of Jeddah, Saudi Arabia. Therapeutic advances in chronic disease.
2. Cani, P. D., et al, (2016). Endocannabinoids—at the crossroads between the gut microbiota and host metabolism. Nature Reviews Endocrinology, 12(3), 133-143.
3. Choquet, H., & Meyre, D. (2011). Genetics of obesity: what have we learned?. Current Genomics, 12(3), 169-179.
4. Endalifer, M. L., & Diress, G. (2020). Epidemiology, predisposing factors, biomarkers, and prevention mechanism of obesity: a systematic review. Journal of obesity, 1-8.
5. Ford, N. D., Patel, S. A., & Narayan, K. V. (2017). Obesity in low-and middle-income countries: burden, drivers, and emerging challenges. Annual review of public health, 38(1), 145-164.
6. Hruby, A., Manson, et al,. (2016). Determinants and consequences of obesity. American journal of public health, 106(9), 1656-1662.
7. Narciso, J., et al, (2019). Behavioral, contextual and biological factors associated with obesity during adolescence: A systematic review. PloS one, 14(4), e0214941.
8. Obezite Tanı ve Tedavi Kılavuzu (2024), Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, 2024, 11. Baskı (Çevrim içi yayın): Kasım 2024.
Yorum Yazın