İncecik bedenlerde sağlığı ararken, toksik atıcı diyetlerle zehirleri atmaya çalışırken, yaşlanmamak mümkün mü diye tartışırken acizliğimizi iyiden iyiye haykırıyoruz. Ölüm seni yeneceğim, haklayacağım seni diyen kaç kişi var aramızda? Ne zaman ayırdık ölümü yaşamdan. Onlar birbirine zıt gibi görünürken ikisi içiçe geçmiştir oysa. Momente mori, ölümü hatırla!
Sokrates Atina mahkemesinde yargılanırken ölüme mahkum edilmişti. Baldıran zehrini içip ölüme giderken korkusuz davranmıştı. Ona göre ölüm ruhun bedenden ayrılmasıydı ve hiçbir filozof ölümden korkmamalıydı, yaşamın ölüme bir hazırlık olduğunu söylerdi. Sokrates’ten sonra ortaya çıkan Stoacı düşünürler de ölümü doğal bir süreç gibi ele almamız gerektiğini söylerler. Ölümü hatırlamanın insanın yaşamının geri kalanının daha iyi geçirmesine yardımcı olacağını savunurlar.
Yaşam varsa ölüm yoktur diyen Epikürcü felsefe, bizi ölümden korkmamaya meylettirebilir ama asıl önemli olan onun varlığını hep hatırlamaktır. Şu anda şu satırları yazarken bir daha aynısının tekrar etmeyeceğimi bilmek, benzer cümleleri kullansam bile içinde bulunduğum ortam, duygulanımlar farklı olacağından benzersiz bir an yaşadığımın farkında olmak demektir ölümü hatırlamak. Hiçbir anın tekrarı yoktur.
HİÇBİR ANIN TEKRARI YOKTUR
Bu sözler ölüm yokmuş gibi yaşayan, ölüm unutkanlığına yakalanan bizler için ne kadar ürkütücü. Yaşam varsa ölüm yoktur diyen Epikürcü felsefe, bizi ölümden korkmamaya meylettirebilir ama asıl önemli olan onun varlığını hep hatırlamaktır. Şu anda şu satırları yazarken bir daha aynısının tekrar etmeyeceğimi bilmek, benzer cümleleri kullansam bile içinde bulunduğum ortam, duygulanımlar farklı olacağından benzersiz bir an yaşadığımın farkında olmak demektir ölümü hatırlamak. Hiçbir anın tekrarı yoktur. Bunun bilincinde olabilmek için ölümün her an yanı başımızda olduğunun farkına varmak gerekir.
Ölümü hatırlamak bizi yaşamın sıkıcılığından uzaklaştırır. Monoton ve sıkıcı hayatımıza renk katar. Neşelendirir aslında ölümü hatırlamak. Gerçekten yaşamayı öğretir, o anın hakkını vermeyi. İşin ilginci modern insan ölümü unutmuşken ve tam gaz yaşadığı sanrısına kapılmışken tam bir haz makinesiyken ölümü yok sayar. Tanrısızlığın prim yaptığı bu dönemde zaten insan makine ve teknik bir unsur gibi incelediğinden ölüm hepten yoktur, ölümün varlığı bile önemsenmez. Tanrılı dinler de cenneti vaat ederek ölüm korkusunu, mükafat yerini işaret ederek bertaraf etmeye çalışırlar ve bizi bir gün hayaller ülkesine yerleştireceğini anlatırlar tabii eğerli cümlelerini eylersek. Böylesi bir durumda da acı reçete olarak bildiğimiz ölümün varlığı yine yoktur, o sadece bir aracıdır.
Ölüm bize korkutucu gelir. Yakınlarımızı kaybetmeye başladığımızda bile önce adına yas dediğimiz öfke ve kızgınlık nöbetine tutuluruz. Hani ölmeyecektin hani hep yanımda sonsuza kadar kalacaktın diyen çocuksu yanımız öfkeden kudurur. Önce sevdiğimize sonra yaşama duyulan öfkedir bu. Ey yaşam seni hep yaşayacaktım hani, dünya işlerinin peşine koşturup kendimi oyalarken sen hani gelmeyecektin hiç!
EY YAŞAM SENİ HEP YAŞAYACAKTIM HANİ!
Ya ölüm anksiyetisi yaşayanlara ne demeli? Bazıları öleceğim korkusu yüzünden, huzurlu giden hayatını un ufak eder. Heyecan mottosuyla nasılsa ölüm gelecek diyerek empatiden yoksun, bencilce ve kaba davranır. Ölüm bize korkutucu gelir. Yakınlarımızı kaybetmeye başladığımızda bile önce adına yas dediğimiz öfke ve kızgınlık nöbetine tutuluruz. Hani ölmeyecektin hani hep yanımda sonsuza kadar kalacaktın diyen çocuksu yanımız öfkeden kudurur. Önce sevdiğimize sonra yaşama duyulan öfkedir bu. Ey yaşam seni hep yaşayacaktım hani, dünya işlerinin peşine koşturup kendimi oyalarken sen hani gelmeyecektin hiç! diye bağıran yanımız nasıl da mutsuz ve üzgündür. Onun bir an bile düşünmemiş olanın mutsuzluğu onu her gün en az bir kere ananın mutsuzluğundan ne büyüktür.
İncecik bedenlerde sağlığı ararken, toksik atıcı diyetlerle zehirleri atmaya çalışırken, yaşlanmamak mümkün mü diye tartışırken acizliğimizi iyiden iyiye haykırıyoruz. Ölüm seni yeneceğim, haklayacağım seni diyen kaç kişi var aramızda? Ne zaman ayırdık ölümü yaşamdan. Onlar birbirine zıt gibi görünürken ikisi içiçe geçmiştir oysa. Momente mori, ölümü hatırla!Hatırla ki doğadaki güzelliği görebil, hatırla ki sevdiğine her an son kezmiş gibi bakabil. Hatırla ki yaşamı bir ceset gibi değil yaşayan bir canlı gibi yaşa. Hatırla ki nefesini dolu dolu içine çek ve boşaltırken onun burun deliklerinden çıkışını izle. Hatırla ki varoluşunun derin anlamını yakala. Momente mori!
Yorum Yazın