Kravatın tarihi, Leon’un muhteşem anlatımını özetleyerek anlatıyorum, 30 Yıl Savaşlarına dayanıyor. Savaş, malum, Katoliklerle Protestanlar arasında. Bu savaşlarda Hırvat kadınların savaşçı eşlerine bir boyunbağı vermeyi âdet edinmişler. Askerler bu boyun bağını üniformalarının üzerine takıyorlarmış.
Zagreb’e dair düşüncelerimin griden pembeye dönmesini sağlayan kişiyi tesadüfen Kravat Müzesi’nde buldum -fünikülerin sokağında, solda.
Leon, yirmidört yaşında, Hırvat tarihi çalışan bir yükseklisans öğrencisi.
Kendisini iyi bir Katolik ve milliyetçi olarak tanımlıyor.
Müzeye girip kravatın tarihine dair kısa bir film izledikten sonra Leon’un rehberliğinde müzeyi geziyorsunuz.
Önce, burada öğrendiğim kravat koleksiyonerliği anlamında kullanılan “grabatology” kavramına değineyim.
Leon’un kendisinin sadece birkaç kravatı olsa da biz erkekler -kusura bakmayın kravat konusunda biraz cinsiyetçi olabilirim- hayatın birçok alanında olduğu gibi kravatta da niteliğin niceliğe üstün olduğunu biliriz.
Dolabımızda saçma sapan elli kravat olacağına adam gibi -bu yazıda cinsiyetçi olacağımı söylemiştim- üç tane olmasını yeğleriz.
Guinness’e göre, 2017’de kaydedilmiş, dünya rekoru 21.321 kravatla Yeni Zelandalı bir hanımdaymış -kravattan anlamaması normal.
Kravatın tarihi, Leon’un muhteşem anlatımını özetleyerek aktarıyorum, 30 Yıl Savaşlarına dayanıyor.
Savaş, malum, Katoliklerle Protestanlar arasında.
Bu savaşlarda Hırvat kadınlar savaşçı eşlerine bir boyunbağı vermeyi âdet edinmişler.
Askerler bu boyunbağını üniformalarının üzerine takıyorlarmış.
Hırvatlar iyi asker olduklarıyla övünüyorlar, bu savaşta başını Fransızların çektiği Katolik ordusuna büyük yardımda bulunmuşlar.
Hırvat askerleri en büyük zaferlerini açık alanda değil de gerilla savaşında kazanıyorlarmış -bizdeki “haydut” kelimesinin kökeni de Hırvatça “hajduk”tan gelir.
Askerlerin boyunbağı bağlamalarının bir diğer özelliği de yaralandıklarının ayırdına geç varmamaları içinmiş.
Şöyle ki, insan, savaş esnasında yükselen adrenalin yüzünden yaralandığını fark etmeyebilir.
Bu da geç kalmasına ve kan kaybından ölmesine yol açabilir.
Ama ölümcül bir yara alınırsa bu bağ kanla hem ıslanıyor hem de boyanıyor.
Böylece, askerin yaralandığını anlamasını sağlıyor.
Osmanlı askerleri de bellerine bir kumaş bağlayarak yaralanıp yaralanmadıklarını anlamaya çalışırlarmış.
Hırvatlar ise gerilla savaşı yaptıkları için bellerine değil mutlaka boyunlarına bağlıyorlarmış.
Hırvatların boyunbağları kısa bir zaman içinde Fransız modasının gözde aksesuarlarından birine dönüşmüş.
XIII. Louis, kravatı Fransa’ya getirirken kelimeyi olduğu gibi almış: “Hırvat”.
Ama Fransızca telaffuzda zorlandıkları için kelimeyi “kravat”a çevirmişler.
Nişanyan’ın etimoloji sözlüğüne göre, bizdeki ilk kullanımı hayli sonra, Vartan Paşa’nın 1851 tarihli Akabi Hikâyesi’nde: “siyah kravatden yokarı görünen gömleyin yakası”…
Müzedeki çeşitli kravatlara bakarak modanın nasıl değiştiğini görme fırsatı bulduk.
Zagreb’deki birçok hediyelik eşya dükkânında kravatın şişeden magnete binbir türlühali var. Kravatı dünyaya kazandırmış olmakla çok övünüyorlar. Benim herhalde bir otuz kadar kravatım varsa da grabotologluk benden çok uzak.
Kravata dair bazı gereksiz bilgiler de edindim: Genellikle sadece dört tanesi kullanılsa da 177.147 farklı şekilde kravat bağlamak mümkünmüş; astarlı kravat kırışmadığı için bulunduğunda piyasayı altüst etmiş, tanesi -bugünün parasıyla- 2 bin küsur dolara satılıyormuş; kravatın üçgen bitişi bu dönemlere denk düşüyormuş; 1868’den kalma kravatlar çok kısayken ceket modası değiştikçe kravatlar da uzamış, kadınları selamlamakta sarkarak zorluk çıkardığı için kravatın yerini zaman içinde papyon almış…
Yine dünyadaki tek kurşun geçirmez kravat bu müze için üretilmiş.
Kadınların kravatlarına dair bir bölüm de yapmışlar ama ben kadınlara kravatı hiç yakıştıramadığım için oraya bakmamayı tercih ettim.
Açıkçası Leon’un detaylı ve hayli bilgilendirici anlatımı olmasa on dakikada çıkıverilecek bir müzeyken burada epey oyalandık, iyi de oldu.
Zagreb’deki birçok hediyelik eşya dükkânında kravatın şişeden magnete binbir türlü hali var.
Kravatı dünyaya kazandırmış olmakla çok övünüyorlar.
Benim herhalde bir otuz kadar kravatım varsa da grabotologluk benden çok uzak.
Ama bir adamın dolabında iyi kravatları olduğunu bilmesi güzel bir histir.

Yorum Yazın